Paylaş
Peki yargının geneline baktığımızda durum ne? Adalet Bakanlığı’nın Adli Sicil Genel Müdürlüğü tarafından derlenen istatistiklere göre, Cumhuriyet Savcılıkları yurt genelinde 2010 yılında 6 milyon 76 bin 676 ‘iş’le uğraşmış.
İstatistikteki ‘iş’ ne anlama geliyor bilemedim. Yani bu sayı soruşturulan kişi sayısı mı, açılan dosya sayısı mı bilmiyorum. Ancak, bu ‘iş’lerin sadece yüzde 53.7’si ‘çıkan iş’ olmuş. ‘Çıkan iş’ten ben dosya hakkında karar verilmiş olmasını anlıyorum. Peki kalan yüzde 46.3 ne olmuş? Bir sonraki yıla devredilmiş.
Bakanlık, 2001 yılını baz almış ve bir endesk oluşturmuş. Yani, 2001 rakamları 100 kabul edildiğinde 2010 yılında ‘yeni gelen iş’lerin sayısı 165 olmuş.
Daha fazla suç işleyen, daha fazla suç soruşturması yapılan bir toplum olmuşuz yani.
Fakat savcılıklar artan iş yüküne uyum sağlayamamış, geçen yıldan birikenlerle birlikte toplam rakama bakıldığında, 2001’de 100 olan endeks 2010’da 209’a çıkmış!
Bu artışların ve birikmenin bir doğal sonucu da var. 2001’de 178 gün olan ortalama soruşturma süresi 2010’da 310 güne kadar çıkmış. Yani adalet daha savcılık aşamasından tıkanmaya başlamış.
Peki bir de soruşturulan kişi sayılarına bakalım...
2010’da 4 milyon 653 bin 503 kişiyle ilgili soruşturma sonuçlanmış ve işlem tamamlanmış. Bunların tam yarısı, yani 2 milyon 326 bin 547 kişi hakkında kamu davası açılmış. Bu rakama özel kanunlardan (çek kanunu vs) ötürü açılan davaları da ekleyince dava açma oranı yüzde 52’yi buluyor.
Yani savcılıklarımız hızlı bir elemeyle ‘soruşturmaya yer yok’ veya ‘kovuşturmaya yer yok’ kararlarını alabilseler, uğraştıkları ‘iş’ sayısı azalacak, zamanlarını daha verimli kullanabilecekler.
Peki, özel yetkili mahkemelerimiz de dahil bütün ceza davalarında savcılarımızın hazırladığı iddianamelerin kazanma oranı, yani mahkumiyet oranı ne? Şimdi sıkı durun: Açılan 100 davanın 36.5’i mahkumiyetle sonuçlanmış.
Kişi sayılarına bakalım... Mahkemelerimizde 2010 yılında 3 milyon 327 bin 505 yurttaşın yargılanması tamamlanmış. Savcılarımız bunların 1 milyon 213 bin 990’ını mahkum ettirebilmiş.
Özetlemeye çalışayım: Savcılarımız 100 kişiyi suç şüphesiyle tam 310 gün soruşturmuş ama bunların 50’sine dava açmış. Hakkında dava açılan 50 kişinin de yaklaşık 17’si mahkum olmuş.
Salt bu rakamlar savcılarımızın soruşturma kalitesini ortaya koymak bakımından yeterli bence.
Dün yazdığımı tekrar edeceğim: Savcılarımız hem gereksiz derecede çok sayıda insanı soruşturuyor, hem de kanıtlanamaz suç iddiaları için davalar açıyor.
Korkarım, ‘Kurunun yanında yaş da yanar’ bizim yargı sistemimizin temel anlayışı haline gelmiş durumda.
Savcılar nasıl hesap verecek?
BİR arkadaşım telefonda, benim dünkü yazımdan hareketle şöyle dedi: ‘Yahu bu kadar düşük mahkumiyet oranları olan bir savcıyı Amerika’da tekrar seçmezler.’
Tabii Amerika’da sistem çok farklı. Orada savcılar seçimle geliyor. Savcı kazanamayacağı davayı açmıyor. Kazanma oranı düşerse seçim kaybedebiliyor. Elindeki sınırlı bütçeyi verimli harcaması gerekiyor vs. Yani savcılar avukatlığını yaptıkları halka hesap veriyorlar.
Peki bizde? Teorik olarak savcının sicilini etkiliyor bu oranlar ama ne kadar etkiliyor, orası tartışmalı.
Bizde bir kere, ‘soruşturma savcısı’ ve ‘duruşma savcısı’ diye bir ayrım var. Bir savcı oturuyor, 310 gün bir soruşturmayla uğraşıyor, iddianame yazıyor. Sonra işi bitiyor. Görevi başka bir savcı devralıyor, o iddianameyi mahkemede o savcı savunuyor.
Sonunda mahkumiyet çıkmazsa kim hesap veriyor? Çok da belli değil. Aslında kimse hesap vermiyor.
Pek çok savcının, ‘Ben davayı açayım da gerisi benim meselem değil’ şeklinde özetlenebilecek bir biçimde düşündüğü öteden beri söylenir.
Adalet, sorumlu insanların ocaktaki sıcak kestaneleri birinden diğerine aktarmasıyla sağlanamaz.
Çocuk Mahkemeleri’ndeki vahim durum
BİLİYOR musunuz ki, 2010 yılında tam 80 bin 547 çocuğun yargılanması tamamlandı. (Çok konuştuğumuz özel yetkili mahkemeler 2010 yılında 86 bin 800 kişinin yargılamasını tamamladı.)
Peki bu 80 bin çocuğun kaçı suçlu bulunup mahkum oldu? Şimdi sıkı 22 bin 324 çocuk suçlu bulundu. Geri kalan 58 bin çocuk, savcılık, mahkeme, avukat vs travmaları yaşadıklarıyla kaldılar.
Bir de, ‘Çocuk Ağır Ceza’ mahkemeleri var. Onlarda da 7 bin 111 çocuğun yargılanması tamamlandı. Onların da 2 bin 461’i mahkum oldu. Gerisi yaşadıkları travmayla sürdürecekler hayatlarını.
Tabii bu rakamlar sırf çocuk mahkemeleri için. Bir de diğer mahkemelerde yargılanan çocuklar var. Onları da kattığınızda yargılanan çocuk sayısı 133 bin 201’i buluyor. Mahkumiyet oranları ise hemen hemen aynı.
Oysa çocuk yargılamasında çok daha özenli, çok daha dikkatli ve sonuç alıcı olmak lazım. Bir çocuğu haksız yere yargılamak bir yetişkini yargılamaya benzemez.
Paylaş