Paylaş
6 Haziran’ı 7 Haziran’a bağlayan ılık bir yaz akşamı…
İçimiz kıpır kıpır…
Dakikalar geçmek bilmiyor…
Telaşlıyız; sabah çok geç olabilir…
Geceyarısına doğru Ataköy’de buluşuyoruz…
Son otobüsü yakalıyoruz…
İstikamet Taksim…
Birkaç sabahçı kahvesi, biraz Taksim Parkı…
Olmuyor, daha fazla dayanamıyoruz…
Saat 03:00… Taksim’den Mecidiyeköy’e, kalbimizin attığı o muhteşem yere doğru yürüyüşe geçiyoruz.
Yıllarca, bugün artık var olmayan tercihli otobüs yolundan yürümüşüz maç sonraları…
Ama hep bir şeyler eksik kalmış içimizde…
O eksikliği tamamlamaya, tarif edilemeyen o büyük boşluğu doldurmaya gidiyoruz o gece…
Dilimizde tek bir şarkı var:
Tribünlerde coşacaksın, kupaları alacaksın…
Sen şampiyon olacaksın, seni sevmeyen ölsün, ölsün.
14 senelik bu çile, bitsin artık bu sene…
Sen şampiyon olacaksın, seni sevmeyen ölsün, ölsün.
+++
Saat 05:00… Ortalık mahşer yeri…
Gişelerin ışığı yanıyor, kalabalık dalgalanıyor…
Işık sönüyor, herkes olduğu yere çöküp beklemeye başlıyor.
Ve saat 9’da kapılar açılıyor.
Yok böyle bir izdiham.
Çünkü dışarıda kalmak ölmekten beter sabahı dar eden on binlerce yürek için…
Ve içerideyiz…
UEFA normları gereği son yıllarda 18 bin seyirci alabilen Ali Sami Yen’de, o gün tamı tamına 35 bin 845 can var.
Merdiven boşluğu hak getire…
Herkes üst üste…
Maç bitene kadar tuvalete gitmek imkansız…
Büfelerden yiyecek almak mümkün değil.
Ama zaten hiç kimse aç değil…
Tek açlık, şampiyonluğa…
Tek açlık, sarı ile kırmızıya…
+++
Yıl 1987…
Günlerden 7 Haziran…
Maç: Galatasaray-Eskişehirspor…
Skor: 2-1…
Oradaydım…
+++
Artık fiziken taşınıyoruz Mecidiyeköy’den…
Milyonlarca Galatasaraylı ruhunu götürüyor Aslantepe’ye…
Son söz yönetime ve futbolculara:
Galatasaray betondan yapılan binalarla değil, yürekten gelen başarılarla Galatasaray oldu.
O yürek sizde var mı?
Paylaş