Çocuk Latif'i Orhan Pamuk sanmış. Tabii bütün gece Orhan diye hitap ettim Latif'e. O da bayağı bir havaya girdi, ‘‘Yeni romanım üzerinde çalışıyorum. Adı 'Latif Bey ve Oğulları' olacak’’ gibi cümleler kurmaya başladı.
TOPESTO bu ara çok başarılı bir sinir yıpratma operasyonu yürütüyor bana karşı. Ondan gelen elektronik postaları açarken gözlerimi kısıyorum filan.
Ne kadar ‘‘sevimli’’ ve ‘‘sevgi insanı’’ hikayesi bulursa yolluyor.
Hani o tuhaf adlı filozofların hikayeleri filan dolaşıyor ya, işte onları yolluyor.
Yok efendim, kızılderili şefi Coyote Hüsnü doğa ile ilgili ne demiş, yok Hintli filozof Rabuşubu'ya göre hayatın manası neymiş... Tamamı tıraş bu kadar elektronik postayı nereden buluyor, herhangi bir fikrim yok.
Tamam, ‘‘Bu mesajı 40 kişiye yollamazsan, bir daha asla dilini burnuna değdiremeyeceksin’’ gibilerden bir hikaye yolladım ona. Ama bunun cezası bu kadar ağır olmamalıydı.
Sevgi insanı muamelesi görmek hakikaten sinir bozucu. Ne kadar ‘‘kız mail’’i varsa buluyor ve bir şekilde yolluyor. Şirin olduğu düşünülerek yollanan o sevimli hayvancık fotoğrafları rüyalarıma girmeye başladı.
Buradan barış çağrısı yapıyorum. Bak birader! Sen bu uygulamayı kesersen, malum PPS'lerin sayısını ikiye katlarım. Kapiş?..
*
Sevimli elektronik posta krizi sırasında, yüreğimizi ferahlatan tek hadise Latif'le gittiğimiz Erkin Koray konseri oldu.
Erkin Baba'yı son 13 yıldır, İstanbul'da nerede çaldıysa dinleriz zaten. Köprüaltı'nda kızı Damla'yla oturduğu masanın yanındaki masayı kapabilmek için insanlara şiddet uygulamışlığımız bile var.
Hatta bir keresinde Taksim Sanat Evi'nde çalarken, biraz fazla gaza gelip iki arkadaş Erkin Baba'nın üstüne gül dökmüştük.
Utanç verici ama doğrudur bu hadise. Allahtan Erkin Baba halden anladı. Başka zaman olsa, çakabilirdi de bir tane ve çaktığı elini üç kez öpüp alnıma koyardım.
Her neyse, Erkin Baba'yı en son Jazz Stop'ta dinlemiştik. Bu kez adres Babylon'du.
Latif'le sekiz kere konuşmamıza rağmen, sözleştiğimiz yerde buluşamamayı başardık yine. Hep böyle oluyor ama çözemiyoruz bu durumu. Fazla aldırdığımız da söylenez.
Ben Latif'ten (Hep Orhan demek istiyorum ya. Nedenini biraz sonra söyleyeceğim bunun) 15 dakika önce filan gittim Babylon'a.
Üst kata tırmandım, faça bir lokasyon ayarladım. Latif de geldi. Bu gelir gelmez, önümüzde duran genç çocuk heyecan yaptı.
Ben dedim ki, ‘‘Hah usta, tanıdı seni çocuk. Press Bey'in hayranı galiba...’’
Çocuk bütün medeni cesaretini toplayıp Latif'in yanına geldi ve birşeyler söyledi. Ben sahneye odaklandığım için ilgilenmiyorum.
Latif omzuma vurdu ve ‘‘Çocuk ne dedi biliyor musun?’’ dedi.
Tahminimi yaptım, tutturamadım. Genç arkadaş, herhalde karanlığın da etkisiyle yanılmış ve Latif'e şöyle demiş: ‘‘Merhaba. Kar'ı yeni bitirdim. Çok güzel olmuş. Elinize sağlık!’’
Yani çocuk Latif'i Orhan Pamuk sanmış. Tabii bütün gece Orhan diye hitap ettim Latif'e. O da bayağı bir havaya girdi, ‘‘Yeni romanım üzerinde çalışıyorum. Adı 'Latif Bey ve Oğulları' olacak’’ gibi cümleler kurmaya başladı.
*
Biz bu mevzunun suyunu çıkarırken Erkin Baba sahne aldı. Aaaa! Ekip yapmış. Bir bas gitarist, bir de gitarist yapmış kendine. Davulcuyu da şu sıralar bayağı bir yoruyormuş. Yetişince Erkin Koray Rock Band olarak çıkacak, ne güzel.
Erkin Baba o muhteşem giriş konuşmalarından birini daha yaptı. Kitleyi zaten 30'uncu saniyede filan ensesinden yakalar.
Babylon'daki kitle, Bilsak 5'inci Kat'taki, Nişantaşı'nda Erkin Baba programı bitirdikten sonra Kibariye'nin çıktığı mekandaki gibi değildi.
Daha amatör seviyede Erkin Baba hayranlarının sayısı çoktu. Bunu da nereden anlıyoruz?
‘‘Esterabim’’in nakaratı veya ‘‘Fesupanallah’’ dışında şarkı sözlerine girmiyorlar mesela.
Latif'le ben Erkin Baba bıraksa çıkıp söyleyecek ve o güzelim şarkıları tanınmaz hale getirecek kadar çakıyoruz bu lisandan oysa.
Bizden habersiz bir Erkin Koray hadisesi olmasına mümkün mertebe izin vermemişiz çünkü.
Yalnız bir şey dikkatimi çekti Babylon'daki konserde. Erkin Baba, ‘‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’’yi filan daha geç söylerdi. Hatta söyleyene kadar her şarkı bitişinde biz bağırmaya başlardık.
Bu kez erkenden söyledi. İyi mi oldu, kötü mü anlayamadım.
Bir de, grup kurmak Erkin Baba'ya çok iyi gelmiş. Benim seyrettiklerim arasında sayılı performanslarından biriydi. Neşesi de gayet yerindeydi. Mutlu olduk.
Bu Babylon hadisesi devam edecek anladığım kadarıyla. Gayet iyi bir hareket olmuş, kalpten kutlarım.
Ben susayım Erkin Baba konuşsun:
‘‘Ooof, aşk yüzünden, arap saçına döndüm.
Çöz beni arap saçı. Çivi çiviyi söker. Budur bunun ilacı...’’