Mevsimlerin çivisi

NEW YORKCUMARTESİ New York’a doğru uçuyordum ki, uçağın sağ lumbozundan seyrettiğim bütün Batı Avrupa’da hava hemen tümüyle günlük güneşlikti.

En kabadayısı, meteorolojik deyimle "parçalı bulutlu" denilebilecek yerler katettik.

Zaten, hostesin verdiği gazetede geçtiğimiz şehirlerdeki ısı derecesine göz attığımda, "mevsim normalleri"nin çok üzerinde rakamlarla karşılaştım.

Ardından, Manş’ı aşıp İngiltere sahilini de terk ettikten sonra, her daim boralarından dolayı yazın bile tekin addedilmeyen İrlanda Denizi’nde tek köpüklü dalga göremedim.

* * *

KABUL, Atlantik üzerinde seyretmeye başlayınca az biraz puslanmalar oldu.

Fakat yine de, kıpır kıpır güneşin altındaki pırıl pırıl Okyanus bütün güzergáh boyunca "çarşaf gibi" bir görünüm sergiledi. Yukarıya gülücükler yolladı.

Sanki kış başlangıcında ve fırtınalar dönemecinde değiliz de, her yaz Yaşlı Kıta’dan Yeni Dünya’ya yarışan kotraların yelken bastığı "mutedil sezon"un en göbeğindeyiz.

Şeytan, uçağın tuvaletinde mayonu giyip aşağıya atlayıver ki, hem teknelerden birine miço yazılırsın; hem de güneşte ve tuzda kemiklerini ısıtırsın diye dürtüp durdu.

İşte ruhu dua istedi, rahmetli anneannemin deyişiyle mevsimlerin çivisi mi çıktı ne?

Fakat yine de, Amerika’ya varınca o mevsim normallerine ulaşacağımızı tahmin ettim.

* * *

OYSA, işte Labrador kıyısı, Hudson Körfezi, Kanada sahili falan gözüktü ki, bırakın buzlaşmış toprakları ve donmuş nehirleri, tek tük kümeler hariç hiçbir beyazlık seçilmiyor.

Belli, daha adamakıllı kar bile yağmamış.

Tamam, henüz Kasım’ın ikinci yarısındayız ama yine de, bu mevsimde buraların kutup örtüsüne bürünmüş olması gerekir. Zaten, önceki geçişlerimin hepsinde de hep öyleydi.

Fakat şimdi, aşağıdaki manzara bizim "pastırma"; Kuzey Amerikalıların da "Kızılderili yazı" dediği "uzun sonbahar"ı andırıyor.

Üstelik, artık adamakıllı güneye rota çizen uçak New York’a doğru irtifa kaybetmeye başlayınca, yakamozlu güneş altındaki manzara daha belirginlik kazandı.

Yat limanlarına girip çıkan bir alay mesire teknesi fark ediliyor ki, inanasım gelmiyor.

Sanki Kuzey Batı Atlantik’in kış başlangıcında değil de, ılık bir Akdeniz güzündeyiz.

* * *

NİTEKİM, pilot alandaki ısıyı anons ettiğinde önce ciddi ciddi tereddüde düştüm.

Çünkü, kumpanya Amerikan olduğundan sırf "fahrenhayt" ölçeğini kullandı.

"Selsiyüs"e çevirdiğimde ise 17 derece etti ki, hesabı kitabı karıştırdığımı düşündüm.

Oysa tekrar tekrar orantıya vurdum, hayır, yanılmıyorum. Peki ama nasıl olabilir?

Bu hafta, en önemli Amerikan bayramı olan "Şükrán Günü" değil mi?

Ve New York’un "Şükrán Günler"i de karla, borayla, soğukla özdeşleşmez mi?

* * *

NEYSE, şu kadar saattir tek nefes cigara içmediğimden dehşet nikotin krizine girmiş durumdayım ki, ben de hışımla havaalanından çıktım.

O ne, dışarısı bahar! Bırakın gocuğu, paltoyu, kabanı, haniyse ceket bile fazla geliyor.

Zaten, sarı taksilerin kara şoförleri de bağrı açık bitirim gömleği giyinmişler. Kabul, görkemli kadınlar yaz erotikasını terk etmişler ama, yine de kış mahremiyetine kaçmamışlar.

Belli, beni "mevsim normallerinin üzerinde" seyreden bir New York karşılıyor.

Ve, o taksilerden birine atlayıp otel odasına girdiğim an televizyonda duyduğum ilk haber, Nairobi’de toplanan BM İklim Konferansı’nın sırf New York’ta değil, istisnasız tüm dünya şehirlerinde de, mevsimlerin "normalin üzerinde" seyrettiği konusunu işliyordu.

Evet evet, mevsimlerin çivisi, üstelik nalbant çivisi çıktı ki, bunu yarına bırakıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları