Paylaş
Bu gelecek hayallerinden biri de, yapay zekâyla ilgili.
İnsanoğlu, belki bilgisayarların icadından beri insan gibi düşünen makineler yapma hayali kuruyor.
Bugün Türkiye’de bile ‘robot’ diye bir kelimeyi kullanıyoruz ama pek azımız bu kelimenin neredeyse 100 yıl önce Çek bir bilimkurgu yazarı tarafından uydurulduğunun (ve Çek dilinden geldiğinin) farkındayız.
Bugün hayatımızda, mutfağımızdan işyerimize kadar pek çok yerde robotlarımız var ve bunların hepsinin önceden hayal edilmiş şeyler olduğunu, önce birilerinin bunların hayalini kurduğunu düşünmüyoruz bile.
YAPAY ZEKÂ PATLAMASI
Yapay zekâ konusunda, özellikle öğrenen algoritmaların icadıyla birlikte yakın bir zamanda büyük bir patlama yaşandı. Bugün sosyal paylaşım ağlarından internet arama motorlarına kadar neredeyse her gün çok sayıda yapay zekâ ürünü şeyle karşılaşıyoruz.
Evet, başta belki insan gibi olan, insan beynini neredeyse birebir taklit eden, hatta insan davranışına ve görünümüne de sahip yapay zekâlı robotlar hayal ediyorduk. Bu hayallerimiz şimdilik rafa kalktı; onun yerine bütünü değil parçaları yapay zekâyla donatıyoruz.
Buna rağmen Batı’da bir ‘Yarın yapay zekâ insan zekâsını aşacak ve insanlığı felakete sürükleyecek’ diyen bir tartışma var; biz elbette bundan da haberdar değiliz.
BEYİN 2.0
Şimdi insanlığın geleceği tartışmasına ağır ağır yeni bir unsur daha ekleniyor; beyin bilimci David Eagleman’in isimlendirmesiyle ‘Beyin 2.0’ tartışması.
Gözlerimiz var, görüyoruz. Kulağımız var, duyuyoruz. Cildimiz var, dokunuyoruz. Dilimiz var, tat alıyoruz. Burnumuz var, koku alıyoruz.
Bu beş temel duygumuz sayesinde kendimize bir ‘gerçeklik’ yaratıyor, bunun içinde yaşıyoruz.
Peki ama diyelim görme duyumuzdan söz ediyoruz; bizim görebildiğimiz elektromanyetik spektrumun çok ama çok küçük bir bölgesi. (Yaklaşık 1 trilyonda biri.)
RÖNTGEN GÖZLÜ OLMAK
Oysa kızılötesinde ve morötesinde, bizim görsel alıcılarımızın algılayamadığı ama var olduğunu bildiğimiz çok geniş bir alan var. Ya oraları da görebilseydik? Röntgen gözlerimiz veya radar gözlerimiz olsaydı, MR cihazı gibi iç organları ‘görebilseydik’, cep telefonuyla konuşurken yolladığımız sinyali de görsel olarak algılayabilseydik?
Aynı geniş alan, yani bizim algılarımızın dışındaki alan ses ve koku için de geçerli.
Ya bu alanları genişletecek yeni bazı ‘sensör’lerimiz, yani algılayıcılarımız olsaydı?
BEYNİMİZ DOĞRUDAN İNTERNETE BAĞLANSA
Buna bir de havada dolaşan WiFi veya 4G sinyallerini görmenin yanı sıra doğrudan beynimiz tarafından okunabilme yetisini ekleyin?
İşte bu becerilerin eklenmesi haline ‘Beyin 2.0’ adı veriliyor.
Hayal edin: Beyninizle doğrudan internete bağlısınız; gazete okumuyor, internetten ‘hissediyor’sunuz, film yüklemiyor, doğrudan beyninize gönderiyorsunuz, bankacılık işlemlerini düşünerek yapıyorsunuz; herhangi bir insanla iletişim kurmak için onu düşünmeniz ve ona seslenmeniz yetiyor.
‘BORG’LAR DÜNYASINA DOĞRU
Terminatör filmini hatırlıyor musunuz? Robotlar ve yapay zekâ insanın yerini alıyor, insanlarla robotlar arasında savaş çıkıyordu bu filmlerde.
Peki Star Trek dizisindeki ‘Borg’ları hatırlayanınız var mı? Yarı insan yarı bilgisayar ve robot olan, ortak zekâya sahip varlıklar ile Kaptan Picard’ın savaşını anlatan bölümleri ve filmi bilen biliyor.
İşte, başta Elon Musk gibi iş insanları, teknoloji girişimcileri bizi yapay zekâya karşı uyarırken hep Terminatör filmini hatırlatıyordu.
Ama galiba gelecekte korkmamız gereken bir Terminatör ihtimali yok; onun yerine hepimiz güle oynaya ‘Borg’ olacağız.
Paylaş