Paylaş
Adı ‘23AndMe.’ Beş yıl önce yaptıkları bir patent başvurusu hafta içinde kabul edildi.
Şirket bir genetik şirketi. Kurucularından biri, Anne Wojcicki, yakın zamana kadar Google’ın iki kurucusundan biri olan Sergey Brin’in kız arkadaşıydı. Hatta Brin, 23AndMe kurulduğunda kendi DNA’sını bu şirkete test ettiren ilk kişiydi.
Sergey Brin’de ileride parkinson hastalığı yaratma riski taşıyan SGK1 geni bulundu. Bunun üzerine Brin, Parkinson araştırmalarına milyonlarca dolar yatırmaya başladı.
Evet 23AndMe gibi şirketler, insanların DNA’sını tarıyor ve onların gelecekteki genetik hastalık risklerini belirlemeye çalışıyor. Gen haritalaması, hastalıklarla gen mutasyonları arasındaki ilişki dünyanın dört bir yanında binlerce bilimci tarafından araştırılıyor, bir yeni bulgu elde edildikçe bu şirketlerin saptadığı hastalık sayısı da artıyor ve artacak elbette.
23AndMe’nin son patenti, biraz insanı irkiltecek türden ama. Buna göre, eğer çocuğunuzu tüp bebek yöntemiyle yapıyorsanız, şirketin sunduğu bir ‘hesaplayıcı’ size gametlerinizden ‘en iyi’yi seçmeniz için tahminlerde bulunuyor.
Elbette hastalıklara karşı genetik tarama kabul edilen bir şey. Benim iki çocuğum için de Down sendromu gibi bazı temel genetik hastalıklar için tarama yapıldı. 35 yaş üstü hamileliklerde bu tarama doktor tarafından mutlaka tavsiye ediliyor ama daha genç hamileliklerde de aynı taramayı yaptırmaya bir engel yok.
Tabii amniyotik sıvıdan yapılan tarama ile doğrudan fetusu oluşturacak olan hücrenin DNA’sından yapılan tarama aynı değil. Üstelik 23AndMe sadece hastalıklara karşı bir tarama da önermiyor; zaten işin tartışmalı ve irkiltici kısmı burası.
Çocuğun göz renginden laktoz toleransızlığı geliştirme riskine kadar, kulak memesinden başka özelliklere kadar pek çok konuda ‘tahmin’ yapıyor bu ‘hesaplayıcı.’
İleride genetikle ilgili bilgimiz geliştikçe bu hesaplamaların daha da ayrıntılı konulara (çocuğun olası boyu, kas yapısı, şeker hastalığına yatkınlığı vs.) girileceğinden kuşkunuz olmasın.
Hedef, ‘mükemmel insan’ yaratmak gibi duruyor.
Zamanında Ethan Hawk ve Uma Thurman’ın başrolünde oynadığı Gattaca filmindeki senaryoya benzer bir durum.
Daha şimdiden tıp etiği alanında çok büyük tartışmaları başlatmış gözüküyor bu teknoloji. Tek tartışma bu da değil. Genetikteki büyük sıçramayla birlikte onlarca yeni tartışma konusu gündeme geldi, henüz hiçbiri de bir sonuca bağlanamadı.
Siz, seçme şansınız olsa çocuğunuzun ‘mükemmel’ olmasını ister miydiniz? Kim bu soruya ‘Hayır istemezdim’ cevabını verir?
Çocuklarını istemeden erken ergenliğe sokan baba
Erkeklerde belli bir yaştan sonra androjen hormonunun azalmasına karşı bazı çareler üretti tıp. Bu hormonun azalması cinsel isteksizlikten aşırı kilo almaya kadar varan pek çok şeye sebep oluyor çünkü.
Androgen eksikliğini iğne olarak, hap yutarak gidermek mümkün olduğu gibi bir krem kullanarak bu derdi azaltmak da olası artık.
Ancak bu kremin ciddi bir sakıncası ortaya çıktı, özellikle henüz ergenlik dönemine girmemiş çocuğu olan babalar için. Bu krem, sizin isteğinizin dışında üçüncü kişileri de etkiliyor ve bazı çocuklar bu yüzden mesela 21 aylık bir erkek bebekte pübik kıllar çıktı, testislerde büyüme yaşandı. Aynı şekilde 3 yaş 8 aylık bir kız çocuğunda da pubic kıllanma ve meme büyümesi gözlendi.
Bunlar hep erken ergenlik belirtileri. Erken ergenliğin ise sayılamayacak kadar çok sakıncası var.
Ukrayna da CERN’e asosiye üye oldu, biz hâlâ gözlemci
3 Ekim perşembe günü Cenevre’de düzenlenen bir törenle Ukrayna’nın Avrupa Nükleer Araştırmalar Konseyi CERN’e tam üyeliğin bir önceki aşaması olan ‘asosiye üyelik’e kabulü için bir tören vardı.
Türkiye uzun yıllardır CERN’e tam üye olmakla asosiye üye olmak arasında gidip geliyor. Tam üye olmaya yeterli bulundu Türk bilimi ve sanayisi CERN tarafından ama nedense Ankara’da bir kuvvet bu tam üyeliği engelliyor. Üstelik bu engeli de, ‘Ne gerek var o kadar para ödemeye’ diyerek yapıyor.
Bu kavgaların ve ilgisizliğin içinde Türkiye asosiye üye de değil hala örgüte, bugünkü statümüz ‘gözlemci.’
Paylaş