Paylaş
Kısacası sosyal medyada hepimiz birer iyilik meleğiyiz. Sürekli kendimizi olduğundan daha güzel, daha mutlu ve daha iyi gösterme çabasındayız. Hayatımızın zor kısımlarını ustaca eleyip, güzel kısımlarını titizlikle süsleyerek birbirimize servis etme konusunda ustalaşmış vaziyetteyiz. Yorucu mu? Çok yorucu! Hayatlarımızı bu kadar süslemek, aldığımız beğenilere ve güzel yorumlara değiyor mu? Değiyor olacak ki, çılgın bir şekilde paylaşmaya devam ediyoruz.
Çoğumuz hayatı gerçekten deneyimlemek yerine deneyimliyormuş gibi gözüküyor, istediğimiz kareyi yakalayınca da burnumuzu telefonumuza gömüyoruz.
Şüphesiz hayatı sosyal medya için yaşamanın bize zararı çok. Ancak işin o kısmını bırakıyorum psikologlar değerlendirsin. E bir de herkesin kendi tercihi, yargılamak bana düşmez. Fakat bu durumun özellikle gençlerde yarattığı olumsuz etki beni çok rahatsız ediyor.
İnstagram’da fotoğraflarına kalbim acıyarak baktığım o kadar çok genç kız var ki! Ustaca blur’lenmiş ciltlere, ufaltılmış burunlara, uzatılmış bacaklara, inceltilmiş vücutlara, kısacası bu yalan dünyaya kendini fazla kaptırıp küçücük yaşta zayıf olmak için aç kalan, para biriktirip bıçak altına yatan o kadar çok genç kız var ki!
İş sadece dış görünüşle de bitmiyor! Sosyal medyadaki abartılı ilişkileri gerçek sanan, kendini yalnız hisseden, sorunlu olduğunu düşünen, gerçekçi olmayan bir tabloyu kovalayan o kadar çok insan var ki! Oysa hayat olduğu gibi. Bazen iyi, bazen kötü, bazen mutlu, bazen mutsuz, bazen de yalnız. Pozitif ya da negatif, bütün hisler hayata dahil. Ve maalesef sosyal medyada yansıttığımız filtreli hayatlar, bu gerçeği perdeliyor, yok sayıyor.
Yazmak istedim. Bilin ki instagram’da takip ettiğiniz herkesin oldukça güçlü bir filtresi var. Ondan instagram’a daha az bakın. Onun yerine daha çok sohbet edin, daha çok kitap okuyun. Kendinizi kimseyle karşılaştırmayın. Bir de en önemlisi instagram’da değil de, gerçekten mutlu olmaya çalışın. İnanın mutluluğun yolu sosyal medyadan geçmiyor.
Haftaya görüşmek üzere!
Paylaş