Paylaş
Hani şu ömrünü ‘gençlik çeşmesini’ arayarak tüketen İspanyol kaşif var ya, işte o...
Adam bir efsanenin sırrını bulmak uğruna Kristof Kolomb’un gemisinde gönüllü olarak çalışıyor. Porto Riko’ya vali oluyor, Florida’ya ilk defa ayak basıyor ama ona sorarsanız tüm bunların hepsi fasa fiso.
Neden mi?
Çünkü Ponce’un aklı fikri, çok küçük yaşta bir hahamdan duyduğu mucizevi çeşmeyi bulmakta... Gençlik çeşmesini...
Ne zaman aklına bu çeşmenin konumu hakkında bir fikir gelse, ya da kulağına bir dedikodu ilişse hemen işini gücünü bırakıp hayalinin peşinden koşturmuş durmuş.
Son nefesini verene kadar da bu mucizenin peşinden hiç ayrılmamış...
Efendim bendeniz de Ponce de Leon gibi dertlerimden kolay kurtulmanın bir yolu olabileceğini duyar duymaz koşturuveriyorum bir mucize ‘dermanın’ peşinden. Tek farkımız Ponce’un bir, benim ise binbir hayalimin olması.
“Tuz var” dediklerinde “Hıyarım, pardon Çengelköy bademiyim ben” diye ayağa fırladığım için arkadaşlarım arasında ‘Kobay İzzet’e çıktı adım.
Fakat durumdan şikayetçi değilim, elbet bir gün bulacağım aradığım mucize formülü. O güne kadar da denenmemiş ‘taktik’, çalınmamış kapı bırakmamaya kararlıyım.
Artık tahmin etmişsinizdir herhalde... Kobay İzzet yine yeni bir şeyler ‘keşfetti’. Bu maceramda sigara denen o illeti hayatımdan çıkarmak için bir mücadeleye başladım.
Sordum soruşturdum, tek seansta ciğerlerimi özgür bırakabilecek bir yöntem olduğunu öğrendim. “İşte bu tam bana göre” deyip Bebek’teki sigara ve şekerden arınma merkezinin yolunu tuttum.
Girdim kapıdan içeri, “Sigarayı bırakmak istiyorum” dedim. “Tabii” dedi yetkili beyefendi, “Abrahamson metoduyla bu mümkün. Hatta bize gelenlerin yüzde 80’i daha ilk seansta sigarayla vedalaşıyor.”
Söylediklerine göre 30 yılı aşkın bir süredir dünya çapında tam 50 bin kişi bu metotla bağımlılıklarından arınmış...
Peki nedir Abrahamson metodu?
Alternatif tıp dünyasının tekniklerini kullanarak, bioenerji yardımıyla vücudun çakralar üzerinden temizlenmesini ve dengelenmesini sağlayan bir yöntemmiş efendim.
Bırakalım laf kalabalığını da sonuca gelelim diyorsunuz değil mi?
Birazcık daha sabredin, sonuçtan önce bana neler yaptılar onları paylaşayım sizlerle.
Adımı, soyadımı, yaşımı, kilomu, kaç senedir sigara içtiğimi öğrendikten sonra, ertesi gün için randevu verdiler.
“Yahu bugün araya sıkıştırsaydınız olmaz mıydı?” desem de nafile, çünkü seansımda bana eşlik edecek terapistin bir gün önceden özel bir diyet yaparak hazırlanması gerekiyormuş.
“Gelmeden önce mutlaka duş alın, yarın görüşürüz” dediler ve beni yolladılar.
Ertesi gün ‘mis gibi’ gittim merkeze. Beni sigaradan kurtaracak terapistle 20 dakikalık bir mülakattan sonra mumların yandığı, loş bir odaya alındım. Tahta bir iskemlenin üstüne oturmamı istediler. “Eyvah” dedim içimden, “Guantanamo Körfezi’nde sorguya çekiliyorum!”
Üzerimdeki tüm metal objeleri çıkarttıktan sonra masada duran çember şeklinde dizilmiş doğal taşlara takıldı gözüm.
Terapist, aralarından iki taşı mumda hafifçe ısıtıp avuçlarıma bıraktı. Ardından da gözlerimi kapatmamı istedi.
Önce başımın üzerinde hafif esintiler hissettim. Bu sırada terapist parmaklarıyla ve son derece yumuşak hareketlerle kafama dokunuyordu. Yaklaşık 10 dakika süren bu işlemin sonunda “yavaşça gözlerinizi açabilirsiniz” cümlesiyle seansın bittiğini anladım.
Terapiden önce beynimin aynen bir bilgisayar gibi bioenerjiyle sigaraya karşı ‘resetleceğini’ anlatmışlardı. Ancak bu resetlenme beyninizdeki sigara içme tuşunu yok etmiyor, sadece ‘off’ hale getiriyormuş.
Eee peki, 10 dakikada, iki taş tutarak ‘resetlenmiş’ miydim yani?
Kafamda pek çok soruyla çıktım merkezden...
Bu kadar kolay mıydı bu iş?
10 dakikada yılların tiryakiliği sona mı ermişti?
“Niye sürekli böyle acayip işlere kalkışıyorsun İzzet?” dedim kendime...
Ancak bu soruların cevaplarını düşünürken inanılmaz bir şey fark ettim! Beş dakikada bir sigara yakan İzzet’in canı sigara çekmiyordu!
Üstelik de arabaya bindiğimde leş gibi bir sigara kokusu karşıladı beni.
Oysa bu koku, merkeze giderken içtiğim sigaralardan yadigardı. Sanki terapi anında etkisini göstermeye başlamıştı.
“Bugün sünnet, yarın deniz” misali, bir anda kurtulmuş muydum yılların alışkanlığından...
Hoppala!
“Canınız çok sigara çekerse bir bardak su için ya da bir çubuk tarçın çiğneyin” diye tembihlemişlerdi merkezden çıkarken.
Vallahi şaka maka iki gündür duman gitmiyor ciğerlerime... Tarçınla çubuklarıyla aromatik bir aşk yaşar olduk...
Peki gerçekten sonunda aradığım mucizeyi bulmuş muydum yoksa Pavlov’un köpeği misali şartlanmış mıydım?
Bu sorunun cevabını yine zaman verecek, fakat umarım sonunda “Yakayım şuradan bir tane” demem.
Şayet dersem de bu Kobay İzzet’in ne ilk ne de son macerası olacak... Müsaadenizle ben bir tarçın çubuğu almaya gidiyorum...
Not: Benimle birlikte merkeze gelen yakın bir arkadaşım da şekerden kurtulma terapisi yaptırttı. Onun yaşadıkları ve İzzet’in sigarayla imtihanı gün gün Hürriyet Sosyal’de...
Paylaş