Sadece beş ay arayla Galatasaray’ın resmi internet sitesinden yapılan iki açıklamayı sizlerle paylaşacağım ve üç küçük soru soracağım.
İşte ilk açıklama:
''20 Ekim 2010 tarihi itibarıyla Teknik Direktörümüz Frank Rijkaard, antrenörümüz Johan Neeskens ve yardımcılarıyla yaptığımız karşılıklı görüşme sonucunda yollarımızı ayırma kararı vermiş bulunuyoruz... Bugüne kadarki çalışma sürecimizde iş disiplini, çalışkanlığı, insanlığı, kimlik ve kişiliği ile karşılıklı ilişkilerimizde hiçbir sıkıntı yaşamadığımız, tecrübe ve birikimini bizimle paylaşan Sayın Frank Rijkaard’a; Galatasaray’a verdiği emek ve mesaisi için teşekkürü borç biliriz.”
Bu açıklama Galatasaray’a 3.2 milyon Euro’ya mal oldu.
Ve ikinci açıklama:
Bu rakam, Galatasaray’ın transfer politikasının özetidir.
Sistem şöyle işliyor:
Birini bul, takım zorda olduğu için değerinin üzerinde bir teklifle ayağına git, Florya’ya gelmeye ikna et... Ve ilk ödemeyi yap.
Florya’ya yerleştir, dubleks dairesini, en şahanesinden arabasını ayarla, maaşını ödemeye başla. Kısaca, ikinci ödemeyi yap.
Sezon başlarken, "İkinci ligden ve küme düşen takımlardan alınan oyuncularla ancak küme düşmemeye oynanır" demiştik.
Maalesef haklı çıktık.
İkinci yarıya girerken, sezon başında alınan tüm oyuncuları gönderip yerlerine ikinci sınıf yenilerini alırken de isyan ettik.
Dinletemedik.
Stat tamamlanmış…
Şirket birleşmesi sağlanmış…
Sponsorluk gelirleri artmış…
Riva’da önemli mesafe kat edilmişti…
Bunların tamamı doğru…
Doğru da yeterli değil.
Biz ‘çıplak gerçeklere’ yani 2010 Faaliyet Raporu’na bakalım…
Rapora göre, Galatasaray’ın borç-alacak farkı, sadece bir yılda 312 milyon liradan 438 milyon liraya çıktı.
Herkese göre en büyük suçlu yönetim.
Yönetimin başı Adnan Polat'a göre ise muhalefet.
Polat, Galatasaray'ın bu sezona dair son umudunun söndüğü kupa maçının ertesinde, "Geçen Mart'tan beri bizi rahat bırakmadılar ki" diye bir serzenişte bulundu.
İş yapmalarının, icraatta bulunmalarının engellendiğini ileri sürdü.
Haklı... Çok haklı...
Buradan tüm Galatasaray camiasına açık açık sesleniyorum:
Adnan Polat'ı rahat bırakın...
Bırakın ki...
Ortalık bir kez daha toz duman…
Kimilerine göre, stat açılışında yaşanan protestolar demokratik bir hak.
Kimilerine göreyse, stadın yapımında başrolü oynayan Başbakan Erdoğan’a karşı yapılmış büyük bir vefasızlık ve terbiyesizlik.
Galatasaray Kulübü’nü yönetenler de ikinci görüşü benimseyip Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan defalarca özür dilediler.
6 Haziran’ı 7 Haziran’a bağlayan ılık bir yaz akşamı…
İçimiz kıpır kıpır…
Dakikalar geçmek bilmiyor…
Telaşlıyız; sabah çok geç olabilir…
Geceyarısına doğru Ataköy’de buluşuyoruz…
Son otobüsü yakalıyoruz…
İstikamet Taksim…
Birkaç sabahçı kahvesi, biraz Taksim Parkı…
‘Bundan daha kötüsü olmaz” dediğimiz her gün, daha kötüsünü yaşamak zorunda kalıyoruz.
Alemci diye Jo Alves’i gönderen yönetim, alkollü halde kaza yapan, adı grup seks skandalına karışan, takım disiplininden, sporcu şuurundan uzak Colin Kazım ile tam 3.5 yıllık sözleşme imzaladı.
Taraftar isyanda, kulüp üyeleri yasta.
İlkelerin kulübünde artık ilkellik ve ilkesizlik hakim.
Ali Sami Yen’in…
Metin Oktay’ın…
Fatih Terim’in…
Cüneyt Tanman’ın…