BATI’nın ve Avrupa’nın PKK’ya gizli veya açık destek verdiği iddiaları doğru mu?
Hayır, değil! Yalan! Üstelik de kuyruklu ve sunturlu yalan!
Ülkemizi özgürlük ve refah coğrafyasından kopartmak azmindeki ‘ulusalcı’ kesimin kafa bulandırmak amacıyla ikide bir ortaya sürdüğü bu temcit pilavı asla gerçeği yansıtmıyor.
Hem komplo teorilerinin en ilkelini, hem de palavraların en daniskasını oluşturuyor.
Ama tabii, Atina ve Güney Lefkoşa’nın bir ara düştükleri gafleti hariç tutuyorum.
Önce, durmadan dil pelesengi edilen şu ‘silah menşei’ konusundan başlayayım.
***
EFENDİM, Kürt militanlar Fransız mayını, Belçika piştovu veya ABD uçaksavarı da kullandığına göre, demek ki Paris, Brüksel ve Washington PKK’yı gizliden ‘besliyormuş’.
Fesüphanallah!
İmdiii, aslında o militanların üzerinden en çok ‘Kalaşnikof’ tüfek yahut ‘Dragunov’ mitralyöz çıktığı için, işi bu defa da ‘Rus parmağı’ (!) keşfetmeye mi vardıracağız?
Tabii ki hayır! Çünkü, çok ve karanlık bir ortama tekabül eden uluslararası ‘paralel silah piyasası’nda; hele hele Ortadoğu’da mevcut olan aynı piyasada tek bir kural geçerlidir:
Parayı veren düdüğü çalar. Bezirgán ‘iyi hal kağıdı’na değil, yeşil banknota bakar.
Nitekim, bastırın bana papeli, ben size İsveç çeliği ‘Oerlikon’ topundan, Amerikan kaporta ‘Hummer’ cipine, ordu donatacak tüm malzemeyi derhal emrinize amáde kılayım.
Zaten, Kenya’dan kalkan İsrail uçağına yine ABD menşeli füze yollandı diye, ‘İslami teröristleri aslında CIA donatıyor’ türünden yeni bir komlo teorisi daha mı uyduracağız?
Tut kelin perçeminden, kelde perçem ne arar!
***
SONRA, ne genel olarak Batı, ne de özel olarak Avrupa devlet ve kurumlarının ‘PKK’yı desteklemek’ gibi resmi ya da gayr-ı resmi bir siyaseti asla mevcut değildir!
Hele hele, Apo’nun ‘İmralı Palas’ta döktürdüğü incilerden ve AB süreciyle Türkiye nin Kürt sorununda yabana atılmayacak adımlar atmasından sonra, hiç mi hiç mevcut değildir.
Ezici çoğunluğu kendi ülkelerinde azınlık milliyetçisi olan veya ırkçı bir ‘Türk düşmanlığı’ güden kesimi hariç tutuyorum. Bunlar istisnai, her halükarda da çok marjinaldir.
Ayrıyeten, ‘ulusalcı’ iddiaların tam tersine, yukarıdaki ‘Apo’nun avukat kuryesiyle aynı ‘İmralı Palas’tan sağa sola talimatlar göndermesinin Brüksel’le en ufak bir ilgisi yoktur.
Aksine, ‘yüksek güvenlik’ tedbirini iyi bilen Avrupa ‘serbesti’ye pek şaşmaktadır.
Nitekim, tek bir devlet veya kurumun bu konuda Ankara’ya miniminnacık eleştiri getirdiğini bana göstereecek babayiğit ortaya çıksın, tükürdüklerimin hepsini yalayacağım.
***
AMA doğru, ‘paravan’ nitelikli bir çok PKK örgütü Avrupa’da cirit atıyor.
Normaldir! Normaldir, zira ister zaaf deyin, ister laçkalık, demokrasilerin ‘legalite’ kavramı ‘suç sözden fiile dönüşmediği müddetçe suç değildir’ ilkesi üzerine oturur.
Dolayısıyla, zaten yaklaşık bir milyon Kürt kökenli insan barındırmakta olan Avrupa rejimin doğası itibariyle buna ‘göz yummak’ zorundadır. Aksi takdirde kendini inkár eder.
Zaten sorarım size, İspanya’da korkunç tedhiş eylemleri düzenleyen ‘ETA’ daha düne kadar, orada ‘tek durduğu’ için, Fransa’da elini kolunu sallayarak gezinmiyor muydu?
ABD’de açık faaliyet gösteren İrlanda ‘IRA’sı da makbuzla para toplamıyor muydu?
İtalyan ‘Kızıl Tugay’ üyeleri ise Belçika’dan siyasi mülteci hakkı almıyor muydu?
Oysa, ‘demokratik legalite’ zaafı Madrid, Londra ve Roma’da da olduğu için, onlar Fransa, ABD ve Belçika’ya ‘terör ve bölücülüğü destekliyorsunuz’ demeye kalkışmadılar.
İşte, PKK’ya ‘destek’ (!) konusunu da atmasyon ‘komplo teorileri’ çerçevesinden değil, çetrefil gerçeklerin nesnellik penceresinden anlayabiliriz.