Ağca’nın mavi kazağı bahtsız manken ve bazı güzel haberler

HER bayram kapıyı çalıp, yalancıktan da olsa bayramlaşan ve harçlığı kapıp giden mahalle kopillerini merak ederek evde oturuyorum.

Dün üçüncü gündü, gelmedi elemanlar.

Geçen bayram kafa başı dağıttığım 1’er milyonu beğenmemiş ve protesto etmiş olabilirler mi acaba?

"Başbakan daha fazla harçlık veriyor, televizyonda gördüm" demişti en ufak ve en arsız olanları.

"Allah Allah, sen korumaları nasıl aştın yahu? Bak bakalım kapıda Başbakanlık Konutu yazıyor mu, turşu kafa!" dememiştim elbette bayram günü. Sadece bu bayramda Erdoğan’ın da çocuklara 1 YTL dağıttığını gösteren kupürü yedeğe alıp, 1 YTL’leri de hazırlamıştım.

***

Minimal bayram ortamını okuyarak ve gündemdeki haberlere yoğunlaşarak geçirmek durumunda kaldım haliyle.

Bir de yeni plaklar geldiğini duyunca evden çıkıp Galatasaray’a kadar yürümem gerekti çarşamba günü.

İstiklal Caddesi’ne büyük ıstırap ve binbir tantanayla döşenen Çin işi kaldırım taşlarının son durumunu da görme şansım oldu böylece.

Bu taşların döşenmesi biteli ne kadar oldu? İki hafta mı, üç hafta mı, bir ay mı? Zaten bitmiş de değil. İstiklal Caddesi bitti, gerisi de bitecek bir zaman.

Şu anki durum, Aziz Nesin’in bu ülkeden çıkmış olmasının tesadüfle açıklanamayacağını ortaya koyuyor.

Çin işi kaldırım taşlarının bir kısmı kırılmış, büyük bölümü mühendislik harikası olan yolun yamukluğuna boyun eğmiş. Her Türk vatandaşının en az bir kez yaşamış olduğu kendine çamur sıçratmak hadisesini yol boyunca yaşayabiliyorsunuz.

Öne doğru attığınız adımın kırık taşa denk gelmesi neticesinde, arkadan gelen adımınız "Vırçık!" efekti eşliğinde çamurlanıyor.

Bu arada bahsettiğimiz cadde, şöhreti ülke sınırlarını aşmış bir yaya yoludur sevgili vatandaş, af buyurun yani!

***

Hırsızlık amacıyla girdiği mağazının vitrinindeki mankene tecavüz eden (Detaylardan bir fayda sağlayabileceğimizi düşünmediğimden, tecavüz eden deyip geçiyorum) şahsın durumuyla ilgili bazı yorumlar okudum.

Girmeyi pek düşünmediğim bu hadisede esas önemli noktanın kaçırılmış olması kısaca da olsa bir şeyler yazmak zorunda bıraktı.

Arkadaşlar bu eleman nasıl yakalandı? Mankenin yanında uyur vaziyette di mi? "Agalmatophilia" vakası (Arkadaşımızın durumunun tıptaki karşılığı; mitoloji meraklıları Pygmalion’dan başlayabilirler olayı çözmeye) denebilir, eyvallah!

Sahibinin "Onu çok seviyorduk ama artık kullanamayız" diyerek tacize uğramış mankeni çöpe atmasını feminist çerçevede eleştirebiliriz, ona da tamam.

Ama burada asıl mevzu elemanın mankene çok afedersiniz gerisini dönüp yatmasıdır arkadaşlar.

Erkek milleti değil mi? Mağaza vitrininde bile olsa, amacına ulaştıktan sonra dönüp arkasını yatıyor işte. Konu artık kadın dergilerinindir.

***

Ağca’ya gelince. Adını ilk duyduğumda ilkokul öğrencisiydim. Hatırladığım tüm fotoğraflarda bir grimsi ceketi, bir mavi gömleği bir de dün de üzerinde olan mavi kazağı vardır.

Artık uğur mu yaptı o mavi kazakla veya bir hatırası mı vardır bilemeyeceğim.

Ama dün Ağca’nın bayram ziyaretini andıran tahliye sürecini izlerken gözüm sürekli olarak o mavi kazaktaydı.

"Bu konuyla ilgili yaza yaza bu saçmalığı mı yazdın?" diyenlere, haberin gerisi çok mu mantıklı diye sorarım, ona göre.

Tespitim gayet yerindedir. Devlet, Ağca’ya kazak (İsterse mavi olsun yine ama yeni olsun) almak zorundadır.

***

İyi haber demiştik bir de di mi? Salı günü Guiness Rekorlar Kitabı’ndaki Türk vatandaşlarıyla ilgili bir haber vardı. Burundan çekilen sütü, gözünden fışkırtmak dalındaki rekor (2 metre 79 santimetre) hálá bize aitmiş.

İyi bayramlar.
Yazarın Tüm Yazıları