Vatan kurtaran aslan

YUKARIDAKİ başlık fi tarihinde gişe rekoru kırmış bir Hollywood filminin adıdır.

Ancak, sadece ve sadece Türkçede’ki adıdır!

Çünkü, Michael Curtiz yönetiminde çevrilen ve başrolleri Errol Flynn ve Olivia de Havilland’ın paylaştığı ünlü yapıtın orijinal ismi "Robin Hood’un Maceraları"dır.

Hani şu Ortaçağ İngiliz efsaneleri arasında yer alan ve yarı eşkıya - yarı hayırsever bir "Ormanlar Kralı Robin" anlatan çocuk edebiyatı öyküsü vardır ya, işte ondan uyarlanarak beyazperdeye aktarılmış olan film İstanbul sinemalarında bu afişle vizyona girmişti.

Neden?

* * *

EVET, burada bilhassa "neden" diye sormak gerekiyor, zira ne efsanenin, ne romanın, ne de filmin, "vatan"la hiç mi hiç ilgisi yoktur. Olamaz da!

Çünkü hikáye feodal dönemde geçer ki, zaten ancak çok sonraları ve "ulus"la birlikte ortaya çıkan o "vatan" kavramı, henüz zihinlerde bir kıvılcım dahi olarak mevcut değildir.

Artı, illá "kurtuluş"tan söz etmek gerekirse de, eh belki belki "Kukaletalı Robin"in köylüleri derebeyin angaryasından, vergisinden veya zulmünden "kurtardığı" söylenebilir.

Ama, işte tüm bu nesnel ve "edebi" gerçeğe rağmen, otuzlu yıllar sonu, kırklı yıllar başındaki ithalatçı filmi Türkçe’ye yukarıdaki başlıkla "uyarlamak" (!) ihtiyacını hissetmişti.

Ve, Flynn’in ince bıyıklarıyla Havilland’ın şuh edálarına bir de "vatanı kurtarmak" (!) azmi eklenince, film önce Beyoğlu, ardından taşra sinemaları aylarca kapalı gişe oynadı.

Sonra, atmışlı yıllar nihayetine doğru ve buna ben de yetiştim ki, "Devekuşu Kabare Tiyatrosu" aynı Beyoğlu’nda Haldun Taner’in "Vatan Kurtaran Şaban"ını sahneledi.

Gülmekten insanı kırıp geçiren bu harikuláde hiciv de bir o kadar kapalı gişe oynadı.

* * *

HAYAL kurmayalım, ne yukarıdaki Curtiz filminin dilimize tamamen kel aláka bir başlıkla uyarlanmış; ne de Taner hicvinin büyük beğeni kazanmış olması tesadüfi değildir!

Çünkü, Türkiye’de ayağa düşmüş; içerik yitirmiş bir "vatan" kavramı da; bir "kurtarmak" fiili de daha ilk an muazzam prim yaparlar

Maddi - manevi, getirisi ve kárı büyüktür. "Müşteri"si (!) ibadullahtır!

Hele hele, bunları bir araya getirip káh uyuz "aslan"lara; káh da onun yelesini kırpan "Şaban"lara, ilkinde ciddi ciddi; diğerinde ise ince ince "vatan kurtarmak" (!) misyonu vehmederseniz, her iki durumda da gişe rekorları kırarsınız.

Yine ilk şıkta bunun uzantısını da, "fikriyat"ta (!) "ulusalcılık"; "araştırmacılık"ta (!) "Çılgın Türkler" ve "sinemacılık"ta (!) "Kurtlar Vadisi"yle sürdürürsünüz.

* * *

TABİİ, o "vatan" ve o "kurtarmak" kelimeleri sizi derhal korungan zırhla da örter.

Hangi haltı yerseniz yeyin, şöyle veya böyle "müsamahá"yla karşılanırsınız.

Birisi kazaen, "dur efendi! Zaman ve mekán kavramsallığı elástiki bir ’vatan’ı ’kurtarmak’ hak ve seláhiyetini kimden aldın - Hukuki, siyasi ve fikri dayanağın nedir" demek cesaretini gösterirse de, "vur kurtul", anında "vatan haini" damgası yapıştırırsınız.

Çünkü, hákim ideoloji "vatan" ve "kurtarmak" sözcükleri etrafında öylesine bir "meşruiyet ruhiyatı" üretmiş ve yerleştirmiştir ki, akan sular durur.

* * *

İŞTE, "Atabey"i veya "Ergenekon"uyla şimdi habis birer ur olarak ortaya dökülen "çete"ler, örgütsel varlıklarından çok önce, bu "meşruiyet ruhiyatı" temelinde oluştular.

Onlar, hep gişe hasılatı getiren bir "vatan kurtaran aslan" ideolojisinde doğdular.

Dolayısıyla, "çete"lere karşı mücadele özünde ve ilkin, ideolojik bir mücadeledir!

Zafer, sebat ve cesaretle uyuz "aslan"ların "Şabanlık"ını teşhir etmekten geçiyor.
Yazarın Tüm Yazıları