SOHBETİ ‘Nerede o eski bayramlar?’ noktasına getirenlere ‘İşte burada’ diyerek tavsiye ettiğim iki kitap vardır. İlki Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey’in ‘Eski Zamanlarda İstanbul Hayatı’ adlı kitabıdır. 1842-1928 tarihleri arasında yaşayan Ali Rıza Bey’in kitabını Kitabevi basmıştı.
İkinci kitap da Umur-ı Mülkiye Nazırı Pertev Paşa’nın torunu Abdülaziz Bey’in ‘Osmanlı Ádet, Merasim ve Tabirleri’ adlı kitabıdır. Tarih Vakfı Yurt Yayınları’nın bastığı bu kıymetli eserin yazarı da 1850-1918 tarihleri arasında yaşamıştır.
Abdülaziz Bey’in rahat okunan kitabında ramazanda, bayramda neler yapılırdı, ne yenirdi, nasıl hazırlıklar yapılırdı vesaire bulabilirsiniz.
***
Haddim değil, fakat ‘Ben bunları Ali Rıza Bey ve Abdülaziz Bey’den okuyup mutlu oluyorum. Belki 100 yıl sonra da talihsiz bir araştırmacı bu yazıya ulaşır ve 2005 senesinde bayram nasıl kutlanırdı okumak ister’ diyerek küçük notlar çıkardım:
Bayram zamanı geldi mi, halk otomobillere, otobüslere, uçaklara doluşur kendini yola vururdu. Meydanı boş bulmuş hatırat yazarı gibi abartmak istemem fakat feribot kuyrukları kilometrelerle ölçülür hale gelir, Bolu Dağı’nın yolları bile tıkanırdı.
Yolu uzatmayı göze alanlar, atalarımızın fethedemedikleri Paris, Miami, Seyşel Adaları gibi yerlere onbinler şeklinde akardı... Memleket sınırları içinde kalan Bodrum, Antalya gibi tatil yörelerinde de ayrı eğlencelere katılırdı. Bu eğlencelerde ünlü şarkıcılar da programı kuvvetlendirirdi. İbrahim Tatlıses gecede 60 milyar, Of Of Gülşen (Böyle deniyor, bir de Of Aman Nalan vardı) 40 milyar, Serdar Ortaç (Yandım Allah Serdar da denir bazı yörelerde) 50 milyar TL alarak şarkı söylerdi. Ne eğlenilirdi ama!..
Belediye köprülerden bedava geçilebileceğini duyurduğundan, halk ‘Avrupa’ya geçelim... Şimdi Asya’ya geçelim... Haydi yine Avrupa’ya geçelim... Sıkıldım Asya’ya dönelim...’ gibi bir alternatif bayram eğlencesi icat etmişti.
Gençler mahallelerinde toplandıktan sonra Taksim, Kadıköy, Bakırköy gibi merkezi ilçelere koşar, 5’li 10’lu gruplar halinde eğlenirdi. Kızlara laf atmak, hatta mıncıklamak şeklinde gerçekleşen bu eğlenceler çok şenlikli olurdu...
Televizyonlar da eğlenceyi artırmak için coştukça coşardı... ‘Sabah Yıldızı’, ‘Öğle Vakti Peykleri’, ‘İkindiye Doğru Azanlar’ gibi programlarla renklenen bayram tatili, dönem dönem narkozla ancak dayanılacak hale gelirdi. Ama olsun eğlenilirdi işte...
Cihangir, Etiler, Maçka gibi Avrupa efekti verilmiş semtlerde yaşanan alternatif eğlence yöntemleri de vardı. Bayram sabahı kapıya gelen davulcuyu esir alıp ‘Bir ay donk donk her gece uyandırdın; ver bakayım şu tokmağı da kafana iki üç kez vurayım’ tarzı, ‘Davulcunun marizine kaymak’ olarak anılan şenliklerdi bunlar.. Bu tarz eğlenceler, davulcunun yancısı zurnacının kahveye doğru hareketlenip ‘Koşun Hünnap Ağbi’yi dövüyorlar Akmerkez’in Papermoon tarafında’ demesiyle büyür, zaman zaman bütün mahallenin katıldığı bir cümbüşe dönerdi.
***
Bütün bunlar hikaye tabii. Hepinize borcu sıfırlanmış kredi kartları ve mutlu, sağlıklı bayramlar dilerim. Büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden öperim.