PaylaÅŸ
İlk dört gün boyunca olayın doğru okunamaması, hadiselerin kontrolden çıkmasına yol açtı.
Hükümet çevrelerinde yapılan özeleştirilerde bu açık biçimde ifade ediliyor.
Sorunun boyutlarının anlaşılamaması, hadiseleri bir toplumsal krize dönüştürdü.
Park bahçeler müdürlüğü düzeyinde çözülebilecek bir problem ülkeyi ve gündemi esir aldı.
KRİZ YÖNETİMİ YAPILAMIYOR…
Kriz yönetiminde ciddi sorun olduğu kapalı kapılar ardında açıkca kabul ediliyor.
Geçmişte de yaşandığı gibi hükümet bu defa da kriz yönetiminde başarılı bir sınav veremedi.
Birçok olayda ‘yanlış karar verilip, en sonunda doğru olan yapılıyor’.
Ancak bu olayda da görüldüğü üzere zaman ve enerji kaybı ülkeye ciddi bedel ödetiyor.
Kamu diplomasisinin ihmal edilmesi ve algı yönetimine önem verilmemesi çok büyük eksiklik.
İlerleyen günlerde bu konularda farklı adımlar atılacağı yönünde iddialar dile getiriliyor.
HEDEF BAŞBAKAN ERDOĞAN…
Hükümet, gösterileri iki farklı kategoride ele alıyor.
Birincisi çevre motivasyonuyla hareket eden insanlar.
Bu grubun masum istekleri olduğu kabul edilip daha duyarlı bir yaklaşım benimseniyor.
İkincisi, birinci grubun çevreci duygularının üzerine binen ‘anti Erdoğancı’ gruplar.
‘Anti Erdoğancı’ çevrelerin ‘ülkeyi istikrarsızlaştırmak ve sokakları yönetilemez hale getirmek’ istediği yönünde iddialar var.
Bu noktada doğrudan ‘Başbakan Erdoğan’ın hedef’ olduğu dile getiriliyor.
BaÅŸbakanın, CumhurbaÅŸkanlığına çıkartılmaması veya bu baÅŸarılamıyorsa ErdoÄŸan sonrasında partinin bölünmesi yönünde planlar yapıldığı ifade ediliyor.Â
Başbakanın vurguladığı ‘faiz lobisi’ kavramı, bir kod adına dönüşmüş durumda.
Ankara’da henüz topluma açıklanmayan ‘gölgeler savaşı’ yaşanıyor.
Hedef olduğu algısına kapılan Başbakan Erdoğan ise ‘alayına van minüt’ ve ‘topyekün mücadele’ diyor.
HÜKÜMETTE ÜÇLÜ STRATEJİ
Hükümet olaylar karşısında üçlü bir strateji benimsemiş durumda.
Birincisi çevreciler ve onların haklı istekleri.
Bu konuda çarşamba günkü görüşme dışında ezber bozan radikal kararlar alınabilir.
Gezi Parkından başlayıp Dolmabahçeye inen tüm alanın boşaltılıp, ‘Central Parka’ dönüştürülmesi fikri gündeme gelebilir.
İkincisi kendi tabanını terapi etmeye ve kalıcılaştırmaya yönelik bir strateji.
Mitingler bunu sağlamak amacıyla yapılıyor.
Başbakan ‘kendisine savaş açtığını düşündüğü’ çevrelere, bu mitinglerle ‘hodri meydan’ diyor.
Ayrıca teşkilatlarda ve tabanda ‘yeniden diriliş’ duygusu yaratılarak, bir aşılama yapılıyor.
Üçüncü stratejide ise ‘örgütlü olduğunu düşündüğü anti Erdoğan’ çevreleriyle mücadele var.
Hükümet bu çevrelerin dış bağlantıları olan, organize bir hareket olduğu kanısında.
KRİZ FIRSATA DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR Mİ?
Olaylar karşısında karma bir strateji benimsenerek kriz fırsata dönüştürülmeye çalışılıyor.
Taksim olayları bir çevre hareketi olmaktan çıkıp toplumsal muhalefetin simgesi oldu.
Ankara’da bu açık biçimde görülüyor.
İlk günlerin şoku atladıldıktan sonra olaylar bir kriz olarak değil, yapısal sorunların çözümü için fırsat olarak görülmeye başlandı.
Hükümet meydanlardaki kalabağın enerjisini başta yeni anayasa olmak üzere çözüm süreci için bir sinerjiye dönüştürmek istiyor..
Herşeyden öte son on beş günde yaşananlar şimdiden bir çevre duyarlılığı yaratmış durumda.
Ankara, toplumsal muhalefetin öfkesini ‘daha fazla demokrasi ve özgürlük’ için kaldıraç olarak kullanılabilir…
hyayman@hurriyet.com.tr
Twitter.com@HuseyinYayman
PaylaÅŸ