Paylaş
Yaz sonu geliyor. Okullar açıldı. Çocuklu aileler geri dönüyor. Üniversiteler ise her zaman olduğu gibi ekim ayı başlarında faaliyete geçecek. Üniversite gençliği için bulunmaz bir zaman. Mali yükü az, hareket kabiliyeti çok yüksek bir gezi düşünebilirler. Türkiye tıpkı İtalya gibidir. Yakın mesafelerde inanılmaz tarihi zenginliklere ve tabiat harikası köşelere el’an rastlanabiliyor. Bunların arasındaki ulaşım da bütün artan fiyatlara rağmen henüz normal ödeme düzeyinde.
YETERİNCE KULLANILMAYAN BÜYÜK İMKÂN: MÜZEKART
Bütün ülke sathına yayılan yüzlerce müzemiz Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olduğu için buralara giriş “müzekart” ile neredeyse bedava düzeyde (müzekart tam fiyat 60 Türk Lirası talebelere indirimli fiyat, engelli ve 65 yaş üstü vatandaşlarımıza da ücretsiz). Bu kartla istediğiniz müzeye istediğiniz kadar girebilirsiniz. Üstelik de iyi ve tasdikle hazırlandığı için kimlik yerine geçiyor. Oysa yurttaşlarımız bu olanağı henüz yeterince kullanmıyorlar. Bize müzelerin pahalılığından şikâyet ediyorlar; pahalı değil ucuz bile. Mevcut turist akınını göz önüne alırsak daha da artırılmasını düşünmelisiniz; vatandaşlık imtiyazından yararlanırız. Çünkü Kültür ve Turizm Bakanlığı müzekartı son zamanda çıkan kararname ile Millî Sarayları da içeriyor, hatta bazı özel müzeler de buna katılmaya başladı.
Memleketimizin her yerinde pahalı oteller olduğu gibi otellerin şimdi çok şikâyet ettiği özel pansiyonlar da var. Bu pansiyonların kontrol edilmesine evet, fakat son tedbirlerle aşırı vergi uygulanmasına karşı çıkmamız lazım. Mevcut düzen yeterlidir. Türkiye’nin konaklama ihtiyacını mücessem otel bloklarıyla karşılayamayız. Bu tip oteller usulsüz olarak tabiatı tahrip ediyor ve çevre kirliliği yaratıyor. Bunu önlemek için otel yapımına izin vermemek yerine insanlarımızın hesaplı otel, pansiyon tercihini desteklemek durumundayız.
Eylül ayında gezeceğimiz yerler en başında tabii ki Ege ve Akdeniz’dir. Antalya’nın batısı ve Muğla civarı sayısız harabelerle ve romantik görünümlerle kaplı. Antalya’nın doğusundan İskenderun’a kadar ise antik dünyanın önemli merkezleri görülür. Henüz Orta Anadolu’nun önemli Hitit merkezi Boğazköy, Alacahöyük, Van civarındaki Urartu merkezleri, Ahdamar gibi Ortaçağ Ermeni katedralleri de iklim bakımından gezmeye müsaittir. Türkiye eylül ve ekim aylarında yaşaması ve gezmesi kolaylaşan bir yer çünkü iklimin normalleşmesi yanında kitle turizmi de oldukça hafifliyor.
İSTANBUL’UN ZENGİNLİĞİNİ İSTANBULLU BİLMİYOR
Hiçbir yere gitmezsek bile İstanbul’u ele almalıyız. Suriçi İstanbul’dan başlayalım. Birinci bölge, Unkapanı Köprüsü-Yenikapı arasındaki hattı aşarken rastladığımız eserlerdir. Pammakaristos – Fethiye Müzesi, Pertevniyal Camii’nin doğusunda kalan yerler son derece ilginç, Yenikapı’da keşfedilen Theodosius Limanı, Aksaray’daki camiler, Fenari İsabey Camii - eski adıyla Lips Manastırı Kilisesi ve Fatih Semti’nde Kıztaşı’ndan; yani Marsianus Sütunu’ndan başlayan Fatih civarındaki külliye, Atik Ali Paşa Camii gibi yerler, Hırka-i Şerif, sur dibi kalıntıları, Kariye Camii, Yedikule civarı sadece meşhur eski eserleri değil, sokak sokak görülecek eserlerin ve güzelliklerin bulunduğu yerler. Bu sokaklar artık değişiyor. İstanbul’un zenginliğini maalesef çoğu İstanbullu bilmiyor.
Geçelim Beyoğlu tarafına; Beyoğlu Caddesi’nin sağında ve solundaki eserleri insanlar gezmeye başladı. Sıcakta zor ama eylül-ekimde nefis semtlerdir. Geçelim Üsküdar’a; hiç değilse iki pazarın içi eşsiz bir yerdir. Boğaz turları cabası. Hızımızı alamadık, Bursa’ya geçtik. Gitmesi kolay gelmesi kolay. Size buradaki bir hafta geçirin de demiyorum, bir gece kaldınız mı iki günde dünyayı görürsünüz. Çanakkale’den başlayarak Akdeniz’e doğru inebilirsiniz.
Bütün bunların hepsi yapılacak şeyler. İllaki Eylül ayında Kapadokya’nın güzelliği anlatılamaz. Gündüzleri sıcak geçse de geceleri püfür püfür esen bir yer. Eylül ve ekim ayları için Kapadokya dinlenilecek bir yerdir. Antep ve Urfa her zaman için bu mevsimde görülmesi gereken yerler. Üstelik bu iki şehir değişiyor. Birtakım eski eserler korunuyor, restore ediliyor. Şehirlerin belediye hizmetleri ve dış görünümleri her 10 senenin içinde fark ediyor. Antep’te yeni açılan müzeler, kalenin restorasyonu, çarsının yeni düzeni, bu iki şehrin etrafındaki harabeler, tabii ki Mardin ve civarındaki Midyat’ın zanaatkâr özellikleri ile mimari düzeni, üstelik de uzun süren terör devrinin üstünden normal bir hayata dönmüşken en kolay gezilip görülecek ve insana çok şey öğretecek yerler. Yaz sıcağından sonra bahar aylarında yaşanacak yerler diye tarif edebiliriz.
PAHALILIK LAFLARI GÖZÜNÜZÜ KORKUTMASIN
Artık Türkiye’de gezi rehberleri basılıp yayımlanıyor. Hiçbir şey olmazsa internetten şehirler hakkında esaslı bilgi alabilirsiniz. Bunları dosyalayıp gezelim. Katiyen pahalılık lafları sizi ürkütmesin. Çok istisnai yemek, lokanta vs. aramazsanız pazarlardan aldığınız meyve, sebze, çeşitli peynirle gününüzün bir kısmını geçirebilirsiniz. Yemek Türkiye’de lokantaların dışında da karşılanabiliyor. Nihayet Anadolu’nun lokantaları da İstanbul ve İzmir gibi pahalı değil.
HER BÖLGEDEN GÖZDE İKİ ŞEHİR
- Akdeniz Bölgesi: ANTALYA - MERSİN
- Doğu Anadolu Bölgesi: VAN - KARS
- Ege Bölgesi: MANİSA - MUĞLA (Bodrum ve Marmaris etrafındaki her yer çekicidir.)
- Güneydoğu Anadolu Bölgesi: MARDİN - ŞANLIURFA
- İç Anadolu Bölgesi: NEVŞEHİR - ESKİŞEHİR
- Karadeniz Bölgesi: KASTAMONU - AMASYA
- Marmara Bölgesi: BURSA – EDİRNE
İLBER HOCA’DAN YEDİ TAVSİYE BİR ŞEHİR NASIL GEZİLİR
- Bir şehri ilk defa görüyorsanız, bir dakika bile dinlenmeyeceksiniz.
- Yürüyeceksiniz. Gençseniz ve bir şehirde gönlünüzce yürümüyorsanız orayı gezdiğinizi söyleyemezsiniz.
- Bir şehre ilk defa gidiyorsanız çok yoğun bir program yapacaksınız, illâ ki yorulacaksınız.
- O şehir hakkında her fırsatta okuyacaksınız, hatta şehri gezerken bile okuyacaksınız. 20 saat geziyorsanız mesela, iki saat da okuyacaksınız. Gezi sırasında okuyacaksınız. Rehber de bulduysanız, programınızda olmasa da üşenmeden gidip bakın.
- Harita bakacaksınız, fotoğraf çekeceksiniz, not tutacaksınız.
- Müzeleri gezeceksiniz ama mutlaka çarşıya-pazara da karışacaksınız. Bunları görmeden o çevreyi tanıyamazsınız.
- Güvenliği hesaba katarak şehri gece de gezin. Gece, bir şehrin güzelliğidir.
Paylaş