Fındıklı’dan Cihangir’e yükselen, çoğu merdivenli, lif attıran, ciğer patlatan, diz titreten yokuş sokaklardan birinin köşesindeyim.
Hatta tam olarak Süheyl Bey Camii’nin kalıntılarının bulunduğu köşede dikilmekteyim. Çıplak ve çirkin bina duvarında patlamış bombaya bakıyorum, hoşuma gidiyor. Bombanın üzerindeki sarı yumruk, patlatan kişinin Berlin’den Kripoe olduğunu söylüyor. Zaten sarı yumruk, aynı zamanda Kripoe’nun adını taşıyan bir flama dalgalandırıyor. Eylemin tarihi 2008.
* * *
Ne bombası? Kripoe kim? Kamerist Gençist Hareket eylem aşamasına mı geçti? “Sarı Yumruk” şifre mi? Hepsini cevaplayacağım, heyecana mahal yok! Graffiti kültüründe “halka açık alanda yapılmış yasal olmayan işlere” genel olarak “bombing/bombalama” deniyor. Nereden öğreniyoruz bunu? Türkiye’de graffiti’nin bir kültür formu olarak yeşermesinde, yerleşmesinde, tanınmasında ve yayılmasında önderlik etmiş olan Tunç “Turbo” Dindaş’ın enfes kitabı “STREET SOUL Graffiti from Turkey”den. Daha önce çıkan “Turkish Graffiti Volume 1” şimdiden kült kitap konumuna yerleşti bile. “Street Soul” memleket sokaklarında yerli/yabancı sanatçılar tarafından yapılan enfes işlerin fotoğraflarından oluşuyor.
* * *
1980’lerde “esprili duvar yazıları” olarak girmişti Türkiye’nin gündemine graffiti. Popüler bir kitap daha sonra çoğu kartpostal sloganı olacak aforizmaların yolunu da açmıştı. Tuvalete “Bunu yazan Tosun” notunu yazan kişi, yerini kara mizahla dirsek teması içinde bulunan başka bir kitleye bıraktı. Ortaköy Meydanı’nı çevreleyen dar sokaklardan birinde sprey boyayla yazılmış “ABD seçimlerinde oy kullanalım. Başkanımızı seçmek bizim de hakkımız” sloganını okuduğumda yıl 1989’du. 1980 sonrasında “pullamalardan”, “anarşik afişlerden” arındırılan ve disiplin altına alınan şehir duvarlarında grafik açıdan da mana içeren graffiti’lerin belirmesi için 1990’ların çoğunu tepelemek gerekti.
* * *
“Turbo” Tunç, “Eskiden boya bile yoktu” diyor ki haklıdır. Graffiti’nin dünyanın her köşesinde evrensel bir sanat/mesaj hattına dönüştüğü süreçte malzemenin çeşitliliği, kalitesi de arttı. Duvarlar giderek patladı, giderek mana kazandı. Deneyim kazanan ve internet sayesinde kimin ne yaptığından anında haberdar olan “tayfa”, İstanbul sokaklarını şenlendirmeye başladı. Şu anda Taksim ve civarını gözlerinize başka bir ayar vererek Modern Sanat Müzesi olarak gezmeniz mümkün, o kadarını söylemiş olayım.
* * *
Sadede gelelim. Graffiti ve genel manada duvar sanatı (özellikle stencil) kalbimi kazanıyor. Duvara tokat atmak kadar anlamlı ve güzel bir dışavurum yöntemi göremiyorum. Turbo Tunç’un kitabı güzel, duvarlar da güzel. Fakat hala diyeceğime gelemedim... Hah! Bundan birkaç ay önce twitter’dan haber saldım, “Benim evin duvarında bira/kahve tokluğuna stencil çalışacak eleman aranıyor” diye. Bir kişi “Duvarı göreyim” dedi, o da uzadı. Teklifim geçerli. İyi stencil’ci aranıyor. Bunun dışında, bombalayın gitsin duvarları!