Paylaş
HEPİMİZ, bütün meslek erbabı, günlerden, aylardan beri bıkmadan usanmadan yazdık, yazmaya da devam ediyoruz:
‘‘ Aman hükümet olarak verdiğiniz sözlere bağlı kalın...
Ülkeyi büyük bir felaketin içine düşürdünüz, bari bundan sonra parti çıkarlarını, popülist politikaları bir kenara bırakın.
Reformları, yapısal değişiklikleri yapın, devleti küçültün, yolsuzlukların, talanın önüne geçin.
Bu kriz, ülkemiz için büyük bir fırsat olabilir. Geleceğimiz için aman bunu iyi kullanın.
İşin şakaya gelir yanı yok...
Bu son şansımız, bunu iyi kullanmak zorundayız...’’
Sizler de tanıksınız, eli kalem tutan bütün meslektaşlar bu ve buna benzer uyarılarda bulundu.
Ama bizim bazı politikacılara gerçekleri, felaketin içine boğazımıza kadar batmış olsak da galiba anlatmak mümkün olmuyor.
Şu Enis Öksüz Bey'in tutumuna bakın.
Akılla, mantıkla bağdaşır yanı var mı?
Hálá kendisine bağlı kurumları partisinin çiftliği sanıyor. Bu çiftliği elinden kaçırmak istemiyor.
O yüzden de IMF ikinci kredi dilimini serbest bırakmıyor.
Ama hayrettir o hálá konuşuyor, efeleniyor: ‘‘Ertelerse bize ne... Telekom yönetimi IMF'nin karışacağı konular arasında değildir.’’
Öyle ya IMF kim oluyor da Türkiye'ye karışıyor.
IMF'ye gidip, her türlü sözü verip, para için el avuç açan sanki babam.
* * *
İşte bu mantalite Batı ile olan ilişkilerimizi berbat ediyor.
‘‘Ben kimseyi takmam arkadaş’’ efelenmeleri...
İyi, güzel de senin kimseyi takmaman için kimseye muhtaç duruma düşmemen gerekir.
Oysa ülkeyi bu perişan duruma Enis Bey'in bakanı olduğu hükümet düşürdü.
Şimdi efelenmenin bir anlamı var mı?
Ha ‘‘Ben hep böyle yaparım. IMF'nin, Dünya Bankası'nın o enayi yöneticilerini uyuturum. Yapıyor görünürüm ama bildiğimi okurum. Arpalıkları elimde tutar, partililerimi oradan bir güzel beslerim’’ derseniz bunu kimselere yediremezsiniz.
Adamlar hiç de sizin zannettiğiniz gibi enayi değil. Bir iki kez daha böyle bir tutum sergilerseniz parayı toptan kesiverir, başının çaresine bak arkadaş derler.
Enis Bey'in acaba IMF ile Dünya Bankası'nın işlevini kalkınmakta olan ülkelerin kurtarıcılığından çıkarmak için yeni bir konsept oluşturulduğundan haberi var mı?
Yani bir türlü düzlüğe çıkmayı beceremeyen batık ülkeleri kendi yazgılarıyla baş başa bırakma eğiliminin yaygınlaştığından...
Sanmıyorum.
Çünkü Enis Bey'in dünya görüşü dar particilik duvarları arasında sıkışıp kalmış, dünyayı gördüğü yok.
* * *
Benim bildiğim, bir hükümetin birinci görevi ülkeyi sorunsuz yönetmek, piyasalarda panik yaratacak olayları önlemektir.
Ama bizim hükümet bunun tam tersini yapıyor.
Burada ANAP'ı ayırmak gerekir. Doğrusunu söylemek gerekirse koalisyon içinde en sorumlu davranan kanat ANAP.
DSP değil ama iki Ecevit de sık sık kriz çıkarmakta oldukça mahirler.
Belleğinizi şöyle biraz geriye doğru taşırsanız hem Bülent, hem de Rahşan Ecevit'in sürekli büyük krizlere imza attıklarını kolayca görürsünüz.
MHP derseniz, bu parti yapısı ve söylemleri ile zaten her zaman kriz yaratıyor.
Bu durum Bahçeli'nin MHP'yi kitle partisine dönüştürmek için gösterdiği çabayla da çelişiyor.
Derviş herhalde böyle bir cadı kazanının içine düşeceğini bilseydi, değil görev almak, Türkiye'nin yanından bile geçmezdi.
Paylaş