Paylaş
Kıvrak İngiliz zekası, bu haftaki ‘The Economist’ dergisi kapağına ‘NATO’ yazıp iki nokta koyduktan sonra yanına ‘orta yaş krizi’ cümlesini eklemiş.
Doğru, 4 Nisan 1949'da kurulmuş olan Kuzey Atlantik Paktı, şaka maka, önümüzdeki baharda tam yarım asrı devirecek. Kadınlarda menopoza, erkeklerde de andropoza tekabül eden buhranlı dönemin en netameli kavisini dönecek.
Dolayısıyla da bütün canlı bünyeler gibi evrim sancıları yaşayacak.
* * *
ZATEN yaşıyor... Nitekim, çarşamba günü Brüksel'de ve dışişleri bakanları düzeyinde toplanan İttifak Konseyi yukarıdaki sancıları ayan beyan dışavurdu.
ABD temsilcisi Madeleine Albright, Soğuk Savaş nihayetiyle birlikte kabuk değiştiren ve gelecek yıl üç Doğu Avrupa ülkesiyle genişleyecek olan NATO'nun önümüzdeki dönemde hem teorik coğrafi alanının biraz daha dışına taşmasını, hem de pratik yaptırım yeteneğinin biraz daha üzerine çıkmasını istedi.
Eh ‘biraz, biraz’ ama, her ne kadar Albright diplomatik lisan-ı münasiple konuşmuş olsa dahi Washington sözcüsünün talepleri son tahlilde jandarmalık anlamına geliyor. Amerikalı bakan İttifak'ın zaptiyelik yapmasını öneriyor.
Açıkçası, Beyaz Saray'ın gönlünde sağı solu pek iplemeyen ve komşu kümese başına uzatmaktan hiç çekinmeyen biraz eli maşalı bir Atlantik Paktı yatıyor.
* * *
TAMAM, Bosna, Kosova derken NATO zaten 1949 sahasının dışına çıktı. Şimdi periferiye de uzanıyor. Ama bu muğlak ‘periferi’ nereleri kapsamaktadır ki ?
Sıcak çöl, soğuk step, uzak tayga, artık buralar da mı çevreye dahildir ?
Tamam, İttifak'ın hızlı karar mekanizması oluşturması ve fiili uygulama marjı geliştirmesi gerekmektedir ama Batı askeri örgütü BM'yi eşek başına koyan veya AB'yi umursamayan bir bekçi edasıyla etrafta racon kesebilir mi ?
Bana sorarsanız hayır !
Kuşkusuz, ABD yaklaşımında kısmi bir haklılık vardır ve her halükarda da onun parayı veren ülke olarak düdüğü çalmak istesi bir ölçüye kadar makuldür.
Üstelik, Avrupa'nın bugüne dek somut bir savunma yapısı oluşturamaması ve Balkan krizlerinde armut toplaması Washington'un talep marjını arttırmaktadır.
Fakat bunlar NATO'nun astığı astık kestiği kestik davranan ve uluslarası hukukun sınırında dolanan keyfi bir kuruma dönüşmesine zemin yaratamaz.
Hiç bir gerekçe, andropoz krizi geçirmeye başladı diye elli yaşındaki bir adamın aklına estiği an sağa sola zılgıt çekmesini meşru gösteremez.
* * *
ZATEN bu Amerikan yaklaşımı Avrupalı müttefikleri çok rahatsız ediyor.
NATO'da her zaman ‘tek tabanca’ konuşmuş olan Fransa'ya ek olarak şimdi Schröder'li Federal Cumhuriyet, hatta ve hatta, bugüne kadar Yaşlı Kıta'da ‘ABD’nin 5. kolu' addedilen İngiltere bile artık Washington'a mesafe koyuyor.
Avusturya'da ortak savunma insiyatifi, Paris'te Fransız - Alman zirvesi ve Saint Malo'da Chirac - Blair teması derken, Atlantik Paktı'ndan bağımsız bir yapılanma fikrini rafa kaldırmış olan AB tekrar aynı doğrultuya yöneliyor.
İktisadi birliğe ek bir askeri birlik fikri hızla taraftar topluyor.
Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde NATO üyelerinin ‘Amerikancı’ ve ‘Avrupacı’ olarak ayrışması sürecinde netleşme beklemek gerekmektedir. Bu, kaçınılmazdır.
Ve söz konusu süreçte Türkiye nerede olacaktır ? Ankara ‘geniş periferi’ nin en önünde yer almaktadır. Coğrafya itibariyle topun ağzında bulunmaktadır.
Ama bu rizikoya rağmen ülkemiz şu an AB'ye çok uzaktır. Böyle bir uzaklık da otomatik olarak ABD'yle yüz göz bir yakınlaşmayı gündeme getirmektedir.
Bu yakınlaşma ise etki - tepki ilişkisinde ve İttifak kamplaşmasında bizim Avrupa'yla zaten berbat ilişkimizi daha da sarsacaktır. Uçurum açılacaktır.
Ellinci yılındaki NATO'nun ‘orta yaş krizi’ Türkiye'yi de etkileyecektir.
Dileyelim ki, kendi hesabımıza biz de andropozlu tepkileri bırakalım...
Paylaş