Paylaş
Amerika’daki tepkilere bakınca son dönemin moda tabiriyle SDG “güzellemeleri” ve bu güzellemeleri yaparken bizzat ABD ve başkanı Trump tarafından “Bitti” denilen DEAŞ ile korkutmak taktiğinin ön plana çıktığını görüyoruz.
Ankara tüm bu “güzellemelerin”, “korku yaratma gayretinin” ayrıntılarıyla farkında. Trump’a ve Türkiye’nin güvenli bölge kuracak olmasına karşı ABD’de yürütülen kara propagandanın genel çerçevesini maddeler halinde şu şekilde özetleyebiliriz:
- Trump, Kongre’yi ve Amerika’nın müttefiklerini karanlıkta bıraktı.
- DEAŞ ile mücadele eden Kürtler ölüme terk ediliyor.
- Amerika müttefiki SDG’yi kaybediyor.
- Türk ordusunun bu işin sorumluluğunu üstlenecek niyeti, arzusu, kapasitesi yok.
- Trump SDG’ye ihanet ediyor.
- Serbest kalan DEAŞ’lı teröristler terör hücresi kurabilir ya da Avrupa’ya dönebilir.
Şimdi gelelim bu yalanlar ve iddialar karşısında gerçeklere... Ankara kara propagandaya karşı kendi gerçekleriyle her platformda yanıt vermeye devam edecek. Madde madde onları da özetleyelim.
ABD’NİN TAKTİKSEL APARATI
Türkiye en başından beri DEAŞ ile mücadele edebileceğini, bir terör örgütüne karşı bir başka terör örgütünün kullanılmasının sakıncalı olduğunu anlattı. Buna rağmen ve o dönemki bölgesel farklı çıkarları için ABD, PYD/YPG’yi tercih etti. Ağır silahlarla donattı, eğitti. Terör örgütü, Amerikan silahlarını, NATO üyesi ve ABD’nin müttefiki Türkiye’ye karşı da kullandı. DEAŞ ile mücadele için sahaya sürülen YPG/PYD kimi zaman özellikle de Türkiye’ye karşı DEAŞ ile işbirliği yaptı. “Türk ordusunun niyeti, arzusu, kapasitesi yok” diyen Amerikan basınına ve siyasilere Fırat’ın batısını, Fırat’ın batısında TSK ve ÖSO’nun operasyonlarını, etkisiz hale getirilen DEAŞ’lı yaklaşık 3 bin teröristi hatırlatmak gerek. Ayrıca Türkiye’nin içinde patlayan bombaları, yapılan operasyonları da...
FELAKETTEN DÖNÜLDÜ
Düzenli olarak elinde DEAŞ’lıları serbest bırakmakla hem ABD’yi hem tüm dünyayı tehdit eden YPG/PYD terör örgütünün, işine geldiği zaman DEAŞ ile yaptığı anlaşmaların en dikkat çeken örneklerinden biri sadece son bir yılda Türkiye sınırından soktukları yaklaşık 20 DEAŞ’lı. Hepsi “emir” seviyesindeki üst düzey örgüt mensubu olan bu DEAŞ’lıların bir kısmının amacı üçüncü ülkelere geçmek, bir kısmının amacı ise Türkiye’yi hedef alacak saldırıları planlamaktı. Türkiye bu sene iki noktada felaketin eşiğinden döndü. Yıllarca terör örgütlerinin hedefi olan Türkiye’de DEAŞ Anadolu’da, PKK ise güneyde büyük bir saldırı hazırlığındaydı. Güvenlik güçlerinin, istihbaratın özverili ve başarılı çalışmaları sayesinde saldırılar önlendi. Kısacası bir devlet kendine müttefik olarak terör örgütünü seçmemeli. Terör örgütüne ise o devletin tarih boyunca işine geldiğinde kendilerini kullandığını, işleri bitince birçok kez kendilerini yüzüstü bıraktığını hatırlatmak gerek.
ŞİMDİLİK SADECE GÜVENLİ BÖLGE
‘Tüm kuzey Suriye için DEAŞ sorumluluğunu Türkiye alamaz, DEAŞ yeniden hortlar’ tezine karşı da gerçekleri anlatmak gerekiyor. Türkiye bu süreçte sadece güvenli bölgeden sorumlu. 32 kilometre derinlikte olması öngörülen güvenli bölgede sekiz-on binada yaklaşık bin 500 yabancı terörist savaşçı var. Türkiye’yi süreçte sadece bu bin 500 terörist ilgilendiriyor. Güvenli ve standartları olan hapishaneler kurulacak. Ancak Trump söylediği gibi Amerikan askerlerini tamamen Suriye’den çeker ise farklı görüşmeler ve seçenekler gündeme gelebilecek. Amerika’nın bugünkü talebi, “tamamen çekilme durumunda DEAŞ ile mücadeleden Türkiye’nin sorumlu olması”. Tamamen çekilme olur mu, olur ise 32 kilometrenin altındaki YPG/PYD’liler ne olur, o koşullarda Suriye rejimi ve Rusya ne der? Bu soruların yanıtları için henüz çok erken. O yüzden Türkiye bugün için güvenli bölge içindeki DEAŞ’lı mahkûmları konuşuyor.
AVRUPA NEREDE?
ABD Başkanı Trump, yabancı terörist savaşçıların ait oldukları ülkeler tarafından alınmaları, o ülkelerde yargılanmaları için bir süre baskı yaptı. Sonra o baskı bitti. Türkiye 2013-2014-2015 yıllarında Türkiye’den geçerek bölgeye gitmeye çalışan Avrupa vatandaşlarını ilgili ülkelere tek tek bildirdi. Avrupalı ülkeler “Bilmiyoruz” yanıtını vererek, harekete geçmediler. Kaynaklarım, “Teröristler oraya gitsin, öldürülsünler politikasını yürüttüler” sözleriyle o dönemi anlattı. Çoğu etkisiz hale getirildi, kalan kısmı için Avrupa uykuda. Avrupa onları yok sayıyor.
Tam da bu nedenle Ankara süreçte “Avrupalı ülkeler, vatandaşlarınızı alın ve ülkenizde yargılayın” diyecek. Ayrıca güvenli bölgenin yapılanması, mültecilerin dönmesi için de “Elinizi taşın altına koyun” denecek. Kısa sürede donörler toplantısının yapılması planlanıyor.
TSK’NIN BİR KOLU GİBİ MİLLİ ORDU
- Daha önce isimlerini Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) olarak biliyorduk. Artık Suriye Ulusal Ordusu deniliyor. 2015 yılında 350 kişiyle kurulmuştu. Bugün TSK’nın adeta bir kolu olarak Barış Pınarı harekâtına katılıyorlar. Güvenlik sebebiyle tam sayı vermiyorum. Ancak sayıları binlerce. Barış Pınarı harekâtına tam bir yıldır hazırlanıyorlar. Arap, Türkmen ve Kürtlerden oluşan Suriye Ulusal Ordusu, bir yıl boyunca askeri eğitimlerin yanı sıra Fırat’ın batısındaki “yağmalama” iddialarına karşı da ayrıca eğitimden geçirildi.
Paylaş