Paylaş
Şöyle ki, bu ülke kökenli soydaşlarımız Türkiye Türklerine hep şunu hatırlatıyorlar:
“Bize ‘Bulgar Türkü’ deyip durmayın, biz ‘Bulgaristan Türküyüz’!”
* * *
ÖYLE tabii, zira “Bulgar” sözcüğü de, “Türk” sözcüğü de birer kavmiyet sıfatıdır.
Burada biyolojik özellik ağır basar. Genel soy, sop, kan bağları devreye girer.
Buna karşılık, hem Bulgaristan, hem de Türkiye, bünyesinde farklı etnisitelerden insanların yaşadığı ulus-devletleri tanımlamak için kullanılan kelimelerdir. Sıfat değildirler!
Her ikisi de siyasi coğrafya ve yurttaş aidiyeti ekseninde inşa edilmişlerdir.
Dolayısıyla, ne bir “Bulgar Türkü” olabilir, ne de bir “Türk Bulgarı” olabilir!
* * *
OLAMAZLAR, çünkü her şeyden önce, iki farklı etnik sıfattan üçüncü bir tanım icat etmeye kalkışırsanız, bütün dillerdeki bütün dilbilim kurallarının ırzına geçmiş olursunuz.
Çok daha önemlisi, kâh bilinçli, kâh bilinçsiz, ulus-devleti balçık zemine oturtursunuz.
Çünkü, çoğunluk kavim eğer o ulus-devletin yurttaş adını tanımlarken de kendi sıfatını dayatırsa, azınlık etnisiteler haklı olarak, bu sıfatla anılmaktan alınır, yaralanır ve gocunurlar.
Tıpkı, aynı zamanda yine bir etnik sıfat olan “Türk” kelimesi empoze edildiği için, başta Kürtler, ülkemizdeki farklı aidiyetlerin de alınması, gocunması ve yaralanması gibi!
Haa, resmi ideolojinin klasik söylemine başvurarak “Türk” sözcüğünün illâ etnisite ifade etmediğini ve TC yurttaşlarını bir bütün olarak tanımladığını mı öne sürüyorsunuz?
O halde tekrar başa, yani Bulgaristan’daki soydaşlarımıza dönelim.
* * *
SLAV kökenli Müslüman Pomaklar hariç, komşu ülkede yaşayan, Dede Korkut lisanıyla konuşan, Deliorman türküsü söyleyen, ailelerinin bir bölümü Türkiye kentlerinde ikâmet eden ve Sofya Parlamentosu’nda da “HÖH”le temsil edilen insanlar kimler?
Onlar, ezici çoğunluğu evlâd-ı fatihana uzanan ve muhtemelen de, bugünkü Anadolu ahalisinin pek çoğundan bile fazla “Türk” olan Türkler değil mi?
Tabii ki öyleler ama, farklı aidiyetten TC yurttaşlarına da “Türk” denmesini şart koşan yukarıdaki “resmi söylem”e uyarsak, kendilerine “Bulgar” (!) dememiz gerekiyor.
Evet evet, çünkü Türkiye’nin canı can da Bulgaristan’ınki patlıcan mı?
Eh, madem ki etnik aidiyet ve hissiyatı ne olursa olsun bizim ülkemizdeki herkes mutlaka “Türk”tür (!), o halde aynı şekilde, oradaki herkes de “Bulgar”dır (!)!
Zaten, komünist diktatorya döneminde Jivkov da başka bir şey söylemiyordu ki!
Gayet kestirmeden, “Bulgaristan’da yaşayanlar Bulgardır! Kabul etmeyen ya esir kampına, ya da yallah kapı dışarı” diyerek, soydaşlarımıza etmediği mezalimi bırakmadı.
İmdii...
* * *
İMDİSİ şu ki, “Bulgar Türkü” gibi yenip yutulmaz bir herze yumurtlayarak en bariz yanlışı yaparken, aslında paçayı kendi kendimize ele veriyoruz.
Açıkça itiraf etmesek de, Türkiye’de yaşayan herkesin kendini “Türk” hissetmediğini ve hissedemeyeceğini bal gibi bildiğimiz içindir ki, bilinçaltımızdaki “ucu bize de dokunur” korkusuyla, öz soydaşlarımıza bile etnik bir “Bulgar” sıfatını eklemek gafletine düşüyoruz.
Hem politik, hem etnik açıdan tek doğru tanım olan “Bulgaristan Türkü” terimi ister istemez “Türkiye Kürt’ü” doğrusunu da getireceğinden, gerçeklerden kaçmayı seçiyoruz.
Oysa gerçekler inatçıdır ve kendilerini öyle duyumsamadıkları müddetçe, Bulgaristan Türklerinin “Bulgar”, Türkiye Kürtlerinin de “Türk” olamayacağı bu gerçeklere dahildir.
Paylaş