Paylaş
Bu utanç verici saygısızlıkla ilgili görüntülerin yayılmasının ardından tepkiler yükselirken, failler hakkında adli ve idari soruşturma da başlatıldı.
400 yıllık bir tarihe sahip kilisenin duvarlarında beliren rezillik nereden tutsanız elinizde kalacak türden, fakat dediğim gibi yaşananlar çok katmanlı...
Eğlence hayatı çok uzun süredir Kadıköy ve Beşiktaş başta olmak üzere az sayıda merkeze itilmiş ve sıkıştırılmış vaziyette. Sosyal medyadaki isyan dalgasına bakıldığında İzmir’de Güzelyalı sahilinden Cihangir’e kadar benzer şikâyetler var.
Bu sıkıştırmanın neticesinde belli alanlar o bölgede yaşayanların dışında kalanların yoğun akınlarına neden oluyor.
Ve sizi şoka sokmak istemem fakat pek yeni bir hadise de sayılmaz.
Konuyu doğru bir şeklide ele almak için elmalarla armutları ayırmak gerekiyor öncelikle...
Beşiktaş Çarşı’da da, Kadıköy’de de, Cihangir’de de, bu azgınlık manzaralarından yaka silkilen başka iller, ilçeler, parklar ve bahçelerin civarında da işlerini çok düzgün yapan, kurallara uyan işletmeler bulunuyor.
Zurnanın zırt dediği yer zaten bu mekânlar değil, onlar da bu sokaklara taşan azgınlık manzarasından memnun değil.
Bölge halkının, o civarda yaşayanların durumu zaten çok fena. Kimsenin evinin civarında görmek istemeyeceği, kontrolü kaybetmiş bir kitlenin bağırışı, çağırışı, otomobillerden bangır bangır müzik dinlemesi, ortalığı leşe çevirmesi ve huzur bırakmaması bugünün meselesi de değil.
Yaşanan rezaleti yeni yasaklar için sıçrama tahtası olarak kullanmak ve bugüne nasıl geldiğimizi görmek yerine nalıncı keserine davranmak isteyenler elbette çıkacak.
Eğitim sistemimizin kalitesine veya dün açıklanan işsizlik rakamlarında genç kitlenin oranına bakmaktansa yasak çemberini sıkmak isteyenlere kolaylık dilerim.
Eğlence hayatına yönelik sistematik baskıların nasıl sonuçlara yol açtığını Beyoğlu örneğine bakarak görebiliriz. 20 yıl önce dünyanın modern eğlence merkezlerinden birine dönüşmek üzereyken köklü işletmelerin üstünden silindir gibi geçtiğimizle kaldık.
Bir çözüm beklentim yok, makul bir tartışma ortamı oluşacağını da sanmıyorum; böyle tepkiler, geçici önlemler, yasaklarla “bakarız vaziyete”...
MÜZİK SİZİ UZAYA GÖTÜRÜR
RICHARD Branson’un macerasını izlerken “Müzik sizi gerçekten uzaya götürür” dedim gülümseyerek.
Branson, Forbes’un meşhur zenginler listesinde 5.9 milyar dolarlık servetiyle 589’uncu sırada yer alıyor.
“Şöhreti servetinden büyük” diyebiliriz bulunduğu sıraya bakarak, fakat hikâyesini ve servetini müziğe borçlu olduğunu bilmek müziğe meraklı bir dünyalı olarak hoşuma gidiyor.
Lise yıllarında okulu terk eden ve 1970’te 16 yaşında yayınlamaya başladığı Student adlı gençlik müzik dergisiyle başlıyor yolculuğu.
Dergi aracılığıyla plak satmaya başlıyor, buradan kazandığı parayla Virgin’i kuruyor yakın arkadaşlarıyla.
Londra’da, East End’de açılan ilk müzik mağazasını diğerleri takip ediyor ve 1972’de efsane plak şirketi Virgin Records geliyor.
Hem Virgin’in 17’nci yüzyıldan kalma bir binada kurulan stüdyosunda sanatçılardan kayıt masraflarını alarak, hem yaptıkları şarkıları/albümleri yayınlayarak, hem de bu albümleri mağazalarında satarak para kazanmayı akıl ediyor.
İlk yayınladıkları albüm Mike Oldfield’ın efsane çalışması “Tubular Bells” oluyor; albüm 10 milyondan fazla satıyor.
Virgin efsanesi hızla büyüyor, para kazandırıyor ve nihayet “büyük plak şirketleri” Virgin gibi bir bağımsız plak şirketine servet ödeyerek bünyelerine katmaya karar veriyor.
Branson “Virgin” adını diğer işlerinde kullanma hakkını koruyarak “bebeğini” EMI’a 500 milyon sterline sattığında yıl 1992.
Buradan gelen parayla Virgin Havayolları kuruluyor, sonrasında pek çok şirketten oluşan zenginlik kaynağı büyüyüp gelişiyor.
Dinlediğimiz şarkılarla uzay macerasına çıkabiliriz ve bu bence yeterli fakat yokluktan gelen bir adamın müzik aracılığıyla gerçekten uzaya çıkmış olduğunu düşünmek de çok iyi...
Paylaş