Paylaş
Tıklayınca “Playboy’un patronu boşanıyor” başlıklı, A.A. (Anadolu Ajansı) imzalı habere ulaşıyoruz.
83 yaşındaki Hugh Heffner yıllardır ayrı yaşadığı Kimberley Conrad’dan boşanmaya karar vermiş.
İki çocukları vardı. Televizyonda yayınlanan ‘reality-show’dan gördüğümüz kadarıyla herkes de durumdan memnundu.
Fakat Kimberley’in “erken miras hamlesi” işi bozdu.
Hugh Baba “Çocukların ve Kimberley’in hatırına devam ediyorduk. Fakat akçeli işler bozuyor her şeyi; bana sormadan ev satmaya kalkmalar filan..” pozisyonuna gelmiş.
* * *
Hugh Baba’yı, Playboy’u kurmuş insanı, metrekareye bir platin sarışın düşen dev malikanede yaşayan adamı “Üzülme ağbi, sana kız mı yok!” diye teselli edecek halim yok.
“O evde yaşayan bir erkeğin boşanması ancak tek sütun haber olur. Ama Anadolu Ajansı özenmiş, dış magazin haberi hazırlamış, Radikal de Kimberley’e kuvvet büyütmüş haberi...” diyecekken haberin son cümlesine takıldım:
“Playboy patronu ve ikinci eşi 1989’da evlenmiş ve 9 yıl sonra ayrı yaşamaya başlamıştı. Hugh Hefner’in genç mankenlerle yaşadığı belirtiliyor.(aa)”
Aa!Yapma yaa!
Hugh Heffner, o nur yüzlü dede genç mankenlerle mi yaşıyormuş?
Hem de Playboy’un patronu!
Hiii, olacak iş değil!
* * *
Sevgili Anadolu Ajansı.
Biliyorum light/çakma-Osmanlıca haberler yüzünden filan yıprandın biraz, imaj tazelemek istiyor olabilirsin..
Ama arada sırada kafanı kaldır ve bir dünyaya bak, olmadı televizyon seyret n’olur!
Hugh Baba’nın Playboy Malikanesi’nde yaşadığı hayat reality-show oldu, Türkiye’de de yayınlandı.
O güzel programda gördüğümüz kadarıyla emekli arkadaşlarıyla tavla oynamaktan veya makreme yapmaktan hoşlanan bir tip değildi, Hugh Baba.
Gayet sarışın, gayet silikon bir dünyada yaşıyordu.
Hatta evdeki hatunlar kendi reality-show’larını başlattılar.
Yazının başlığındaki Kendra da sevdiğimiz bir arkadaştı.
“Go Kendra, Go../ Yürü be Kendra!”
dediğin anda konuya hakim olanlar duruma uyanır.
Severek izlediğim programının da şarkısıdır.
A.A.’ya dönüp “Go Kendra, Go” demek istedim.
Hugh Heffner, ha?
Genç mankenlerle, ha?
40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
Vay ihtiyar çakal!
Çok yaşa e mi a.a.
Bono Adana konserinde
ÖNCE heyecanlanmayın, U2 Adana’ya gelmiyor.
Sonra lütfen kaçmayın, bir U2 Zagreb konseri yazısı daha yazmayacağız gazete olarak, söz veriyoruz!
Fakat bunu anlatmam ve bir yerde bu hafif ve eğlenceli yükten kurtulmam gerekiyor.
Geçen hafta elektronik posta kutuma beni çok güldüren bir fıkra düştü.
Anlattığım kişiler de benim gibi güldü.
Buraya kadar normal.
Fıkrayı yazmayı düşünmedim.
Birincisi web’den gelmişti. Yani bilinen, yayılan bir fıkra.
Yazana, uydurana karşı bir telif borcu da hissettiğimden yazmama kararı aldım.
Hem final bölümünü hakkıyla yazmak da pek mümkün değildi.
Olayın dramatik yapısını taçlandıran kreşendoda okkalı bir küfür
gerekiyordu.
Olmazdı.
Ancak sanal ortamda fıkrayı bildiğimi faş ettim.
Halk “Anlat, anlat...” diye ayaklandı.
E, ne yapacağız o zaman, fıkradan kurtulacağız.
An itibariyle anonimdir, doğaçlamaya açıktır, bilenler bilmeyenlere anlatır...
* * *
U2, Adana’ya konsere gelir.
Müthiş bir ortam.
Bono sahnede yücelmiş.
Dev kalabalığa dönüp ellerini yavaş yavaş, tempolu bir şekilde çırpmaya başlar ve seyirciye şöyle der:
“Ben elimi her çırptığımda ne oluyor biliyor musunuuuz?”
“Neee?!”
Bono ennn duyarlı insan (Homo Hissus Kissus) tavrıyla devam eder el çırpmaya:
“Her elimi çırptığımda bir çocuk açlıktan ölüyor yaşadığımız dünyada..”
İşte tam o sırada Adanalı aslan bir kardeşim çıkıyor ve cevabı veriyor Bono’ya:
“E, çırpma lan o zaman elini ....... ......”
İyi pazarlar diler, günü derbinin neticesine bağlı bir ruh halinde geçireceğimi beyan ederim.
İyi oynayan kazanmış olsun.
Paylaş