Biri sizi durduk yere düşman bellemiş ya da yere göğe koyamıyor olabilir. Sebebini düşündünüz mü?
“Bir dönem yedikleri içtikleri ayrı gitmezken kıskançlık yüzünden uzun süredir birbirleriyle görüşmeyen ABD’li oyuncu Katie Holmes ve modacı Victoria Beckham rakip oldu!” Amerikan medyasında pişip bize de düşen bu haberde, iki kadının kıyaslamasını Hakan Gence’nin kaleminden okumuşsunuzdur yan tarafta. Öyle “Ne var yani birbirlerini taklit ediyorlarsa” deyip geçmeyin, kadınların en çok cin ifrit olduğu hikayeler bunlar... Dostluktan bir anda düşmanlığa geçilen o eşik nerede atlanıyor kadınlar arasında biliyor musunuz? Bir an için dünyaca ünlü bu kadınları bir kenara bırakıp kendi etrafınıza bakın. Bir zamanlar ‘en yakınınız’ olan o kadınla ‘bir şekilde’ bozulmadı mı aranız? Başlarda her şeyi paylaşırken sonra size benzemeye çalışmalar, sizin çevrenize ve belki de sevgilinize yakın durmalar, dedikodular, yüksekten bakmalar ya da görmezden gelmeler, abartılı eleştiriler ya da abartılı sevgi gösterileri... Ne olduğunu anlamaya çalışırken çoğunlukla ilk uyaran anneniz olur, “Vallahi seni kıskanıyor” diye. Kıskanıyor mu gerçekten? Benden daha güzel, başarılı ya da zengin olsa bile mi? Yani Holmes, Beckham’ı kıskanıyor mu şimdi ya da tam tersi mümkün mü? Aslında tam öyle değilmiş. Birbirine çok karıştırılan kıskançlık elde edilmiş olanı kaybetmeme isteğiyken, haset, kendinde olmayanı veya bir başkasında olanı elde etme arzusuymuş. Psikolog Leyla Navaro, ‘Haset ve Rekabet -Kendi Kuyruğunu Yiyen Yılan’ kitabında öyle güzel anlatıyor ki hasetin insan psikolojisi üzerindeki yıkıcı etkilerini... “Hasetinden çatladı” bir deyim değil gerçekmiş, haset eden ölebilir ya da öldürebilirmiş. Yakın arkadaşlara dikkat...