"TARAF" gazetesi, "Ergenekon" tutuklusu ve eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’un hazırlattığı "netámeli yazarlar" listesini ayrıntısıyla yayınladı.
Kendisine hemen ikinci sırada yer bahşedilen bu satırlar yazarı da şöyle "fişlenmiş":
"İsrail ve İngiltere tarafından enforme edilmektedir. Yetişme tarzı ve geleneği ile Fransız etkisiyle de hareket eder. Neo-liberal polikaların destekçisidir".
Tabiiaslında, bu "enforme edilmek" fiiliyle o ülkelerle "paslaşmak" kastediliyor.
Ve de bilhassa, yazarların açıkça ve álenen ifade ettiği görüşleri tahlilden bile áciz bu tür "kifayetsizlik kurumları"nın, ulus güvenliğini emanet ettiğimiz TSK bünyesinde "istihbarat birimi"" (!) işlevi görmesine, o ulus güvenliğimiz açısından hayıflanır mısın?
* * *
İLKİN, bu satırlar yazarı İsrail’in varlığını bir realpolitik olarak savunuyor ve "anti- semitizm" denilen Yahudi düşmanlığından tiksiniyor olsa dahi, kalbi en az 1967 Savaşı’ndan beri, zaten her yazısında "mazlum ve mağdur" diye andığı Filistin halkı için çarpar.
Halep oradaysa arşiv buradadır, Siyonist devleti "Filistinliyim, çünkü Yahudiyim" diye ve bizzat Musevi etiği açısından eleştiren makaleleri bir yana, aynı mazlum ve mağdur halka reva görülen eziyetlere karşı belki yüz, belki iki yüz, belki üç yüz yazı kaleme almıştır.
Öyle ki, hem İsrail Konsolosluğu tarafından protesto edilmiştir; hem de "Uluengin Yahudi Devleti karşıtlığındases ve ders duvarını aştı" türünden iftiralara maruz kalmıştır.
Davudi yıldızlı ülkeye de Rabin’in cenazesini izlediği 1995 yılından beri gitmemiştir.
Bu tarihten beriyse, herhangi bir İsrailliyle telefon ahizesinde bile konuşmamıştır.
Pekii, o İsrail deli midir ki, böyle bir şahsı enforme, yani aslında manipüleetmektedir?
* * *
SONRA, şimdi düşünüyorum da, beni enforme edecek; dolayısıyla "kafa kola alacak" hangi İngilizle şahsen veya ahizede, ne zaman görüştüğümü çıkartmaya çalışıyorum.
Acaba, geçen hafta Çukurcuma’da tesadüfen rastlaştığımız ama kira pahalılığından başka tek láf etmediğimiz, aziz dostum David Tonge mi bana "yönlendirme" (!) kakalıyor?
Yoksa, Brüksel’deki "İstanbul Center"in açılış töreninde ancak uzaktan selamlaşıp, kalabalıktan ötürü bir çift kelime bile konuşmadığım, yine kadim dostum Andrew Finkel mi?
Tamam da, kokteylere adım atmadığıma; Britanya ilintili bir Allah’ın kulu dahi bana telefon etmediğine, mail yollamadığına; uçkurumu çözmediğine; üstelik Blair’e bile "Bush çömezi" diye ateş püskürdüklerim başta, ABD rotalı Londra’yı eleştirdiğim yazılar diz boyu olduğuna göre, o İngiltere kara kaşımın ve kara gözümün aşkına mı beni "aydınlatıyormuş".
* * *
JANDARMA fişimdebuyrulan "Fransız etkisi" ise gerçekten hezeyan oluşturuyor.
Çünkü insaf, zahir "mim"imdeki o "yetişme tarzı"na duyduğum tepkiden dolayı, táa Mitterrand’dan Sarkozy’ye ve Sırp dostluğundan köhne cumhuriyetçiliğe, şu Türk basınında Fransa’nın hem politikalarını, hem de ideolojisini her halde en çok ben eleştirmişimdir.
O halde şimdi, şu saptamaları yapalım.
* * *
ULUS güvenliğini emanet ettiğimiz TSK ve ülke asayişini teslim ettiğimiz JGK üzerine asla vazife olmadığı halde yurttaşları "mimlerken", bir de yazarların "esas çizgi"sini bile saptamaktan áciz ve onunla tam zıt "fişlemeler"e "istihbarat" diyorsa, durum vahimdir.
Üstelik, hem iftiraları yiyip yutmamız isteniyor, hem de "milletin ordu yandaşı tepki göstermesi TSK’nın doğal beklentidir" diye askeri çağrı yapılıyorsa,durum pek vahimdir.
Oysa şahsıma yönelik iftiraların temizlenmesi bir beklenti değil, m-e-ş-r-u hakkımdır.