Sarkozy devri

BİRKAÇ günden beri Paris’teyim. Televizyonlarda ve yazılı basında Nicolas Sarkozy’nin geçmişi, kişiliği, ekonomik ve politik programı hakkında bitmez tükenmez tartışmaları biraz izledim.

Bunun ötesinde yeni cumhurbaşkanını çok uzun yıllardan beri tanıyan bazı eski dostlarımla da konuşmak fırsatını buldum.

Görebildiğim kadarıyla, özellikle liberal diyebileceğimiz kesim genellikle seçimden memnun, fakat gerçekten liberal olduğuna inandıkları Sarkozy’nin tam bir pazar ekonomisi politikası güdebileceğini sanmıyorlar. Çünkü Fransa’da liberallerin oranı yüzde 15’i aşmıyor.

Sarkozy bu yüzden "Colbertisme", hatta "Bonapartisme" olarak nitelendirilen devletçilik söylemlerini de seçim propagandasında bol bol kullanmaktan geri kalmadı.

Bir yandan Fransız ekonomisinin rekabet gücünü kaybetmesine ve gerilemesine geniş ölçüde neden olan haftada 35 saat çalışma sınırına son verilmesi gerektiğini vurgularken ve vergi indirimleri öngörürken, diğer yandan yabancı yatırımcıların Fransa’nın önemli milli şirketlerini ele geçirmesine karşı çıkıyor.

* * *

Ulaşım sektöründe sık sık başvurulan grevlerde sendikal özgürlüklerle pek bağdaşmayan şekilde asgari hizmeti sağlayacak kısıtlamalar öngörüyor. Fakat Fransa’da bazı tepkiler de çok şaşırtıyor.

Örneğin, Sarkozy, eskimiş olan yüksek öğretim sistemini değiştirmek, üniversitelere daha fazla özerklik vermek istiyor, fakat buna öğrenciler muhalefet ediyorlar ve greve gidiyorlar!

Sarkozy’nin Fransa’nın en zengin patronlarıyla yakınlığı hiçbir zaman sır değildi, ancak seçim zaferinin akşamı ünlü Fouquet’s restoranında kutlama için onların bazılarıyla buluşması, bir hayli tepkiye yol açtı. Yemeği ikram eden Fouquet’s’in sahibi, o gece yeni cumhurbaşkanını, restoranın yanında yeni açılan otelinin gecesi 8500 Euro olan kral dairesinde misafir etti.

Bu da yetmedi, ertesi günü Sarkozy, Havas haber ajansının ve bazı gazete ve televizyonların patronu olan Vincent Bollore’nin özel uçağı ile Malta’ya gitti ve orada onun 60 metrelik yatı (yine de Bodrum’da gördüklerimizden daha mütevazı) ile geziye çıktı.

Fransa’nın siyasi mizah gazetesi "Le Canard Enchaine" fırsatı tabii kaçırmadı, manşetinde "Cumhuriyetin sefakárı" sıfatını yapıştırıverdi. Sarkozy’nin bu tedbirsizliği daha çok görgüsüzlüğüne atfediliyor.

Gazeteler daha önceki cumhurbaşkanlarının da lükse düşkün olduklarını, her nedense Fransa’da iktidara gelen politikacıların en zenginlerle aynı düzeyde bir hayat sürmek sevdasına kapıldıklarını yazıyorlar. Bu arada Jacques Chirac’ın lüks otel merakı ve eski Lübnan Başbakanı ve büyük işadamı merhum Hariri ve ailesiyle yakınlığı da unutulmuyor.

* * *

Sarkozy’
nin ilgi çeken davranışları bundan ibaret değil. İkinci Dünya Savaşı zaferinin kutlandığı 8 Mayıs’taki merasime Malta koylarında seyrettiği için katılmadı. Buna karşılık 1848’de Fransa’da köleliğin kaldırılmasının yıldönümü töreninde hazır bulunmayı seçti.

Bunda da çelişki görenler yok değil; çünkü Sarkozy geçmişinden dolayı bir milletin dövünmesine taraftar değil. Seçim gecesindeki nutkunda milli kimliği ve gururu öne çıkaracağını söylerken maziye dayalı suçluluk duygusunun "bir nevi kendinden nefret olduğunu ve bellekler rekabetinin başkalarına karşı nefreti beslediğini" belirtmişti. Umarız ileride bu sözlerini unutmaz.

Evet, Sarkozy’ye eleştiriler yağıyor. Geçmişi ve politik ihanetleri de hatırlatılıyor. Ne var ki cumhurbaşkanlığı koltuğuna 16 Mayıs’ta oturacak. Büyük olasılıkla partisi UMP de Milli Meclis seçimlerinden galip çıkacak.

François Bayrou’nun partisinde çözülme başladı. Sosyalist Parti’de ise seçimlerden sonra bölünmeler bekleniyor. En az beş yıllık bir Sarkozy devri başlıyor.

Sarkozy’nin dış politikası hakkındaki değerlendirmeleri bir başka yazımda ele alacağım.
Yazarın Tüm Yazıları