Geçen hafta Tunceli’de Hozat ilçe belediyesi tarafından ‘Deniz Gezmiş’ adı bir caddeye verilmek istendi ancak ‘ayrımcılığa yol açar’ gerekçesiyle reddedildi.
Hozat Belediyesi’nin 2009 yılındaki başvurusu da reddedilmişti... O halde ben size bir başka Deniz Gezmiş hikayesi anlatayım: Deniz Gezmiş (Taş), 22 yaşında çok ama çok başarılı bir üniversite öğrencisi. Babası Bayram Taş eski solculardan. Otoparkta çalışıyor, özel şoförlük yapıyor, çocuklarını okutuyor. Çocuklarını okutmakla kalmıyor kendisi de sürekli okuyor... Küçük evinde dev bir kütüphanesi var. 600’e yakın kitabına gözü gibi bakıyor. Her boş vaktini sayfalar arasında geçiriyor. Deniz Gezmiş’i çok sevmiş hatta gençliğinde bir kez de görmüş Ankara’da, onun için de oğlunun adını Deniz Gezmiş koymuş. Zaman zaman bu isimle ilgili sıkıntı da yaşamamış değil. Birkaç kere sorguya çekilmiş Bayram Taş. Nuh demiş peygamber dememiş, oğlunun adını değiştirmemiş. Hatta hakim karşısına bile çıkmış, Bir avukat akıl vermiş, “Oğlumun adını değiştirmemi isterseniz yurtdışına giderim, de” demiş, Bayram Amca da hakimin karşısına çıkar çıkmaz, “Eğer oğlumun adını değiştirmemi isterseniz beni yurtdışına gönderin” demiş, Dönemin hakimi gülmüş, “Ben de isterdim yurtdışına gitmek...” demiş, konu kapanmış? Bayram Amca gördüğüm en renkli kişiliklerden biri.
TAM BİR YEŞİL
Deniz Gezmiş ise İTÜ’de elektronik mühendisliği son sınıfta okuyor. Kendini tamamen eğitime ve sosyal sorumluluk projelerine adamış. Çevreci faaliyetler için gönüllü yeşil arkadaşlarıyla şehir şehir geziyor, bilinçlendirme çalışmaları yapıyor. Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın belirlediği maddi durumu iyi olmayan öğrencilere ders veriyor. Bu arada da sürekli üretiyor. Bu yıl, bir projesiyle ilgili başvurduğu NASA’dan Amerika’ya davet de almış ama gidip gitmemek konusunda henüz kararsız. Çünkü projelerini Türkiye’de uygulayabilmeyi istiyor. Aslında kendisiyle röportaj yapmak, isminden dolayı başına gelen enteresan hikayeleri ve başarılarını bire bir onun ağzından sizlere aktarmak istedim ama Deniz Gezmiş o kadar utangaç ve mütevazı ki, “Şunu da yaptım, bunu da yaptım” demeyi hiç istemiyor.
Ziyaretçiler de acı çekiyor
Mart 1933’te Münih’te Nazi Hükümeti tarafından kurulan ilk düzenli toplama kampı Dachau’ya tam 78 yıl sonra, yine bir mart günü düştü yolum. Filmler, kitaplar, belgesellerde anlatılanlar, buradaki gerçeklik yanında hikaye... Bütün o bildiklerimizin ete kemiğe bürünmüş hali olan Dachau’nun müze olarak ziyaret edilebilir kısmında insanlara işkence etmek üzere tasarlanmış sistemi görmek, gaz odalarının içinde nefes alabiliyor olmak bunca yıl sonra, ziyaretçiler için bile büyük bir vicdan eziyetiyken, binlerce insanın katledildiği bu kampın civarındaki evlerde yaşıyor olmak nasıl bir duyguydu acaba? Tıpkı kamp gibi o evler de hala yerli yerinde ve tüm katliamın tanığı çünkü...
Megastar, Diva’ya “Suretime aldanmayın” dedi
Münih’te metro çıkışlarında, billboard’larda Tarkan’ın konser anonsunu görmek hafiften gururumu okşadı. Hele de bilet almak için sıra bekleyen Alman genç kızlar, yıllar önceye götürdü beni. 96 yılında bir Avrupa turnesinde Tarkan’ı takip etmiş, Paris’in ünlü TV kanallarında ‘Tarkan izdihamı’ haberlerini izlemenin, konserlerde o izdihama bire bir şahit olmanın keyfine varmıştım. Tarkan aynı Tarkan, yine yurtdışı turnelerinde büyük ilgi görüyor ama alıştık ya, artık bize enteresan gelmiyor... Örneğin 3 Nisan’da Stuttgart Porche Arena’da vereceği konserin biletleri satışa çıktıktan iki saat içinde rekor yaptı, biletlerin yarısı satıldı. Turne 8 Mayıs’a kadar devam edecek ve Hasselt konseri ile sona erecek. Bu arada alaturkacılar arasında Sibel Can’la başlayan Tarkan hayranlığı sürüyor. Bülent Ersoy da son albümü için Tarkan’dan kendisine bir şarkı yazmasını istemişti. Megastar, Diva için şu sözleri kaleme aldı: “Suretime aldanıp sakın yanılmayın. Yüzümün güldüğüne bakmayın...” Ersoy, son albümünde Tarkan’ın kendisi için yazdığı ve hediye ettiği bu şarkıyı seslendirecek