Paylaş
Yaşadığı ve yazdığı, tutkuyla bağlı olduğu Brooklyn’nde 77 yaşında akciğer kanserine bağlı olarak salı günü hayatını kaybetti.
Çağdaş edebiyatın, post modern romanın en tanınmış isimlerinden biriydi. Ay Sarayı, Şans Müziği, Yanılsamalar Kitabı, Leviathan, Yükseklik Korkusu, Kehanet Gecesi, Yalnızlığın Keşfi ve 4 3 2 1 gibi romanlarıyla günümüzün en üretken ve sevilen romancılarından biri oldu.
Amerika’dan çok Avrupa’da romanın starı olarak kabul edildi.
1947 yılında ABD’nin New Jersey eyaletinde, Newark’ta doğmuş, Columbia Üniversitesi’nde Fransız, İngiliz ve İtalyan edebiyatı okumuştu.
Romanlarında tesadüflerin, şansın ve kaderin önemli yeri oldu hep. Yazarlığa başlamasını da bunlara bağladı. Henüz sekiz yaşındayken hayranı olduğu bir beyzbol yıldızından ailesinde ve kendisinde o anda kalem olmadığı için imza alamayınca yanında sürekli kalem taşımaya başladı. Bir makalede “Cebinizde bir kalem varsa, bir gün onu kullanmaya başlama isteği duyma ihtimaliniz yüksektir” diye yazmıştı.
Çoğu eserinde referansı yine kendi hayatıydı.
TRAJEDİLER PEŞİNİ BIRAKMADI
Geçen yıl eşi yazar Siri Hustvedt tarafından Auster’a kanser teşhisi konduğu açıklanmıştı.
Hastalığından önce iki büyük acı yaşadı Paul Auster. Önce ilk evliliğinden olan oğlunun gözetimindeyken torunu bebek yaşta uyuşturucuya bağlı olarak hayatını kaybetti. Daha sonra oğlu aşırı dozda uyuşturucudan öldü.
Geçen yıl yeni romanı ‘Baumgartner’ hakkında The Guardian’a konuşan usta yazar, ‘Yazdığım son şey olabilir’ diyerek hayranlarına sağlığı konusunda endişeli olduğunun mesajını vermişti.
Can Yayınları tarafından Seçkin Selvi çevirisiyle Türkçe yayımlanan bu son romanında 10 yıl önce eşi Anna’yı kaybeden Profesör Baumgartner’ın bu kaybı kabullenme ve hayatına devam etme mücadelesi geriye dönüşlerle anlatılıyor.
Romanında büyük kayıpları insanın kabullenme biçimini hayalet uzuv sendromu ile açıklıyor yazar ve roman kahramanı o girift, zorlu zihin-beden muammasını araştırmaya başlıyor. Baumgartner, kolunu ya da bacağını kesin olarak yitirenlerin kesik uzuvlarının hâlâ yerinde olduğunu hissetmeye yıllarca devam etmelerini, hatta birden saplanan sızı, kaşıntı, istem dışı spazm hissetmelerini bir insanı yitirmenin ve onun acısını duymanın metaforu olarak görüyor.
Bu satırları yazdığında belki de kendi trajik kayıplarını düşünmüştü Auster.
Şimdi okurlarının, sevenlerinin hayalet uzvunun adı ise Paul Auster oldu.
SMOKE İLE ÖDÜL KAZANDI
Edebiyat dışında sinema ile de ilgilenmişti Paul Auster. Yazarın Duman (Smoke) ve Surat Mosmor (Blue in the Face) isimli senaryoları ünlü yönetmen Wayne Wang tarafından filme çekilmişti.
Sinemaya ilgisi Lulu On The Bridge (Lulu Köprüde) kitabını kendisi film yaparak sürdürdü Auster.
En çok ilgi gören filmi ise Smoke oldu ve 1995’te en iyi ilk senaryo dalında Independent Spirit ödülünü kazandı. Harvey Keitel, William Hurt ve Forest Whitaker’ın rol aldığı film, Brooklyn’de, 7. Cadde ile 3. Sokak’ın kesiştiği köşede küçük bir tütüncü dükkânı işleten ve her gün aynı köşenin fotoğrafını çeken huysuz Auggie’nin hikâyesini anlatıyordu.
Paylaş