Kanat Atkaya: Ağla gözlerim ağla



Kanat ATKAYA
Haberin Devamı

İnsanın siniri hakikaten çabuk bozulabilecek bir şey.

Bunu geçen haftasonu VH1'da yayınlanan ve 1980'lerden klipler gösterilen program sırasında bir kez daha anladım.

Şimdi bahsedeceğim şarkılar yaşı 30 civarında olanlar dışında hemen herkese saçma gelebilir.

Fakat elimde değil, yüreğim kan ağlasa da, kuşağıma bu darbeyi indirmek durumundayım.

Size bir TOP 10 liste veriyorum:

1- Like A Virgin- MADONNA

2- Wild Boys- DURAN DURAN

3- Out Of Touch- HALL & OATES

4- Sea Of Love- HONEYDRIPPERS

5- Cool It Now- NEW EDITION

6- We Belong- PAT BENATAR

7- I Feel For You- CHAKA KHAN

8- No More Lonely Nights- McCARTNEY

9- All I Need- JACK WAGNER

10- Valotte- JULIAN LENNON

Daha dün gibi değil mi?.. Şimdi hazır olun bu liste 19 Aralık 1984'ün, yani 17 sene öncenin TOP 10'u.

Yani kazara birimiz o yaşta şeytana uyup dünyaya bir çocuk getirmeye niyetlense, bugün çocuğumuz onu yaptığımız yaştan 1 yıl daha yaşlı olacaktı...

Veya şöyle söyleyeyim; şimdi bu şarkılar 17 yaşında bir gence nasıl gözüküyor biliyor musunuz?

Bizim o yaşlardayken 1967- 1968 yıllarında yapılan şarkılara baktığımız gibi.

Dinleyip sevdiğimiz ancak tarihi eser gözüyle baktığımız şarkılar gibi...

Nasıl Lulu and the Luvvers, The Searchers, Small Faces, The Hollies vesaire bize göre dinozorlardan sonra yaşamış bazı canlıların isimleri gibi geliyorsa, yukarıdaki isimlerin bazıları da bugünkü gençler için öyle...

Tutup birine ‘‘Leo Sayer kim?’’ diye sorsan ‘‘Arsenal'in kalecisi mi amca?’’ diyebilir rahatlıkla... (Terbiyesiz şey!)

Hani biz o zamanlar biri için ‘‘30 yaşına gelmiş, eşek kadar olmuş’’ derdik ya...

Şimdi biz o durumdayız. Ağla gözlerim ağla!..

*

Bu şoku atlatmak tabii ki kolay değil. Fakat ‘‘Yaşını görmüş yara sanmış’’ durumuna da düşmemek lazım.

Çivi çiviyi söker diyerek çözüm arayışlarına başladım.

O anda da hatırladım ki, bugün bir arkadaşımın tiyatro gösterisi var.

Tiyatroyla ilgili 'kıymetli' görüşlerimi daha önce zaten dile getirmiştim.

‘‘Elektriğin icadından sonraki gelişmeler neticesinde (bkz. sinema, televizyon vesaire) tiyatroya gerek kalmadı’’ diyen bazı arkadaşlar (ismi lazım değil) kadar tiyatro düşmanı değilim.

Memlekette pek çok genç insan bu sayede sahne tozu yutuyor, öksürüyor, eğleniyor, boş zamanlarını değerlendiriyor, sanatla uğraşıyor vesaire. Bu kadar insan yanılıyor olamaz herhalde.

Neyse işte, bu arkadaşım da (Adı Adil, bundan sonra ona kısaca, eeeeee Adil diyeceğiz) dört yıldır bir oyunla uğraşıyor.

Üniversite yıllarında beraber tiyatro yaptığı arkadaşlarıyla Samuel Beckett'in ‘‘Oyun Sonu’’nu hazırlamışlar.

Ben ekibin kendine ‘‘Absürd Oyuncular’’ adını koyduğunu öğrenince biraz tırstım açıkçası.

‘‘Ne kadar absürd yani?’’ diye sordum...

‘‘Yok baba öyle biletin yanında jilet vermiyoruz. Kendini doğramazsın, sıkılmadan seyredebilirsin’’ dedi.

Şimdi adamlar dört sene çalışmış, gitmesek hakikaten ayıp olacak.

Kalktık gittik.

Kapıda bir arkadaş Stasi ajanı gibi yanıma sokulup kulağıma ‘‘Tek perde... 1 saat 50 dakika’’ dedi ve ortadan kayboldu.

Ne dediğini çözemeden bizi içeriye aldılar ve kapıyı da üstümüzden kilitlediler.

Evet oyun 1 saat 50 dakikaydı.

Ve evet tek perdeydi.

Oyundan sonra ‘‘Nasıl kıydın bana, niye söylemedin 1 saat 50 dakika olduğunu’’ diye sordum.

‘‘Ara versek kaçardın’’ dedi.

Yok, kaçmazdım aslında.

Bazı şeyleri anlamasam da oyun güzeldi.

Mesela ‘‘Niye duvardaki tabloyu indirdin?’’ dedim.

‘‘Nasıl fark ettin o kadar ince bir hatayı’’ dedi.

Meğer tabloyu indirip, saat asmaları gerekiyormuş, arada kaynamış.

‘‘Eee, o zaman ne demiş olacaktınız?’’ diye sormadım artık.

Bir de oyun sırasında, benim oturduğum sıranın ucundan ‘‘Pat!’’ diye bir ses geldi.

Dedim ki kendi kendime, ‘‘Biri gitti... Düştü bayıldı zaar.’’

Meğer düşen çantaymış.

Oyundan sonra bunları yetiştiren hoca, ‘‘Çok iyi bir uyarlamaydı’’ demiş, çok sevindiler. Ben de sevindim sevinmelerine.

Ama artık kararımı verdim. Nicole Kidman'ın soyunduğu oyun İstanbul Tiyatro Festivali'ne gelinceye kadar filan, bir süre dinleneceğim...

Bu vesileyle, hepinizin Kabotaj Bayramı'nı da kutlarım. Yarın ama olsun... (Bu kadar darbeden sonra saçmalama hakkımı da sonuna kadar kullanırım arkadaş!)

Yazarın Tüm Yazıları