Paylaş
Kadıncağız buzdolabının üzerine çıkmış tepin tepin tepiniyor ve ağırlığına dayanamayan kapı çöktüğünde de etrafındakilerinin kucağına yuvarlanıyor.
Adamcağız konsolosluk girişinin beton sütununa tekme savuruyor, sonra da zahir ayağı acıdığından kaldırım kenarına çömelip pabucunu çıkartıyor.
Çocukcağız bayrağı benzinle tutuşturuyor ve alevler kendi elbiselerine de sıçradığından, çevreden yetişenler tarafından kurtarılıyor.
Yakılan otomobilin ateşi komşu binayı sarmaya başladığından da bu kez alelacele iftaiye çağrılıyor.
Yukarıdaki traji - komik imajları televizyonda siz de seyretmişsinizdir, azı var fazlası yok, Türkiye'de İtalya böyle protesto ediliyor.
* * *
ELİNİZİ vicdanınıza koyun ve doğruyu söyleyin, yukarıdaki manzaraların şekil itibariyle, Körfez Savaşı sürecinde Bağdat'tan ekran aracılığıyla gelen ve bizde de tebessüm konusu olan o hazin ‘protesto gösterileri’nden farkı ne ?
Yakılan bayrakların rengini, tahrip edilen malların cinsini ve haykıran kalabalıkların giyimini değiştirin, işte ayvaz kasap hep bir hesap...
İşte, ötekiler gibi ‘duygusallık çoğrafyası’nda yaşayan bir Türkiye...
İşte, ‘akılcılık coğrafyası’na hala yelken açamamış fevri kitleler...
Ve sonra, yine elinizi vicdanınıza koyarak şu sorulara dürüst cevap verin:
Bir haftadır televizyonu her açısında böyle imajlarla karşılaşan ‘sıradan Batılı’ acaba bizim ülkemiz ve bizim insanlarımız için ne düşünebilir ?
Başka yerden aynı tür imajlar size ulaştığında ya siz ne düşünürsünüz ?
Yukarıdaki ‘sıradan Batılı’ ki onun kollektif hafızasındaki ‘Türk geliyor’ sözünün bilinçaltı izi henüz tam körelmemiştir, buzdolabı üstünde tepinirken yuvarlanan kadın veya bayrağı aleve verirken tutuşan adam sahnelerini gördüğünde, velev ki cumartesi gecesi Tarkan şarkısıyla dans etmiş olsa bile Ankara'nın muhtemel AB üyeliği konusunda nasıl bir hükme varabilir ?
Ve o ‘sıradan Batılı’ ki Kürt sorunu ve Apo konusunda tıntındır, bir yanda, sahte mahte ama Roma meydanında açlık grevi yapmakla yetinen PKK taraftarlarını, diğer yanda da sırf İtalyan markası olduğu için otomobil tahrib eden kalabalıkları izlediğinde hangi tarafa sempati besleyebilir ?
Dediğim gibi, cevapları size bırakıyorum.
* * *
AKLIN yerine duygusallığı oturtmuş kitleler belirli dönemeçlerde ‘intikam’ refleksleriyle hareket ederler. Kollektif davranırlar ve sembol kırarlar.
Genel olarak, hem bu kitlelere yön veren ideolojilerde otoriter boyut ağır bastıkça, hem de sosyal çerçevede skala düştükçe yukarıdaki refleks güçlenir.
Dürtü soğukkanlı düşünmeyi manen ve maddeten engelleyen şeylerle beslenir.
Fakat bu illa, kitlelerin sonuç itibariyle haksız olduğu anlamına gelmez.
Nitekim, köylülükten henüz proletaryaya geçememiş ilk işçiler patronların hayasız sömürüsüne karşı makina tahrip ederek kızgınlık ifade etmişlerdir.
Burada tepki yerden göğe kadar haklı fakat yöntem baştan sona yanlıştır.
Tıpkı, bugünlerde Türkiye'de olduğu gibi...
İtalyan hükümetinin ebleh tutumunu kınamak için simgesel, vakur ve ölçülü protesto eylemleri yapmak, hatta bunu sivil bir boykota dönüştürmek başka bir şeydir, ama işi egemen bir ulusun bayrağını yırtmaktan kendi milli servetimizi tahrip etmeye kadar uzanan histeri krizlerine vardırmak bambaşka bir şeydir.
İlki ‘akılcılık coğrafyası’na yelken açmış rasyonel bireyin refleksidir.
Diğeri ‘duygusallık coğrafyası’nda karaya oturmuş fevri teba tepkisidir.
Dileyelim ki, ulusumuzun esenliği ve ülkemizin selameti için ‘duygusallık çoğrafyası’nın mercan kayalıklarından hemen, şimdi ve derhal kurtulup, artık ‘akılcılık coğrafyası’nın yakamozlu enginine pupa yelken dümen kıralım.
Paylaş