İçeri girip düğmeye basmayanlar

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Rekor sayıda güvenoyu alan hükümetin Başbakanı, sabah akşam uyardı: ‘‘Bankalar Yasası'nı mutlaka çıkaralım. Bu hayati bir konu. Seçimden sonra oluşacak iktidar için de çok önemli.’’

Meclis karar aldı; Bankalar Yasası çıkıncaya kadar çalışacaklardı. Ama aksi oldu. Perşembe günü Meclis'i izleyenler görmüştür. Genel Kurul açılıp açılıp kapandı. Özellikle DYP ve FP'liler içeri girdiler. Ancak elektronik cihazın düğmelerine basmadılar. CHP'liler ortalıkta yoktu. Herhalde kendi aralarında dalaşıyorlardı(!) ANAP sıraları bomboştu. Bir DSP ne yapsın?

Oysa kulisler doluydu. Gelsin çaylar, gitsin kahveler. Gerisi, geyik muhabbeti. DYP lideri Tansu Çiller, ‘‘Biz her türlü yardımı ve katkıyı yapacağız’’ diye söz vermedi mi? Sözün sesi değil, özü önemli. Öyle atıp tutmakla politika yapılsaydı, önce Debreli Hasan'ı Meclis'e sokarlardı.

Meclis'in son günü, gelip çalışın. Çalışın ki, halkın önüne çıkmaya biraz yüzünüz olsun. ANAP'lı Başkanvekili Hasan Korkmazcan her yoklama sonunda hüsrana uğradı. Bu hüsran, yarın size sıçrarsa nice olur haliniz.

Seçmen, ‘‘Haydi size uğurlar olsun’’ derse haksız mı?

Velhasıl yasa, göz göre göre hiç oldu. Halk, seçimde salt bunun hesabını sorsa, vallahi yeter! 20. dönemin yüzde 80'i geri gelmez, işi biter.

Bence gelmesinler. Bu ayıp onlara ders olsun. Biraz da onlar kahrolsun!

* * *

Kuliste tanık oldum. CHP yine çalkalanıyor.

CHP'li eski Kültür Bakanı Şahin Ulusoy'un oturduğu bölüme davet edildim. CHP eski PM üyeleri Asuman Çiğiltepe ile Hasan Basri Eler de vardı. Eler, CHP'nin 1992'de yeniden açılışında, DSP'den ayrılıp CHP'ye girmişti:

‘‘Edirne'yi dolaştım. CHP göçmüş. Aday olmadım, durum vahim!’’

Cebinden bir fotokopi çıkardı. 5 Aralık günü CHP lideri Deniz Baykal'a çekilen telgrafta, Hasan Basri Eler, Asuman Çiğiltepe ve Günseli Özkaya'nın imzaları vardı. Ezcümle, ‘‘Türkiye önemli dönemeçte, halkımız bizi izliyor. Ecevit başkanlığındaki bir hükümete destek vermeliyiz’’ diyorlardı:

‘‘Bu metnin PM toplantısında okunmasını istedik, okumamışlar.’’

Asuman Çiğiltepe, ‘‘Tüzük gereğince bizler kendi seçim bölgemizde doğal delege olacaktık. Ama listede yokuz. Kim hizipse var, biz yokuz!’’ dedi.

Ulusoy, sigarasından bir nefes çekip, ‘‘İşte, koskoca CHP bu yüzden yok ediliyor’’ diye ekledi. CHP, bir türlü durulamıyor. Yıllarını CHP'ye vermiş bir eski parlamanter bir başka fotokopi uzattı:

‘‘Şu gazete haberine bakın. (11 Aralık tarihli) CHP'de 30 bin liralık posta giderini 300 milyon gösterip tam 320 milyar lirayı zimmetine geçiren muhasebe müdürü ile posta işlerini yürüten görevli için dava açıldı.’’

Eski CHP'de kör kuruşun hesabı sorulurdu. Zimmet sanığı olanlardan biri, partinin bir yöneticisinin öz yeğeni imiş. Yemin ettiler!

Eler, eski Turizm Bakanı İrfan Gürpınar'ın aday olmayacağını da söyledi. Gürpınar'la ilk ve ortaokuldan sınıf arkadaşıyız. Beni de aramıştı:

‘‘Üç kez burun kanaması geçirdim. Sağlığımı öne alma kararı verdim.’’

Her işin başı sağlık. Hakkında hayırlısı. Bence de isabet etti. Çünkü seçilme şansı azdı. CHP'li Belediye Başkanı Kadir Gökçe'nin adaylığını bizzat Baykal önleyince, kardeşi DSP'den aday oldu. Ortalık karışık.

Dün sabah, Seyfi Oktay ve Yahya Şimşek de CHP'den istifa ettiler. Bir an dalıp gittim. CHP'de doğup büyümüşlerdi. Orada en yüce görevlere gelmişler, ün kazanmışlardı. Durduk yerde partilerinden neden kopsunlar?

Ertuğrul Günay, Mehmet Kerimoğlu, Rıza Yılmaz, Doğan Taşdelen, Erol Tuncer, Seyfi Oktay ve Yahya Şimşek. Şu an aklıma gelen isimler.

CHP yönetimi, ‘‘Oh, oh... Partimiz arınıyor’’ diye sevinecek mi?

Kimse bana kızmasın. Buna, ‘kan kaybı’ denir.



Yazarın Tüm Yazıları