Paylaş
Peki ama seçime altı ay kala seçmen tercihleri ne durumda acaba? Hangi parti seçimden ne umuyor?
Elde çok sayıda araştırma var, bunların bazıları bir hayli yeni tarihli. Bütün bu araştırmaların gösterdiği bir sonuç var, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi üçüncü kez tek başına iktidarla çıkacağı bir seçim zaferine yakın gözüküyor.
Bu sonucu üç aşağı beş yukarı herkes tahmin ettiği için ortada pek bir yarışma varmış gibi gözükmüyor ama dün Milliyet’te Hasan Cemal de yazdı, AK Parti kendisi açısından başarı çıtasını tek başına iktidar olma hedefinden çok daha yükseğe, seçim sonrası oluşacak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Anayasayı referandumsuz tek başına değiştirme çoğunluğu olan 367 milletvekilini kazanmaya koymuş durumda.
* * *
Bu, açıkçası başarılması çok ama çok zor bir hedef. Ama unutmayın, 2002 seçimi sonrası oluşan parlamentoda AK Parti yüzde 35 oyla bu hedefi tutturuyordu az kalsın, kaldı ki bir ara partiye katılan milletvekilleriyle bu eşik aşıldı bile.
AK Parti’nin Meclis’te üçte iki çoğunluk hedefi veya rüyası esasen tek başına onun seçimde elde edeceği başarıya endeksli değil, siyasi rakiplerinin başarısızlığına da bağlı. Daha doğrusu Milliyetçi Hareket Partisi MHP’nin baraj altında kalıp kalmamasına. O yüzden AK Parti ileri gelenleri önlerine gelen araştırmalarda kendi oylarından önce MHP’nin oylarına bakıyorlar.
Bu partinin seçmen kitlesi 12 Eylül Anayasa referandumunda çatladı. MHP seçmeninin bir bölümü, partinin propagandasının tersine davranıp evet oyu verdi. İşte AK Parti bu oylara güveniyor, bu evetçilerin illa dönüp AK Parti’ye oy vermesi gerekmiyor ama MHP’ye vermemeleri ve böylece bu partiyi baraj altında bırakmaları en büyük ümit.
* * *
Peki seçimde Cumhuriyet Halk Partisi ne yapacak? Bu partinin seçimi kazanıp tek başına iktidar olmasını kimse beklemiyor. Beklemiyor ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olmasıyla başlayan umut dalgasının bu partiye oy olarak yansıması da bekleniyor. Bir dönem yüzde 32’lerden bile söz edilmişti.
Şimdi soru şu: CHP yüzde kaç oy alırsa Kemal Kılıçdaroğlu başarılı kabul edilecek? Benim gördüğüm, genel beklenti yüzde 30’dan azının bu partide başarı olarak görülmeyeceği. Benim kişisel beklentim, yüzde 25-30 aralığındaki her oy Kılıçdaroğlu’nu başarılı yapar. Başarıdan kastım, bu partinin 2015 seçiminde tek başına iktidar olma iddiası için bir ivme kazanması.
* * *
Bir dönem kimi ulusalcı ve anti-AK Parti kesimlerde bir CHP-MHP koalisyonu rüyası görüldü. Geçen gün Radikal yazarı Tarhan Erdem’in araştırma şirketi Konda’dan Bekir Ağırdır hatırlattı, CHP-MHP toplamının yüzde 45, AK Parti’nin ise yüzde 40 olduğu durumda bile AK Parti tek başına iktidar olabiliyor. Yani daha az oy almasına rağmen, Türkiye’nin her yerinde yaygın biçimde oy aldığı için bu parti iktidar oluyor, onun yerine ancak bölgesel bazda başarılı olan CHP ve MHP toplamda daha fazla oy alsalar bile AK Parti’den az milletvekili çıkarabiliyorlar.
Seçime altı ay kala siyasi manzara böyle... Bir taraf, ‘Meclis’te üçte iki çoğunluk olur muyum’u hedefliyor, diğerlerinden biri baraj derdinde, ötekisi ‘Yüzde kaç oy alırsam parti içi muhalefete fırsat vermeden koltuğumu perçinlerim’in peşinde.
Düşünüyorum, o halde tokum!
AŞIRI şişmanlık, yani obezite o kadar yaygın bir hastalık ve zayıflama/zayıflatma endüstrisi artık o kadar büyük bir endüstri ki, üniversiteler sürekli obezitenin engellenmesi, kilo vermenin kolaylaştırılması, diyette başarının sırları gibi konularda sayısız araştırma yapıyor. Çoğu zaman bu araştırmalardan epey ilginç sonuçlar da çıkıyor.
Böyle ilginç sonuçları olan bir araştırmayla ilgili yazıyı dünyaca ünlü saygın bilim dergisi Science’ın 10 Aralık 2010 tarihli sayısında okudum.
Carnegie Mellon Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre, sizi şişmanlatacak bir şeyi yediğinizi güçlü bir biçimde hayal etmek, o şeyi daha az yemenize yardımcı oluyor.
Örneğin çikolata yeme isteği geldiğinde çikolatayı yediğinizi, önce onun kokusunu aldığınızı, sonra çikolatanın ağzınızda eridiğini hayal etmek, art arda çikolataları ağzınıza attığınızı düşünmek, sizin çikolata tüketimini azaltmanıza yardımcı oluyormuş. Yani, yemekleri düşünmek de karın doyuruyormuş.
İnsan beyninin yeme alışkanlıklarımız üzerindeki belirleyici etkisi daha önce kanıtlanmıştı. Yıllar önce yapılan deneyde, birkaç dakikadan daha fazla hafızası olmayan iki kişiye yemek verilmiş, onlar yedikten kısa süre sonra yeniden önlerine yemek konmuş ve bu ikinci yemeği, daha sonra üçüncü ve hatta dördüncü yemeği de yemişti denekler. Yemek yediklerini hatırlamıyorlardı, o yüzden doyma hisleri de yoktu.
Şimdi Carnegie Mellon’un araştırmasıyla bir adım daha ileri gidiliyor. Yemediğiniz halde yediğinizi hayal etmek ve böylece sahte bir doyma
hissine sahip olmak.
Denemesi bedava. Bakalım ne olacak?
Paylaş