Paylaş
Hepimizin elinde 'akıllı' telefonlar (sizden akıllı olmasın), tabletler, dizimizin üstünde bilgisayarlar...
Sürekli birilerini ya da bir şeyleri 'takip' halindeyiz...
Gün geçmiyor ki okuyunca şaşırdığımız bir habere rastlamayalım veya bir arkadaşımızla "Şundan haberin var mı?" diye muhabbete başlamayalım...
İşte ben de son günlerde rastladığım 5 ilginç ve 'şaşırtıcı' havadisi sizlerle paylaşmak istedim.
TAKSİCİLERİN YENİ KABUSU
San Francisco merkezli bir şirketin çıkardığı dünyanın en ilgi gören araç kiralama uygulaması Uber, 'taksi piyasasını' yavaş yavaş karıştıracak gibi görünüyor. En büyük başarısını New York'ta yakalamış olan bu 'telefonlu araba servisi' uygulamasıyla, istediğiniz modeli seçip kendinize 'makam arabası' kiralamanız mümkün. Anlayacağınız 'Alo taksinin' 'yeni sürümü'... Türkiye'de de kullanılmaya başlanan bu uygulama telefonunuzdaki GPS sayesinde bulunduğunuz noktaya seçtiğiniz aracı gönderiyor, arabanın içine 'kuruluyorsunuz', istediğiniz noktaya vardıktan sonra da sistemde kayıtlı olan kredi kartınızdan ödeme otomatik şekilde çekiliyor. Üstelik hemen hemen her bütçeye uygun bir araba seçebiliyorsunuz. İster Range Rover'la isterseniz daha mütevazi bir araçla 'ayağınızı yerden kesebiliyorsunuz'. Şirket Londra'da ilk servise başladığında, İngiliz taksiciler "İşimizi elimizden alıyorlar" diye grev yapmış ama nafile... Grevin olduğu gün o kadar çok insan Uber'i kullanmış ki, şirket müşterilere nasıl yetişeceğini şaşırmış. 17 milyar dolar değer biçilen Uber'in 'yaratıcıları' şimdi de Hindistan'da daha makul fiyatlı 'UberX' diye bir uygulamayı piyasaya sürmüşler bile. Yakında taksiler de makam arabasına benzerse şaşırmamak lazım...
Dipnot: Uber'in 'doğduğu şehir' San Francisco’da Onur Haftası süresince uyguladığı yeni konsept bugünlerde çok konuşuluyor. Eşcinsel vatandaşların tek bir tıkla evlilik siparişi verdiği bu sistemle Uber'i kullanan çiftler evlerinden alınmış, nikahın yapılacağı yere götürülmüş ve 'imza' dahil tüm işlemler 1 saat içerisinde gerçekleştirilmiş. Ayrıca törenin ardından çiftler tüm masrafları Uber tarafından karşılanan balayı da kazanmışlar.
KAFEİN LOBİSİ
'Tiryakisi olduğumuz' pek çok yeme-içme zincirinin alıştıklarımız dışında 'gizli menüleri' varmış da haberimiz yokmuş. Bu konuda Starbucks başı çeker durumda. Gizli menü derken neyi mi kastediyorum? Efendim buradaki ürünleri öyle kasanın üzerindeki kara tahtada bulmanıza imkan yok. Starbucks 'gizli menü stratejisini' özellikle gençleri 'avuçlarının içine almak' adına pazarlama yöntemleri arasına sokmuş. 'Sinsice' sosyal medyaya sızdırılan menüler, bu sayede 'kulaktan kulağa oynanarak' gençler arasında yayılıyormuş. Baristaların 'Nutellalı frappuccino' yapabileceklerini 'bilen biliyor' ve özel olarak sipariş ediyormuş. Zaman zaman kara tahtaların en alt köşesinde gizli mesajlar da oluyor. Zannedersiniz Illuminati'nin 'kafein lobisi'...
MUTFAKTA EGOYA YER YOK
2012'de GQ Dergisi'nin yemek eleştirmeni Alan Richman'ın 'egoteryen mutfak' adını koyduğu akımın modası artık geçiyormuş. Gelin isterseniz önce 'egoteryen mutfağın' ne olduğundan bahsedelim. Efendim biliyorsunuz bazı şefler, restoranlarında öyle kurallarla yemek çıkarıyorlar ki karnınızı doyurmaya değil 'ezilmeye' gidiyorsunuz adeta. Garson siparişinizi önünüze koyduğunda o yemeği nasıl yemeniz konusunda 'talimatlardan' da sizi mahrum bırakmıyor. Bunun yanında bir de yasaklar var tabii. Patates püresinin yerine patates kızartması sipariş edemezsiniz... Tuz eklemeyi aklınızdan bile geçirmeyin... Trüf sevmiyorsanız bu restoranı hemen terk edin... Falan filan... Sonuçta tatmin olan müşteriden çok şefin 'egosu' oluyor haliyle... İnsanlar 'ezilmekten' bıkmış olacak ki bugünlerde içine ego değil de 'sevgi' katılan yemekler tekrardan 'moda' oldu. Anlaşılan 'Gestapo' şefler tavırlarını rafa kaldırmak zorunda kalacaklar, çünkü müşteriler midelerine bayram ettirmek istiyorlar, gastronomi dersi almak değil… 'Anti-egoteryen' mutfağın en güzel örneklerini sunan Kantin'den Şemsa Denizsel, Mangerie'den Elif Yalın ve Happily Ever After'tan Ayşe Kucuroğlu 'erkek hegemonyası' altındaki bu sektörde, kadınların egoyu bir kenara bırakarak 1-0 öne geçtiklerinin göstergesi...
ALİS HARİKALAR DİYARINDA SENDROMU
Meğer 'Alis Harikalar Diyarında Sendromu' diye bir rahatsızlık varmış. Lewis Carroll'un o meşhur kitabını bilmeyen neredeyse yoktur. Hani Alis'in birdenbire 'devleştiği', bulunduğu odaya sığmadığı, etrafındaki her objenin küçücük olduğu 'sahne' var ya... İşte o sahneyi beynimizin bize yaşatması mümkünmüş. Genellikle çocukluktan 20'li yaşlara gelinceye kadar ortaya çıkabilen bu sendromun semptomları; çevrenizdeki eşyaların, zaman zaman da vücudunuzun proporsiyonlarını daha büyük veya daha küçük hissetmek. Kendisinde ya da aile bireylerinde migren olan çocuklar 'Alis' riskini en çok taşıyanlar arasında. Yetişkinlerde uyuşturucu kullanımı ve beyin tümörü de sendromu tetikleyen etkenler arasında.Küçük yaşlarda daha sık bu sendroma 'yakalanma' riskimiz olsa da, 20'li yaşların sonlarına kadar kendimizi 'dev sanmamız' mümkünmüş. Kendini 'dev' sanan öyle 'ufak insan' tanıyorum ki, acaba hepsinde 'Alis Harikalar Diyarında Sendromu' mu var?
AKADEMİK İMECE
Artık moda 'unconference' yani 'anti-konferans' tarzı sunumlar! Çoğumuz bir kişinin 'bilmiş bilmiş' uzun dakikalar boyunca konuştuğu sıkıcı konferanslarda bulunmuşuzdur. Konuşma bittiğinde, genelde aklımızda kalan o bir daha 'geri alamayacağımız' zaman oluyor değil mi? Buna bir son vermek amacıyla artık bu tip toplantılar 'unconference' formatında yapılabiliyor. İsterseniz yine ekrana görüntüler koyup bunlar hakkında konuşabilirsiniz, ama bu yeni tip konferanslarda herkes konuya dahil oluyor. Sen bir 'maket' mi getirdin, ben de bir tane getirebilirim arkadaş! Anlayacağınız 'imece' usulünün akademik hali şeklinde konferanslar tek taraflı olmaktan çıkıp toplu bir 'beyin fırtınası' haline geliyor.
Paylaş