Soru konferansı

1990 veya 1991 Haziranı olmalı, AGİK Konseyi’ni izlemek için Kopenhag’a gitmiştim.

O sıra yine her zamanki ‘korunma refleksi’ içinde yaşayan Ankara da geleneksel ‘resmi tezler’i anlatsın diye Mümtaz Soysal’a aynı başkentte konferans düzenletmişti.

Profesör uluslarası arena önünde malûm teraneyi tekrarladı ve sorulara geçildi.

Oralı bir Türk bir gazeteci ise oturumun tek lisanı İngilizce olduğundan, çok sıradan ama yine de Kürt ve demokrasi konularını içeren bir soruyu, doğal olarak Joyce dilinde sordu.

Yalanım yok, ertesi yıl Rusya’daki palyaço general darbesini de savunacak olan Soysal derhal Türkçe’ye geçti ve ‘sonra kendi aramızda konuşuruz’ diyerek faslı o an kapattı.

* * *

YUKARIDAKİ örneği, düzenleyicilerine ve katılımcılarına yöneltilen iftira, tehdit ve hakaretler karşısında metazori ertelenen ‘Ermeni Konferansı’ nedeniyle anlattım.

Şimdi burada, ‘normaller’ ve ‘anormaller’ olmak üzere ikili ayırım yapacağım.

Önce, CHP milletveki Şükrü Elekdağ’ın işi konferans üyelerine ‘hain’ damgasını vurmaya vardırmasını o ‘normal’ kategoriye sokuyorum.

Sonra, sanki gizli kapaklısı varmış gibi, katılımcıları ‘işte bu alçaklar’ diye çarşaf çarşaf ‘ifşa eden’ ve gözdağı vermek için inanılmaz yalanlara başvuran mihrakları da ‘normal’ (!) sayıyorum. Aksini düşünmek hayalperestlik olurdu.

Aynı şekilde, YÖK tarafından Konferans’a getirilen ‘bilimsel olmamak’ suçlamasını de ‘normal’e sokuyorum.

Tabii, foruma gelen bir çok Türk profesörün en ünlü dünya üniversitelerinden unvan taşıdığını ve bu titrlerin oralarda aşıremonto yazılmış tezlere dağıtılmadığını söyleyerek, ‘bilimsellikte de mi tereciye tere mi satılıyor’ diyerek çene yorabilirim ama, değmez.

* * *

İLK ‘anormalliğe’ geldiğim takdirde ise, en önce, acaba hangi müneccimbaşılıkla daha toplanmamış bir Konferans’ın ‘Ermeni soykırımı’ tezini benimsediği iftirası atıldı?

Yalan ve de kuyruklu yalan! Konuyu çok yakından izleyen birisi olarak biliyorum ki, katılımcılar arasında bu hükme varmış olanların sayısı tek bir elin parmaklarını geçmiyor.

Türk ‘resmi tezi’ni sorgulamak Ermeni ‘resmi tezi’ni onaylamak anlamına gelmez.

O halde, düne dek en ‘demokrat’ kabine üyeleri arasında saydığım Adalet Bakanı Cemil Çiçek bile eğer ‘arkadan hançerliyorlar’ diyebiliyor ve böylelikle de bizzat kendisi sivil ve akademik özgürlükleri tam ‘yürekten kamalıyorsa’, işte ‘anormal’ olan budur!

Ardından, Konferans katılımcılarının türban, Nursi, 28 Şubat gibi konularda da dürüst ve etik davranmasını alkışlayan; ama aynı insanlar diğer bir tabu tez’i sorgulamak cesaretini gösterdiğinde ya havaya bakıp ıslık çalan; yahut Hasan Celal Güzel gibi en keskin ‘resmici’ kesilen ‘İslami milli’ hassasiyetten ‘intelligentsia’nın çifte standartı da ‘anormal’dir.

Ve tabii ki, demokrasi nutkuna ek olarak Erivan’a ‘buyrun, gerçeği araştıralım’ çağrısı yapmış bir hükümetin akademik ‘aykırı tartışma’ya dahi ‘ruhi’ ortam sunamaması; buna rağmen de uluslararası arenada inandırıcı olmaya çalışması haydi haydi ‘anormal’dir!

* * *

ŞİMDİ başa dönüyorum, aslına bakarsanız, her soruyu daima ‘sonra kendi aramızda konuşuruz’ ikazıyla ertelemiş bir ideoloji hükmederken, bunlar bile ‘anormal’ sayılamaz.

Ketum ve papağan toplumlarda ‘normal’ addedilmeyen şey, soru sormak cesaretidir!

İşte, bırakın konuşmayı falan; üstelik zaten ‘cevap saptamak’ gibi bir hedef ve niyet gütmeyen ‘Ermeni Konferansı’nın metazori ertelenmesiyle, o ‘soru’ susturulmuş oldu.

‘Normal’ mi, ‘anormal’ mi, hala ‘sorgulamak’ cesaretiniz varsa, siz karan verin.
Yazarın Tüm Yazıları