Paylaş
Baktım bu fütursuz ‘Y Kuşağı’ bana ahkam kesmeye başladı; “Madem öyle kalkın geldiğimiz yere, sokaklara dönüyoruz. Yarım saat sonra mızmızlanan olursa çekerim kulağınızı, peşin peşin söyleyeyim!” diye de kendimce aynı fütursuzlukta bir gözdağı vermeyi ihmal etmedim çıkarken...
ESKİDEN KİLOYLA SATARDIK ŞİMDİ TANEYLE
İlk durak mahallede, burnumuzun dibindeki süpermarketti. Daldık kafile halinde içeri... Tezgahların arasında dolaşırken arkamdan bir ses “Oo İzzet Bey hoş geldin” diye durdurdu beni. Bak şu tesadüfe, karşımda şehrin en büyük manav zincirlerinden birinin sahibi Turgay Hüner vardı. “İşler nasıl patron?” diye sordum, başladı anlatmaya...
“Geçtiğimiz seneye göre cirolardaki düşüş yüzde 40’ları buldu. Bizim sektörde bunun ilk sebebi tabii ki değişken hava koşulları... Ama kayıt dışı esnafın da etkisini yabana atmamak lazım. Maalesef planlamayı bilmediğimiz için arz-talep dengesi de doğru hesaplanamıyor. O yüzden de beş ay önce 2 liraya aldığınız domatesi bugün kaç liraya yiyeceğinizi bilmiyorsunuz. Bu durum tüketici alışkanlıklarının tepeden tırnağa değişmesine neden oldu.
Eskiden “Tart oradan üç kilo!” diyenler şimdi “Üç tane domates verir misin?” diye soruyorlar. Hepimiz kuyruğu dik tutma derdindeyiz ama aslına bakarsan hayatımız krediyle sürüyor. Bugün en küçüğünden en büyüğüne bütün esnaf banka kredisiyle ayakta duruyor.”
Büyük marketlerde 60’a yakın satış noktası olan bir şirketin sahibi bile böylesine dertliyse o zaman vay küçük esnafın haline dedim! Durumun fotoğrafını çekmek için bizim kafileyle sokakları dolaştım. İşte size, küçüğünden büyüğüne, birçok sektörden memleketimden esnaf manzaraları...
DURUMLAR FELAKET ABİ!
10 yaşından beri bu işi yapıyorum, yaş geldi 35’e dayandı. Durum felaket İzzet Abi. Eski günleri mumla arıyoruz. Geçen sene eve giderken cebime günde 45 TL koyuyordum şimdi 20 TL’yi zor buluyorum.
Beyoğlu’nun kaymağını şu yanda kafamızı ütüleyen Suriyeli müzisyenler yiyor. Parsayı onlar topluyor, biz de aval aval bakıyoruz. Bunu lütfen yaz, Sayın Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum, tamam biz insanlığımız yapalım ama onlar da gelip ekmeğimizi elimizden almasın. (Tartıcı Servet)
MİLLET UMUDU PİYANGOYA BAĞLADI
Yılbaşında çıkan amortileri değiştirenler sayesinde şimdilik işler iyi ama şubatın ortalarına doğru yavaşlar. Yine de halimize bin şükür diyelim...
Millet umudu piyangoya, sayısala, lotoya bağladığı için bizim diğerlerine göre işlerimiz yolunda. Biz bu caddenin en eskilerindeniz. Babam 1963’ten beri bu tezgahın başında.
Piyangocu İsmail dedin mi Beyoğlu’nda tanımayan yoktur. Beyoğlu esnafını Araplar’ın ayakta tuttuğu tabii ki gerçek ama onların da bir tek bize faydası yok. Ne zaman önümüzden geçseler “Haram, haram” diye fırça atıyorlar... (Milli Piyangocu Dilek)
MİLLETİN KREDİ KARTINDA 10 LİRALIK LİMİT YOK
38 yıldır Beyoğlu’nda mağazamız var. Toplumda çözemediğim ve hiç kimsenin de çözemeyeceği bir acayiplik yaşanıyor. Şu anda İstanbul’da yapılan ticaret başta Araplar’a olmak üzere turistlere bağlı. Arap durursa Türkiye’de hayat durur.
Türk tüketicinin hali perişan. Durum o kadar içler acısı ki 10 liralık alışveriş yapanın bile kredi kartı yetersiz bakiye veriyor.
Bizim millet maaşını aldığı gün parasını ancak banka kredisine ve kiraya yatırıyor. Bütün bunlara rağmen umutsuz musun dersen değilim, çünkü umut biterse hayat biter. (Şapkacı Hakan)
ALLAH’IN BİR KULU KESTANECİ
Bak kardeşim 12’de geldim buraya, saat 4 buçuk, daha siftah yapmadım! Senin yaşın kadar tezgah açmışlığım var bu Beyoğlu’nda.
Ben böyle bir işsizlik, parasızlık görmedim. Kim ne derse desin ben 10 liralık kestane bile satamıyorsam ortada büyük sıkıntı var demektir. Kusuruma bakma, ne sana adımı söylerim ne de fotoğraf çektiririm.
Gazetede resmimi, adımı görüp başıma mı ekşisinler? İlla yazman gerekiyorsa Allah’ın bir kulu kestaneci diye yaz. (Allah’ın bir kulu kestaneci)
MEMLEKET BIRAKILIP GİDİLİR Mİ KARDEŞİM?
Ne diyeyim ki sana şimdi Körfez Krizi’nden beri böylesi bir sıkıntı yaşanmadı! Ama ne yapalım, memleketi de bırakıp gidecek halimiz yok. Bu yeni duruma uyum sağlayacağız. Az kazanacağız, az harcayacağız çünkü hayatımızı idame ettirmek zorundayız.
Sonuçta ben berberim kardeşim, bütün memleketin hippiliğe özenip saçlarını uzatacak hali yok. İlla ki birileri kapımızı çalacak, bana da oradan bir çorba parası çıkacak. (Ankara Berber Salonu’nun sahibi Can)
YAŞANAN KRİZ DEĞİL DEĞİŞİMDİR
Vallahi İzzet’ciğim bizde durumlar gayet iyi. Ödünç Yaşamlar da, Asi Kuş da tıklım tıklım. İnsanlar artık tiyatroya giderek ya da kitap okuyarak manen zenginleşip maddeten fakirleşmeyi aşmanın yollarını keşfetmeyi öğrendiler. Türkiye çok büyük bir değişim yaşıyor. Bak altını çizerek söylüyorum bu yaşanan şeyin adı kriz değil, değişimdir.
Bazı meslekler silinip gidecek, yeni meslekler ortaya çıkacak. Teknolojinin nimetlerinden dolayı beş kişinin işini bir çip yapmaya başladı. Bu da insanların iş kaybetmesine neden oldu. Her zaman söylediğim gibi aklı olanlar kendilerine baştan format atmak zorundalar. Artık herkes kendi içinden günün hızını yakalayacak yeni insanlar çıkarmaya mecbur.
Mahalledeki manavdan uluslararası dev şirketlere kadar ayakta kalmak isteyenler, yeni iletişim ve pazarlama yöntemleri bulmak zorunda... (Tiyatro sanatçısı ve sahibi Ali Poyrazoğlu)
SEKTÖRÜN ÜST AKLA İHTİYACI VAR
Kafe zincirlerinin modası geçmeye başladı. Piyasa büyük bir ayrışma sürecinde. Etiler, Nişantaşı, Bağdat Caddesi gibi gelir seviyesinin yüksek olduğu semtlerde tüketim ivmesinin aşağı doğru gittiğine, en azından büyümediğine tanık oluyoruz. Ama öte yandan kitlesel tüketimin yoğun olduğu daha mütevazı bölgelerde ise gelişme gözlemleniyor çünkü o segmentin insanlarının tek lüksü haftada bir dışarıda içtikleri çay, kahve veya yedikleri bir pizza. Bu yüzden de alışkanlıklarından feragat etmiyorlar.
Sektörde ya bu sınıfa hitap edenler ya da butik iş yapanlar ayakta kalacak. Ara kategorilere oynayanlar silinip gitmeye mahkum. Sözün özü sektörün üst akla ihtiyacı var, yalnızca haddini bilenlerin başarılı olacağı yeni bir dönem başlıyor. (Cook Shop cafe zincirlerinin ortağı Bahattin Demir)
BİZİM MÜŞTERİMİZİ AVM’LER ÇALDI
30 senedir Beyoğlu Balık Pazarı’ndayız. Eskiden burası harika bir çarşı özelliğine sahipti ve insanlar bütün ihtiyaçlarını bizden karşılarlardı. Ama son yıllarda artarda açılan AVM’ler yüzünden müşteri bizim dükkanlara uğramaz oldu.
Perakende satışlar yüzde 50 düştü, toptandaysa durum içler acısı, malı yolluyoruz ama parasını tahsil edemiyoruz. Geçmişte günde 100 kilo turşu satıyorduk, şimdi 50 satarsak bayram ediyoruz. Beyoğlu’nun, bütün protestoların ve eylemlerin merkezi olması da sıkıntılara tuz biber ekiyor.
Eskiden esnaflık altın bilezikti, gel gör ki yeni jenerasyon bizim mesleğe hiç yüz vermez oldu. Ben 15 yaşımda babamla beraber tezgahın başında durmaya başladım, fakat 18 yaşındaki oğlum dükkanın yolunu bilmez... (Arıoğulları Petek Turşuları sahibi Özgür)
IHLAMURUN BİLE ESKİ TADI YOK
Son günlerde millet nezle ve gripten yatak döşek yattığı için ıhlamur fiyatları aldı başını gidiyor. Ama satışlarını sorarsan bu soğuklara rağmen onun bile eski tadı yok. Ihlamur dışındaki bütün ürünleri de eskisine oranla küçük miktarlarda satıyoruz.
Farkında mısın bilmem ama resmen adı konulmamış bir devalüasyon oldu memlekette, bu yüzden de birçok ürüne yüzde 30 zam geldi. İnsanlar kozmetik ve kişisel bakım ürünlerine çok daha az para harcıyor. (Furkan Doğal Ürünler’den Erdem)
SEKTÖR KÜÇÜLDÜ BİZ BÜYÜDÜK
Ülkedeki siyasi gerilim ve artan terör olayları perakende sektörünü inanılmaz etkiledi. Bu yüzden de ne yazık ki birçok firma 2015’te bir önceki yılın satış rakamlarına bile ulaşamadı. Tüm bunlara rağmen biz Hotiç olarak yüzde 15 büyüyerek mağaza sayımızı 140’a çıkardık. Oysa ki bu şartlarda bırak büyümeyi ayakta durmak bile büyük başarı.
Ayakkabı sektöründe rekabet korkunç bir boyuta ulaşmış durumda. Sezon açılır açılmaz başlayan indirim ve kampanyalar firmaların kâr marjını neredeyse sıfırladı. Üzgünüm ama perakendecilerin çok da parlak günler yaşadığını söyleyemeyeceğim. (Hotiç Mağazaları’nın ortağı Ahmet Hotiç)
Paylaş