HER "resmi tarih" kendi efsanesini üretir. Geçmişteki bir "gerçek"i kendine göre yontar. Yorumlar ve de "süsler".
Yahut, asla mevcut olmamış her hangi bir "gerçek"iyoktan var eder.
Ancak dikkat, yukarıdaki "resmi" kelimesiyle illá devletler tarafından yazılan, öğretilen ve háttá dayatılan "tarih"leri kastetmiyorum.
İster azınlık, ister çoğunluk olsun, uhrevi dinlerden dünyevi ideolojilere ve mikroskopik yapılanmalardan diaspora gruplaşmalara, efsaneler bir süreklilik nedenidir.
"Bugün"ü sürdürebilmek için "dün"ü mitosa dönüştürmek zorunluluk oluşturur.
Oysa, "mümkün mertebe nesnel" bir "tarih" bu değildir ve olamaz!
* * *
"NO pasaran"! Bu ifade İspanyolcada "geçemeyecekler" anlamına geliyor.
Yukarıdaki slogan ilk kez 1936 - 1939 İç Savaş’ı sırasında ve asi General FrançeskoFranko ordusuna karşı Madrid’i savunan Cumhuriyetçi kuvvetlerin "maneviyatını yükseltmek" amacıyla, Komünist Parti lideri Dolores İbarruri tarafından kullanılmıştı.
20. Yüzyılın "resmi tarih" efsaneleri arasında da en baş köşeye oturur.
Bir, iki, háttá üç kuşak "sol mitoloji" yukarıdaki şiar üzerinde yükselmiştir.
Eh, meşru hükümete isyan etmiş ve Faşist İtalya’yla Nazi Almanya’nın desteğini arkasına almış başıbozuk bir apoletliye karşı "geçemeyecekler" diye meydan okumaktan daha asil, daha vicdani, daha insani bir şey düşünülebilir mi?
Buna bir de, o Cumhuriyetçileri desteklemek için dünyanın dört bir yanından İspanya’ya koşan "Uluslararası Tugaylar"ı ekleyin ki, çok uzun dönem yukarıdaki efsaneye iman etmiş birisi olarak, haniyse şimdi bile tüylerim diken diken oluyor.
Ancak, yine "mümkün mertebe" diye vurguluyorum, "nesnel tarih"i yansıtmıyor.
* * *
YANSITMIYOR, çünkü hadi hoşgörülü davranalım ve zaten sicilli bir Stalin ajanı olan İbarruri Yoldaşın yukarıdaki "geçemeyecekler" sloganını dahi, Fransız Mareşal Petain’in 1916’daki Verdun savunmasından çaldığı gerçeğini bir "ayrıntı" (!) sayalım.
Fakat, ne İç Savaş’ın İspanyol Sahrası’ndaki 17 Temmuz 1936 "general isyanı"yla başladığı; ne "Cumhuriyetçiler"in "Milliyetçiler"den daha haklı zemine oturduğu; ve bilhassa, ne de birinin diğerinden daha "insani" (!) olduğu ve davrandığı doğrudur.
Çünkü, ruhbanların kellesini kitlesel olarak kesmek dahil, birincilerin korkunç kıyamda ikincilerle atbaşı yarıştığı İspanya İç Savaşı aslında 1934 Şubat’ında başladı.
Viraj, Sosyalist Parti’nin proletarya diktatörlüğüiçin gizli komite kurmasıyla dönüldü.
İki yıl sonra resmen "Halk Cephesi"nin "zafer" kazandığı söylenen ama sonuçları asla açıklanmadığı için Franko’nun "kazan kaldırması"na yol açan diğer bütün gelişmeler ise, 1 Nisan 1939’daki "nihai nokta"ya kadar birer karşılıklı vahşet ve katliam dizidir!
Efsaneler yalandır ve taraflardan hiçbiri "masum" (!) veya "mağdur" (!) değildir!
İç Savaş içinde iç savaş, komünistlerin KGB aracılığıyla rakiplerini "temizlemesi"negirmiyorum, "Milliyetçiler" ne denli suçluysa "Cumhuriyetçiler" de en az o kadar suçludur.
İşte İspanya’da "mümkün mertebe nesnel tarih" budur ve galiplerin ve mağlupların birbirlerine zıt efsanelerle üretmiş olduğu "resmi tarih"lerin kıymet-i harbiyesi sıfırdır.
* * *
ASLINA bakarsanız, Franko ertesindeki demokratik İspanya bu "mümkün mertebe nesnel"e çok yaklaşmıştı. Bizzat kendi akademik tarihçileriyle zıt efsaneleri tırpanlamıştı.
Ama şimdiki Zapatero hükümeti İç Savaş’ın 70. yıldönümüdür diye "Frankizm mağdurları"na ilişkin yasa çıkartıyor ki, tekrardan "resmi tarih" anlayışına çark ediyor.
Oysa, "mümkün mertebe nesnel tarih" er geç her "no pasaran"ı aşıyor ve aşacak.