Paylaş
BİRKAÇ gün önce Knidos ile Datça arasındaki Hayıt bükündeydim. Haşmetli Adakale kayalıklarının fırtınalı havalarda rüzgárlardan çok iyi koruduğu nefis bir koy. İstanbul'a telefon etmem gerekiyordu. Cep telefonumu açınca bir de baktım ki, Bodrum'da da bazen olduğu gibi Türk GSM kaybolmuş, yerine Yunan ‘‘Panafon’’ sinyali gelmiş. Biraz sonra radyodan haberleri dinlemek istedim, bir tane Türk istasyonu bulamadım, fakat 11 Yunan istasyonu saydım. Kıta sahanlığı, karasuları, hava sahası için mücadele ederken ses dalgalarını Yunanlılara kaptırdık diye telaşa düştüm. Neyse, ertesi günü bir Yunan adasında Turkcell ile yeniden buluşunca moralim düzeldi, sinyallerin sınır ihlalleri meğer karşılıklı imiş!
***
Türk-Yunan ilişkilerinde son bir buçuk yılda köprülerin altından çok su aktı ve şimdi Ege'de bir dostluk havası esiyor. Yeni ortamın somut sonuçları görülmeye başlanmış. Bodrum'da esnaf, bu yıl turizmin henüz umulan seviyeye varmamasından yakınırken, İstanköy'den günlük gezi için gelen Yunanlı ve yabancı turistlerin durumu bir ölçüde kurtardığını söylüyor. Ege'de trafik gerçekten hızlanmış. Yunan adalarında Türk tekneleri neredeyse çoğunlukta. Bütün güçlükler henüz aşılmış değil. Vizeniz yoksa bir tek Yunan adasına ancak günü birliğine gidebiliyorsunuz. Tekneler 200 dolar kadar bir ücret ödeyince bir ay süreyle bütün Adalar'a gidebiliyor, fakat arada Türkiye'ye giriş yapmamak şartıyla. Bu süre içinde Türkiye'ye dönülürse Yunanistan'a tekrar gidişte ayrıca 1000 dolar ödemek mecburiyeti var.
***
Yunanlılar için Türkiye'de eskiden de bir sorun yoktu, her zaman iyi karşılanıyorlardı. Yunanistan'da ise Türklere kucak açıldığı söylenemezdi. Asıl psikolojik değişiklik bu alanda gözüküyor. Türk olduğunuzu öğrenince buruşan suratlara bazen rastlanıyorsa da genellikle karşılama dostça. Birdenbire birçok Yunanlının Türkiye'de akrabası veya eski dostu ortaya çıkmış. Alışveriş yaptığınız dükkánlarda ikram yapılıyor ve ufak hediyeler veriliyor.
***
Kademe kademe dağların, dantel gibi işlenmiş kıyı şeridinin ve denizle renk ve ışık uyumu içindeki bitki dokusunun emsalsiz güzelliğini sunan Türk koyları ile Yunan adalarının kendine mahsus çekiciliğini bir araya getiren Ege'den daha güzel bir deniz tasavvur edilemez. Doğu Ege'deki Yunan adaları arasında özellikle küçük adalar son derece cazip. Kitle turizminin çirkinleştirici etkisinden kendilerini korumuşlar ve özgün karakterlerini ve yerel geleneklerini muhafaza etmişler. Gürültü terörüne teslim olmamışlar. Gece yarısından itibaren bütün müzikli yerler seslerini kısmak mecburiyetinde. Ne yazık ki Türkiye'de başkalarını rahatsız etmemek gibi bir kaygı yok. Gündüzleri, deniz motosikletlerinin ve sürat motorlarının tehdidi altında, kıyılara kadar fütursuzca sokulan yatlardan sızan mazot tabakaları arasında yüzmeye çalışıyorsunuz. Geceleri ise Arap ve Afrika melodilerinden esinlenen, tamtam sesleri ile vahşileşen ve sonuna kadar açılan hoparlörlerden kilometrelerce ötelere kadar yayılan müzik sizi uyutmuyor. Bereket versin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan bu konuda son derece duyarlı. Kendisine şikáyet ulaşırsa derhal müdahale ediyor. Ancak uyarıların etkisi birkaç gün içinde kayboluyor.
***
Evet, Türk-Yunan ilişkilerinde İsmail Cem'in ve Yorgo Papandreu'nun açtığı çığır Ege'de geniş ölçüde yaşama geçmiş. Fakat bu ortamı sürekli kılmak, onu kazalardan ve algılama hatalarından korumak için daha çok çaba harcanması gerek. Hükümetler arasında temel sorunlar üzerinde ciddi bir diyalog yok, aksine zaman zaman polemik havası yeniden hortluyor. Genel dış politika çizgimizde Yunanistan'ın önemini göz ardı etmeyelim. Atatürk'ün İnönü'ye söylediğini hatırlayalım: ‘‘Unutma İsmet, Batı ile yakınlaşma Yunanistan'dan geçer.’’
Paylaş