Paylaş
Otelin önünde toplanmış binlerce kişinin kendi ismini haykırdığını duyuyor, gözlerinden akan yaşlara engel olamıyordu.
Babası Tevfik Halis Bey, kızının saçlarını okşarken “Toparla kendini” dedi, “Bunca insan seni görmek için gelmiş. Balkona çıkıp onları selamlaman gerekiyor.”
TÜRK BAYRAĞI OLMADAN ASLA ÇIKMAM
“Yapamam baba” dedi; “Türk Bayrağı olmadan asla çıkmam oraya...” Aşağıdaki kalabalığın sesinden çok, kulaklarında hâlâ birkaç saat önce ayrıldığı salondaki 2 bin kişinin ayağa kalkıp haykırdığı şu cümleler yankılanıyordu: “Vive la Mustafa Kemal”, “Vive la Miss Turquie” (Yaşasın Mustafa Kemal, yaşasın Türk Güzeli)...
¡¡¡
1932 yılının 31 Temmuz gecesiydi. Dünya Güzellik Yarışması’nın yapıldığı salonda 28 ülkeden gelen genç kızlar birer birer podyuma çıkmış, aralarından üçü finale kalmıştı. Şimdi bu üç güzel, heyecan içinde jürinin kararını bekliyordu. Sonunda başkan, zarfı açıp kazananı ilan etti: Miss Turkey...
Kırmızı tuvaletinin yakasına beyaz bir kurdele takmış olan kahverengi gözlü, uzun simsiyah saçlı genç kız, salondakilerin alkışları arasında heyecandan donup kalmıştı.
Keriman Halis, 28 kişilik jürinin 25’inin oyuyla Dünya Güzellik Kraliçesi seçilmişti. Sakın bugünkü yarışma enflasyonuna bakıp aldanmayın, o dönem için bu etkinlik gerçekten adı gibi dünya çapında bir olaydı.
¡¡¡
İşte o gece Keriman, otelin önünde toplanan kalabalığın karşısına elinde Türk bayrağı olmadan çıkmamaya kararlıydı.
Kraliçenin isteği otel yöneticileri tarafından yerine getirildi.
Hemen kırmızı atlas bir kumaş bulunup beyaz yastık kılıflarından kesilen ay yıldız üzerine dikildi.
Keriman Halis o bayrakla balkona çıkıp, halkı selamladı.
¡¡¡
Haber ertesi günkü Türk gazetelerine “Keriman Halis, dün saat 17.15’te Dünya Güzeli seçilmiştir” şeklinde yansıdı ve büyük bir coşkuyla karşılandı.
Peyami Safa da şu satırları kaleme aldı:
“Keriman Halis’in tüm dünyaya ispat ettiği şey, yalnız ferdi bir güzellikten ibaret değildir. O, düne kadar kafes arkasında yalnız ‘insan yumurtlamaya’ yarar, acayip bir kümes hayvanı zannedilen Türk kadını ile bugünün beynelmilel hareketlerine karışan, zeki ve cevval bakışlı Türk kızının farkını meydana çıkardı. Bu olay Türkiye’nin geçirdiği inkılap hakkında yazılmış ve yazılacak kitaplardan ziyade fikir vermek kudretine haizdir.”
PEYAMİ SAFA’YLA YUNUS NADİ DE JÜRİDEYDİ
Biraz da eğlence olsun diye girdiği yarışmada Keriman Halis, Türkiye’de seçilen dördüncü güzeldi.
Yarışmayı düzenleyen Cumhuriyet Gazetesi verdiği bir ilanla adaylara şu çağrıyı yapmıştı:
“16-25 yaşlarında, evlenmemiş, namuslu kızlar ‘hafif ve balo kıyafetiyle’ yapılacak bu seçime katılabilecek; kazanamayanların izzet-i nefislerinin rencide edilmemesi için adları açıklanmayacaktır.”
Jüri ise o dönemin şöhretler resmi geçidi gibiydi. Yeni kraliçeyi, Abdülhak Hamid’den Cenap Şahabettin’e, Yunus Nadi’den Peyami Safa’ya kadar dönemin ünlü yazar ve sanatçıları seçeceklerdi.
Buna rağmen katılım çok düşük olmuş, Keriman sadece sekiz aday arasından birinci seçilmişti.
Hatta Son Posta Gazetesi, “Keriman Halis Türkiye güzeli değil, olsa olsa Cumhuriyet Gazetesi güzeli olur” diye dalgasını bile geçmişti. Ama bu eleştiriler dikkate alınmadı, halk Keriman’ı çok sevdi ve benimsedi.
¡¡¡
Keriman, Dünya Güzeli seçildikten hemen sonra ona Ece soyadını takan Atatürk, 3 Ağustos günü yaptığı açıklamada şöyle diyordu: “Türk milleti bu güzel çocuğunu şüphesiz samimiyetle tebrik eder. Doğal güzelliğinizi bilimsel yöntemlerle korumasını bilin. Ama asıl yüksek kültürde dünya birincisi olmaya çalışın.”
YERLİ VE YABANCI DERGİLER ONU KAPAKLARINA TAŞIMAK İÇİN YARIŞIYORDU
Keriman’ın Türkiye’ye dönüşü de tam bir olay olmuştu. Sirkeci Garı’nda binlerce kişi tarafından gerçek bir kraliçe gibi karşılanmış, üç gün içinde 30 bin tebrik telgrafı almıştı. Yerli ve yabancı dergiler adeta onu kapaklarına taşımak için yarışıyorlardı.
Bundan tam üç yıl önce, bir 28 Ocak günü kaybettiğimiz Keriman Halis, Batı tarafından Osmanlı’nın bağnaz bir toplum olduğu önyargısının kırılmasının ilk simgelerinden biridir.
Hatta öylesine ki, onun öyküsü Japonları bile etkilemiştir. Bugün Japonya’daki ders kitaplarında “Keriman Halis Olayı” adı altında okutulan bölümde, Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk kez bir güzellik kraliçesinin Türk kadınını, erkek egemenliği baskısından manevi olarak kurtardığından söz edilmektedir.
Ölümünün üçüncü yıldönümünün arifesinde, Cumhuriyet kadınlarının öncülerinden biri olan Keriman Halis’i bir kez daha saygıyla anıyorum.
Hele hele kadının görevinin sadece annelik olarak tarif edilmeye çalışıldığı şu günlerde...
Dipnot: Bu yazıyı Keriman Halis’in Dünya Güzeli seçildiği 31 Temmuz günü Hürriyet Sosyal için kaleme almıştım. Onun ölüm yıldönümü vesilesiyle sizlerle tekrar paylaşmak istedim.
Paris podyumlarında bir Türk balıkçı
Paris Erkek Moda Haftası kapsamında 2015-16 Sonbahar-Kış koleksiyonunu görücüye çıkaran Ümit Benan, manzarasından martılarına kadar Boğaziçi’ni Fransa’ya taşıdı.
Dev ekrandaki İstanbul görüntülerini Benan, Yağmur Kızılok’la birlikte hazırladı.
Kıyafetleriyse İstanbul Boğazı’nın balıkçılarından esinlenerek ortaya çıkardı.
Ümit bu şov için “İstanbul’daki çocukluk anılarımı Paris’e taşıdım” diyor ve ekliyor:
“Okuldan eve dönerken sahil yolunda gördüğüm balıkçılar beni hep çok etkiledi.
Bizim kültürümüzde fazla renkli giyinmeyi tercih etmeyen erkeklerin aksine çok cesur renklerle denize ‘teslim olan’ balıkçıları bir türlü aklımdan çıkaramadım.
İşte bu yüzden çocukluğumun İstanbul’unu oluşturan martılar ve balıkçıları bu defileyle yeniden canlandırdım.”
Her defilesinde olduğu gibi bu sezon da hayal ettiği dünyayı tamamlamak için büyük emek harcayan Ümit, özgün Türk müziğiyle koleksiyonunu birleştirdi.
Barış Manço’nun Eğri Doğru adlı şarkısıyla başlayan defile, hayranı olduğu Selda Bağcan ve Erkin Koray ile devam etti. Kısaca müzikler Paris’ten Türkiye’ye bir selam gibiydi...
Defile biter bitmez tablet ve telefonlarına sarılan moda blogger’larına göre, Ümit’in koleksiyonundaki parçalar her ‘buyer’ın hayallerini süsleyecek cinsten.
Bu arada “İspanya’nın Tom Cruise’u” olarak bilinen aktör Jordi Molla’nın da podyuma çıkması, şovun en büyük sürprizlerinden biri oldu.
Ümit, “15 sene önce Blow adlı filmi izlerken herkes Johnny Depp’e hayrandı ama benim için filmdeki en cool karakter Jordi Molla’ydı. O günden sonra artık Molla benim en beğendiğim aktördü” diyor.
Meğer Ümit tam 15 senedir Molla’yla irtibata geçmeye çalışıyormuş. Ünlü aktör defilenin sonunda Ümit’in enerjisine ve işine hayran kaldığını açıkladı.
Ne diyelim Paris’teki bu ‘Türk balıkçı’ dünyada daha uzun zaman konuşulacağa benziyor.
Dipnot: Ümit Benan dünyaca ünlü modacıların son yıllarda sıkça yaşadığı ‘koleksiyon hırsızlığına’ karşı kostümlerini bizzat kendi kontrolü altında Milano’dan Paris’e arabalarla götürdü.
Anlaşılan ünlü modacımız korkulu rüya görmektense direksiyona geçip kıyafet konvoyuna liderlik yapmayı tercih etmiş.
Paylaş