13 Ocak tarihli Milliyet Gazetesi’nin Pazar ekindeki Can Dündar’ın "Kavganın gerçek tadı: Coca-Cola" başlıklı yazısı bir cevap gerektirdiği için doğrusu üzülüyorum.
Can Dündar çok takdir ettiğim ve makalelerini büyük zevkle ve istifadeyle izlediğim bir yazardır. NTV’de en seviyeli ve aydınlatıcı tartışma programlarından birini yönetmektedir. Fakat geçen pazarki yazısında rahmetli babam Behçet Türkmen’e büyük haksızlık etmiştir.
Dündar, Sabah Gazetesi’nde Ferhat Ünlü’nün MİT hakkındaki seri makalelerine atıfta bulunuyor. Her şeyden önce şunu belirteyim ki, Ünlü bana bir söyleşi için başvurmadı. MİT başkanları hakkında bir kitapçık hazırladığını ve bunun için babamın fotoğraflarına ve özgeçmişine ihtiyacı olduğunu söyledi.
Bu meyanda Coca-Cola ile ilişkisini de sordu. Biraz da sohbet ettik. Dolayısıyla Sabah Gazetesi’nde çıkan uzun yazısı benim için hem sürpriz hem de bundan sonra daha dikkatli davranmam açısından ders oldu. Dündar’a gelince, anlaşılan "Bay Pipo" ve benzeri "serbest atış" yöntemiyle yazılmış kitaplardan hareketle, o kitaplardaki iddiaları da aşan ithamlarda bulunuyor.
* * *
Örneğin, babam için "Hakkında CIA’dan para aldığına dair söylentiler çıktı"diyor. Hatırladığım kadarıyla sözünü ettiğim kitaplarda MİT’in o zamanki personelinin maaşlarını yine gerçeğe aykırı olarak CIA’nın ödediği iddia ediliyordu, babamın şahsen para aldığı değil.
Babam o tarihte MAH (Milli Emniyet Hizmetleri) denilen teşkilatın başına getirildiğinde hálá ordunun kadrosunda tümgeneral derecesindeydi. Ayrılmadan biraz önce korgeneralliğe terfi etti. Genelkurmay’ın hakkında yolsuzluk iddiaları bulunan bir generali terfi ettirmesi mümkün müdür?
Daha sonra Bağdat’ta ve arkasından Oslo’da büyükelçilik yaptı. 1960’ta 27 Mayıs’ı takiben geri çekildi ve emekliye ayrıldı. Dündar, dramatik bir ifadeyle "Yeni askerler kendisini silmişti" diyor. "Yeni askerler" o devirde kimleri silmedi ki! Kaldı ki babamın emekliliğine zaten çok az kalmıştı.
Dündar’ın yazısında o kadar maddi hatalar var ki, nereden başlayacağımı bilemiyorum. Mesela, babamın kızının Menderes’in uçak kazasında öldüğünü naklediyor: Ölen Güner Türkmen bir kız değildi, erkek kardeşimdi. Bir diplomattı ve o tarihte Bakanlık Müsteşarı’nın özel kaleminde çalışıyordu.
Ferhat Ünlü’ye belirttiğim gibi babamın başkanı olduğu tarihte MAH personelinin maaşlarının CIA tarafından ödenmesi söz konusu olamazdı. Ama CIA’nın teknik yardımda bulunmasından daha normal ne olabilirdi? TSK ve çeşitli bakanlıklar için de aynı durum yok muydu? MAH’ın o tarihte CIA yerine Sovyet KGB’si ile işbirliği yapmamasından derin üzüntü duyanların bugün hálá dövünmeleri ibret vericidir.
Coca-Cola hikáyesi de çok saptırılmıştır. Dündar, rahmetli Kadir Has’a atfen babamın çok iyi İngilizce bildiğini, Amerika’da çok dostları olduğunu ve bu sayede Coca-Cola’nın Türkiye’de üretilmesi müsaadesini elde ettiğini yazıyor.
Babam bir kere çok iyi Fransızca biliyordu, İngilizcesi aynı seviyede değildi. Coca-Cola müsaadeyi elbette bayıla bayıla verirdi, bunun için ayrıca çabaya ihtiyaç yoktu. O tarihlerde asıl mesele Türk makamlarından üretim müsaadesini almaktı.
* * *
Coca-Cola fabrikasını ele geçiren Kemal Has’ın öldürülmesiyle babamın uzaktan yakından ne ilgisi olabilir? Babam Aralık 1968’de vefat etti. Kemal Has 1975’te öldürüldü.
Bu köşemde artık yer kalmadığı için Dündar’ın yazısındaki bütün noktalara karşılık veremiyorum. Dündar, makalesinin sonunda diyor ki: "Türkiye’deki bu hadiseli doğumdan 44 yıl sonra Coca-Cola’nın başına CEO olarak bir Türk’ün geleceği kimin aklına gelirdi ki?"
Ne demek? Yoksa Muhtar Kent’in tayininde de mi CIA parmağı var?
Bu konuda da bazı söylentiler dolaşıyormuş! İnsanları karalama galiba artık büyük bir rant kaynağı. Hiç değilse ölenler rahat bırakılsın...