Avrupa ve Osmanlı’ya bakış

Endülüs’teki gerilemenin başladığı dönemlerde Küçük Asya’da Osmanlı Devleti’nin ortaya çıkışı Müslüman tehlikesinin âdeta Türk ismiyle bağdaşmasına neden olmuştur. Müslümanlık Batı Avrupa için Türkler demektir. Türklerin kendi askerî yapılarının, eğitimlerinin, devlet ve maliye yapılarını modernleştirmek için girdikleri laikleşme sürecinin resmen adının konulması dahi Türkiye Cumhuriyeti hakkındaki alışılmış avamî yorumlamayı değiştirmemiştir.

Haberin Devamı

HİÇ şüphesiz ki miladi 8. asırda Müslümanların, Arap mücahitler ve Kuzey Afrikalıların özellikle de Berberilerin savaşçılığı ve Târık bin Ziyâd gibi bir liderin önderliğinde İberya Yarımadası’na çıkmaları ilk etkili olaydır. Bu arada Sicilya, Girit, Kıbrıs Bizans İmparatorluğu’ndan alınmıştır. Ama hiç şüphesiz Endülüs’teki hâkimiyet en uzun süreli oldu ve doğrudan doğruya Batı Avrupa için bir alarmdı. Bunun duruşu ancak Charles Martel komutasında Merovenj Fransa’sının Müslümanları 8. asrın ilk yarısında Puvatya Savaşı’nda (732) durdurmalarıyla oldu.

Bununla birlikte sekiz asra yakın bir hâkimiyet Batı Avrupa’nın kültürünü, Endülüs medreselerinde okutulan tıp, filozofi, astronomi derslerinin Batı’daki bilim çevrelerini etkilemesi, İspanya’nın Hristiyanları üzerinde bile (musta’arib) Araplaşmıştan gelen “Mozarib” denen bir kültürün İslam dinini değil ama Doğu kültürünü benimsemeleriyle ilgili gelişmeler görüldü. Fakat Endülüs’teki gerilemenin başladığı dönemlerde Küçük Asya’da Osmanlı Devleti’nin ortaya çıkışı sadece Doğu Hristiyanlığı, Bizans üzerinde değil Cenova ve Venedik’le kâh iyi ilişkiler kâh sürtüşmeler içine girmesi kuvvetli Hristiyan devleti olan Macar Krallığı’nı Osmanlıların zorlaması, Müslüman tehlikesinin âdeta Türk ismiyle bağdaşmasına neden olmuştur.

Haberin Devamı

MÜSLÜMANLIK ONLAR İÇİN TÜRKLER DEMEKTİR

Carlo Ginzburg’un ünlü eseri “Peynir ve Kurtlar” yarı aydın zihniyetine ulaşmış, Engizisyonun zulmüne uğrayan bir değirmencinin sorgulanma safahatını ele almıştır. Burada adamın Müslüman fikirlere, siyasete sempati duymasını Engizisyon yargıcı “Türkleşme” diye tarif ediyor. Türk demek Sarazen lafının bile terk edilmesine sebep olan bir kavramdır. Belirli okul kitaplarında, hatta 20. yüzyılda bile (Musisches Lexikon) İranlı büyük şair “Firdevsi” maddesinde 650 yılında Türklerin İran’ı fethederek orayı “Müslümanlaştırmasından” bahsediliyor. Garip bir yanlış yapılıyor. Hiç de seviyesi o kadar da düşük sayılmayacak bir okul ansiklopedisinde bu hatanın arkeolojisine bakmak gerekir. Müslümanlık Batı Avrupa için Türkler demektir. Türklerin Batı’ya yaranmak için değil tamamıyla kendi askerî yapılarının, eğitimlerinin, devlet ve maliye yapılarını modernleştirmek için girdikleri laikleşme sürecinin resmen adının konulması dahi yani Türkiye Cumhuriyeti hakkındaki alışılmış avamî yorumlamayı değiştirmemiştir.

Haberin Devamı

EĞİTİM SEVİYESİ HER YERDE DÜŞÜYOR

Sayısı artık birkaç milyonu bulan işçi gruplarının içinde hatırı sayılır profesyonel Türklerin de bulunduğu, bu kitlelerin hatta 3. - 4. kuşakta basit işçilikten başlayıp işadamlığına, önemli endüstri şirketlerinde mühendisliğe yükselen zümreyi teşkil etmesi dahi Almanya ve Fransa’da belirgin bir Türk imajını değiştirmiyor. Maalesef provokatif zümrelerin içinde devletlerin sorumlu yerlerindeki politikacılar ve idareciler de yer alıyor. Son futbol olayında Almanya Federal Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Nancy Faeser, bir içişleri bakanının, yani koca bir memleketin asayiş amirinin sahip olması gereken soğukkanlılık ve muhakeme gücünden yoksun bir tavırla provokatif davranış sergilemiştir. Açıkça belirttiğimiz gibi futbol işlerine politikayı bu derece karıştırmak çirkinliktir, kasaba politikacılarına has bir özelliktir. Ne yazık ki eğitim seviyesi her yerde düşüyor. Diplomalı insanlar bazen, tahsilsiz insanlar gibi davranabiliyorlar.

Haberin Devamı

O KÜLTÜRÜ TAM BENİMSEYEMEDİLER

Bu tavrı Almanya’da destekleyen bir grup vardır. Bunlar, bu gibi hareketleri desteklemekle kalmayıp bazen buradan yalan yanlış haberler ve tercümeleri de etrafa yayabiliyorlar. Sosyal medya bunların sahasıdır. İsabetsiz bir uğraş içindeler. 40 senedir bu kitle hâlâ entegre olamamış. Entegre olamadıkları yer Almanya’dır ikinci sınıf insan olarak yaşıyorlar. Çünkü dil bilmiyorlar, bilenler de o kültürü tam benimseyemiyor ve o hayata giremiyorlar. Bir yandan da Türkiye toplumundan ruhî kopma içindedirler. Âdetleri ve özlemleri itibarıyla buradan kopmuş değillerdir. Yazlıklarda bunların aldığı evlerle doludur. Tatil zamanı herkes gibi onlar da buraya gelmektedir.

Haberin Devamı

Basın, yarım bilgililerin tarafındadır. Türkiye’nin bu propaganda ile baş edecek donanımı yeterli değildir. Belki de bu tip bir dünyanın değerlendirmelerini pek kale almıyoruz. Halbuki Avrupa’da Türkleri tutanlar da var.

Avrupa ve Osmanlı’ya bakış

YAHUDİ BİLGİNLER VE TÜRK TARİHİ

AVRUPA dünyasında İslamistlik araştırmalarında gerekse tarihçilik ve dil araştırmalarında, hem Arabistik hem de İran araştırmalarında ve Türk tetkiklerinde hatırı sayılır bir Yahudi grup vardır. Karl Marx ve Friedrich Engels’den beri bu bahistedir. Bernard Lewis, Claude Cahen, Maxime Rodinson, Ignác Goldziher, Arminius Vambery; daha modern zamanlarda bilhassa Macar âlimler Lajos Fekete geleneğini izleyen Pál Fodor, Kaldor Naci, István Vásáry gibi tarihçiler, Edit Tasnádi, Beatrix Caner gibi üstün düzeyde tercümanlar buna örnek sayılabilir.

Haberin Devamı

Avrupa çevrelerinde genellikle Yahudi entelektüellerin anti - Türk tutumuna rastlanmaz. Tam aksine Türkiye’ye, Türk tarihine bakışlarında en azından daha âdildirler. Gene Rusya ve Ukrayna’daki oryantalistlerin içinde Agafangel Efimoviç Krımskiy, Omeljan Pritsak, Viktor Ostapçuk, Alexandre Benningsen, bütün Moskova ekolü, Mihail Serafimoviç Meyer ve Svetlana Oreshkova gibilerini zikretmek gerekir. İsrail’deki Türkologlar da genellikle bu çevrelerdendir.

DÜNYANIN ÇEŞİTLİLİĞİNİ TANIYALIM

Türklüğün durumu değişiktir; tarih yaparken büyük savaşlar veren bir memleketin iki asırdır barışçı bir dünya arayan ve onun ortasında değişmeye kalkan ve büyük değişiklikler geçiren bir toplumun hayatı kolay değildir. Basit kitlelerin provokasyonu bazı hâlde, bazı vatandaşlarımız tarafından da çeşitli nedenlerle desteklenmektedir. Galiba bir enformasyon sapıtması, abartma yöntemini de daha çok bu ikinci grup başvurmaktadır.

Türk gençlerinin Rusya, İran, Fransa, İtalya, İspanya, Macaristan ve İsrail gibi ülkelerde tarih ve coğrafya eğitimi görmesi bu toplumları tanımasıyla mümkün olur. Basit antisemitism, basit Batı aleyhtarlığı, her şeyin başı Amerika’ymış gibi bu ülkeye yanaşma merakı Türkiye’nin ve Türk milletinin politikasını, kültürel tavrını ve yönlendirilişini sağlıklı bir şekilde etkileyemez. Eğitimimize düşen dünyanın çeşitliliğine yönelmek ve onu tanımaktır. Yurdumuzun sadece bize ait olan son 900 senesini değil, daha evvelki 3000 yılını da çevresiyle birlikte tetkik etmektir. Büyük Atatürk’ün güçlü bir ulusu ve kültürü yaratmak için başvurduğu yol budur.

Yazarın Tüm Yazıları