Paylaş
SXSW ilk olarak 1986 yılında bir grup müzik severin eğlence dünyasının geleceğinden kaygıyla bir araya gelerek oluşturduğu bir etkinlik olarak ortaya çıkmış. Austin’deki müzik oluşumunu kendi sınırlarının dışına taşımanın yollarını ararlarken, benzer durumun dünyanın birçok ülkesinde de aynı şekilde yaşandığına tanık olmuşlar. Buradan yola çıkarak SXSW adıyla ortaya koydukları festival ilk olarak 1987 yılının Mart ayında yaklaşık 700 katılımcıyla başlamış. Seneler içinde Austin’in sıcak ev sahipliği, insanların eğlence dünyasına olan ilgisi bu festivali film, müzik ve dijital trendlerin belirlendiği dünyanın en önemli festivallerinden biri olarak 30. yılına kadar getirmiş.
Son birkaç senedir SXSW’i katılımcıların yorumlarından, bloglarından takip ederken bu sene bizzat kendim katılma şansım oldu. Sayısız ülkeden binlerce insanının katılmak için yollara düştüğü SXSW, gerçekten de her anıyla yaratıcı, ufuk açıcı, yenilikçi ve en temelinde üretime dayalı bir ekosistemdi diyebilirim. 10 gün boyunca müzik, film ve dijital dünyanın önde gelen çalışanları SXSW’de kendilerine yeni çıkışlar arayıp, sektörün yaşadığı zorlukları birlikte konuşarak çözümler aradılar.
Austin’in neredeyse en ücra köşesinde bile SXSW’in izini görmenin mümkün olduğu bu dönemde, tüm Austin halkı gerçek bir içtenlikle misafirlerini nasıl rahat ettireceğini bilmeden seferber olmuşlardı. SXSW’e benim gibi ilk defa gidenler için tecrübeli katılımcıların verdiği öneri oturumlar arasında hızlı olmam ve her yerde(!) sırada beklemeye alışmak zorunda olmamdı. Böyle söyleyince pek açıklayıcı olmuyor, biraz daha net ifade etmek gerekirse şehirde panelden, yemeğe, tuvalete, konserden, otobüs durağına kadar her an her yerde insanlar sıraya giriyor çünkü katılım gerçekten inanılmaz bir boyutta.
SXSW’TE BARACK OBAMA
11 Mart’ta Interactive oturumlarıyla başlayan 30. SXSW’da bu sene açılış konuşmacıları arasında Amerika Devletleri Başkanı Barack Obama da vardı. The Texas Tribune’dan Evan Smith’in konuğu olarak panelde yer alan Obama, konuşmasında gelişen teknoloji ile birlikte girişimcilerin yeni teknolojik gelişimlere ışık tutmasının faydasını ve yaratıcılığın hayatımızdaki yerinden bahsetti.
Kendisinin de bizzat sosyal medyayı kullanmasının faydalarını konuşmasında yer yer belirtirken, toplumsal bilincin ve teknolojinin iklim değişimi gibi konularda ne kadar fayda sağlayacağını da belirtmeden geçmedi. Malum ilk SXSW deneyimim olduğu için sandım ki 1 saat öncesinden Obama’nın konuşması için oturumun yapılacağı mekana gitmek yeterli olur sanmıştım. Meğer insanlar çok daha erken saatlerde sıraya girerek mekana alınmış ve oturum alanı başkanı beklemek üzere kapatılmıştı. SXSW’te sıra beklemenin ne kadar önemli olduğunu ilk günden öğrenmiş oldum ve bu oturumu diğer birçok kişiyle birlikte canlı yayından izledim. (panelin tamamını buradan izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=wfsIZioIpdI )
VR ÖNE ÇIKAN TEKNOLOJİYDİ
Pazarlama teknolojileri ve yeni ürün stratejileri için sayısız oturumun olduğu festivalde yeni teknoloji alanında VR (Sanal Gerçeklik) ağırlığını nerdeyse birçok markada ortaya koymuştu. Özellikle festivalde katılımcı firmaların yeni ürünlerini tanıtıp, yatırımcı aradıkları ‘Trade Show’ bölümünde nerdeyse her köşede bir VR uygulaması vardı diyebilirim. Diğer yandan farklı birçok oturumda denk geldiğim bir diğer konu ise cinsiyet ayrımcılığı ve pazarlamanın bu alandaki eşitlik anlayışının yakın zamanda nasıl pozitif yönde farklılaştığıyla ilgili oturumlar da SXSW’te çoğunlukla konuşulan konulardandı.
“DEMOLITION” AMERİKA PRÖMİYERİNİ YAPTI
Film oturumları başladığında artık SXSW’i biraz daha tecrübe etmenin verdiği bilgiyle sıralarda daha hızlı ilerleyip, oturumlar arasında daha mantıklı seçimler yapmayı başardım.
Jake Gyllenhaal’un başrolünü oynadığı ‘Demolition’ filimin Amerika prömiyeri SXSW Film’de yapıldı. Aynı gün Jake Gyllenhaal’ın konuşmacı olduğu oturumu uzun kuyruklar sonrası kaçırsam da akşamına filmi Paramount Theather’da izlemeyi başardım. Film başlamadan sahneye filmin yönetmeni Jean-Marc Vallée, senaristi Bryan Sipe ve başrol oyuncusu Jake Gyllenhall çıkarak film hakkında kısa bir söyleşi yaptılar, böylece sabah kaçırdığım oturumun hap halini burada izlemiş oldum.
Film oturumlarının bir diğer önemli açılış konuşmacısı da Ellen Page ve Ian Daniel’ın katıldığı NPR’dan Laura Sydell’in moderatörlüğünü yaptığı paneldi. Oldukça kalabalık bir izleyici kitlesine konuşan ikili Vice kanalı için yaptıkları ve yardımcı yapımcılığını üstlendikleri ‘Gaycation’ belgeselindeki deneyimlerinin yanı sıra cinsel ayrımcılık konusunu ve dünyada bu alandaki eşitsizliği katılımcıların da sorularıyla uzun uzun tartıştılar. (panelin tamamını buradan izleyebilirsiniz : https://www.youtube.com/watch?v=elUoI7dWs90 )
SXSW MUSIC
En güzelini sona sakladım, tabi ki müzik oturumları SXSW’in en nefis bölümüydü. Aslında müzik, SXSW başladığı ilk günden itibaren tüm şehre yayılıyor. Her akşam başka bir köşede bir büyük ismi konser verirken görmeniz mümkün.
Müzik oturumlarında açılış konuşmacıları arasında Michelle Obama’nın yer alacağı haberi festivale birkaç gün öncesinden zaten damgasını vurmuştu. Söz konusu oturumun detayları panelden bir gün önce netleşti. Queen Latifah’ın moderatörlüğünde, Sophia Bush, Diane Warren ve Missy Elliot bu panelde Michelle Obama’ya eşlik ettiler. Dünyadaki 62 milyon kıza eğitim ve eşit yaşam imkanı götürmeyi amaçlayan ‘Let Girls Learn’ projesini konuşmasında anlatan Michelle Obama’nın yanı sıra diğer panelistler de hem kadınların güçlü olmasının altını çizdi, hem de kendi hayatlarındaki engelleri nasıl aştıklarını anlattılar.
Genel hatlarıyla müzik oturumlarındaki diğer panellerde telif hakları, pazarlama stratejileri ve streaming dünyasının sorunları ve çözümleri ele alındı. Özellikle dijital müzik pazarındaki oyuncuların artmasıyla pastadaki pay azaldığı için daha çok kullanıcı deneyimine dayalı stratejiler ön plana çıkarken, sanatçıların kazandığı telif rakamlarının azalması sektörün hala çözmeyi hayal ettiği bir sorun olarak nerdeyse her panelde konuşuldu.
‘The Genius Of Michael Jackson’ oturumunda Steve Knopper moderatörlüğünde Bill Bottrel, Siedah Garrett, Steven Ray, Anthony Marinelli Michael Jackson’ın neden dahi bir müzik insanı olduğunu anlattılar. MJ ile birlikte çalıştıkları günlerden anılarına yer veren panelistler birçok yerde duygulandılar.
Oturumda Bill Bottrell MJ’in şarkılarını yazarken eserlerinde yer alan her enstrümanı kendi sesiyle nasıl bestelediğini anlatarak stüdyo çalışmalarından özel anları bizlerle paylaştı. SXSW’da çok sayıda oturuma girdim ama en çok da bu panel hiç bitmesin istedim.
SXSW’İN ÖNE ÇIKAN PERFORMANSLARI
Başta da dediğim gibi Austin’e indiğimiz andan itibaren nerdeyse her an bir köşede bir konser vardı diyebilirim. Panellerde olduğu gibi konserlerde de seçimlerinizi doğru yapmanız lazım yoksa bir konsere giderken diğer bir çok istediğiniz performansı kaçırmanız pek mümkün. Neyse ki, organizasyon bu sorunu düşünerek büyük isimleri birden çok mekanda performans verecek şekilde planlayarak katılımcılara bu konuda imkan sağlamışlardı.
Austin’e indikten bir gün sonra, oturumların başladığı ilk günün akşamı kentin en iyi ses sisteminin olduğu The Moody Theather’da gümbür gümbür Bloc Party konseri izledim. Grubun eski albümlerinden şarkılardan yanı sıra yeni yayınladıkları albümleri Hymns’tan da şarkılar seslendirdiler. Konserde grubun vokali Kele solo albümü ‘Trick’ten şarkı söylemesi, ve bis bölümünü David Bowie ile kapatmaları gecenin sürpriziydi.
2016 SXSW performansları arasında Sia’nın adının olması, Austin’de tahmin edersiniz ki büyük heyecan yaratmıştı. Konser için bileklik dağıtımının Pazar sabahı 11’de başlayacağı ve eğer konseri izlemek istiyorsanız sabahtan sıraya girmeniz gerektiğini bilgisi salık verilince biz de kendimizi Pazar sabahı 08:30’da sırada bulduk. Azim eden dağları delermiş misali Sia konseri için bilekliklerimizi 2.5 saat sırada bekleyerek aldık. Konserde önce Elle King ile ısındık ardından da sahneye çıkan Sia ve dansçılarının şovunu izledik. Sia sahnede dev peruğuyla durduğu için aslında pek de konser izlemek gibi olmasa da yine de seneler sonra ‘Breathe Me’yi canlı izlemek çok değerliydi.
SXSW’da müzik oturumları başlayınca gün içinde Austin Convention Center’da salonların bazılarını birleştirerek birçok gruba ve sanatçıya 30-40 dakikalık mini konser verecek mekanlar hazırlanmıştı. Bu mekanlardan en çok izleyici çekeni Radio Day Stage sahnesiydi.
Geçtiğimiz ay yayınlanan ilk stüdyo albümüyle özellikle İngiltere’de esip gürleyen Jack Garratt’ı mini konseriyle Radio Day Stage sahnesinde izledim, umarım ilk fırsatta İstanbul’da da sahne alır, gerçekten enerjisi müthişti.
Arından sahneye çıkan Chvrches yine benzer şekilde kısa ama izleyenleri ziyadesiyle memnun eden bir performansla sahneyi doldurdu. Özellikle grubun vokali Lauren Mayberry şarkı aralarında yaptığı konuşmalarla herkesi gülmekten kırıp geçirdi.
The Away Days SXSW’da Palm Door’daki performansıyla SXSW’a katılan tek Türk grup olarak göğsümüzü kabarttı. Gece performansında dinleyici kitlesi oldukça kalabalık olan The Away Days bu sene bir de öğlen oturumlarında konser verdi.
SXSW’in en popüler mekanı olan Coppertank’te Lukas Graham belki de festivalin en kalabalık kitlesine şarkılarını söyledi. İrlanda asıllı sanatçı Nisan ayında yayınlanacak olan albümü öncesi en sevilen şarkılarıyla festival dinleyicisini mest etti.
Belçika müzik sahnesinden birçok sanatçının sahne aldığı mekanda elbette Oscar And The Wolf’u kaçırmadım. Bir ay önce Babylon’da biletleri tükenen grubun konserini hatırladığım için mekana elimden geldiğince erken gittim ve yerimi sağlama aldım. Konserdeki kalabalığı düşününce Oscar And The Wolf’u en az bizim kadar seven ciddi bir kitle olduğunu gördüm.
Meşhur Coppertank’te 18 Mart akşamı Jamie XX’in çıkacağı duyurusu Austin Downtown’da her duvarda olunca haliyle tüm SXSW ahalisi bu konser için saatler öncesi sıraya girmişti. Jamie öncesi sahne sırası olan Troye Sivan’ı da bu sayede izleme şansı buldum. Hayran kitlesi oldukça genç olan Troye Sivan performansını sonlandırıp sahneden inince hazırlıklar Jamie XX için başladı.
Coppertank sahnesi Jamie XX için hızlıca hazırlanıp sahneye koca bir disko topu asıldı. Sahne sırası geldiğinde ortam o kadar dumanla doldu ki, Jamie XX yerini aldığında disko topu görünmüyordu bile. Jamie, The XX ve kendi solo albümünden şarkıların yanı sıra kendi elinden çıkma birçok remixle setini tamamladı. Mekanın darlığı ve kalabalıktan ötürü tahmin ettiğimden daha az Jamie XX performansının içine girebildim, kesinlikle kendisini bir kere daha daha ferah bir ortamda izlemek isterim.
Paylaş