MAYIS Ocak’ta başladı! Üstelik, ne Avrupa’da, ne de Amerika’da başladı.
Takvime táa beş ay önceden ve uzak bir Sarı Asya’dan girdi.
Evet, 1968 Mayıs’ı o sene Vietnam Yeniyılı’na denk gelen "Tet" taarruzuyla başladı.
Zaten de dün gibi hatırlıyorum. Gözümün çapağıyla her sabah ilk iş olarak, "Edison" aparatın lambaları ısınır ısınmaz, "Radyo Günleri"ndeki ajans haberlerini dinliyordum.
Bakalım, on altı yaş kalbimin çarptığı Vietkong gerillaları kaç ABD askeri haklamış?
Bakalım, Saygon’un hangi mahallesini, Da Nang’ın hangi varoşunu basmışlar ?
Ve bakalım, kendimi bildim bileli süren bu savaştan ne zaman muzaffer çıkacağız?
* * *
EVET, "biz" olarak ne zaman kazanacağız? Zira, tabii ki "mazlûm"un yanındayım!
Dolayısıyla da, tabii ki Kuzey Vietnam’ın "bağımsızlık kahramanları"na tapıyorum.
Ho Şi Min’lere, Giap’lara, Le Duc Tho’lara, Nguyen Ti Binh’lere hevesleniyorum.
Ve tabii ki Güney’de "ABD emperyalizmine veuşaklar"ına karşı dişe diş döğüşen ve Kuzey’den "asla" (!) yardım almayan "FNL""mücahitleri"ni (!) efsane addediyorum.
Önce "Life" dergisinde sonra her yerde gördüğüm ve Saygon polis şefini esir gerillayı sokak ortasında şakağından vururken fotoğraflamış o korkunç kareden dehşet duyuyorum.
Çünkü tabii ki ne jeo-politiği, ne tarihi realiteyi, ne de "işin aslı"nı biliyorum.
* * *
ZATEN debilmediğim içindir ki Washington, "yeraltı tüneli vasıtasıyla Kuzey her türlü asker ve silahı Güney’e akıtıyor" mu dedi, "emperyalist yalanı" diye gülüyorum.
Hanoy’un bunu nihayet ve resmen kabullenmesi için aradan yirmi iki sene geçecektir!
Yahut, o Güney "Kuzey özgür seçimlere rıza göstersin, derhal barış imzalanacak" duyurusunu mu yaptı, "uşağın yalanı efendisininkinden de kuyruklu" diye buyuruyorum.
Aynı Hanoy’un buna asla yanaşmayacağını öğrenmek için ise, Paris görüşmelerindeki komünist temsilci Le’nin yine yirmi küsur yıl sonraki "Hatırat"ı okumak gerekecektir!
Evet, kuşağımın tüm iyi niyetli naifleri gibi öylesine körve cahilim ki, bir ay sonra on altıdan on yediye gireceğim o 1968 Mayıs’ına Ocak’tan itibaren ve Vietnam’dan başlıyorum.
* * *
OYSA aslında, Mayıs benimkinden çok önce başlamıştı. Onlar hanidir başlamışlardı.
Ve, o "onlar", bizzat "katil Amerika" (!) insanlarının tá kendisiydi!
Bu rengárenk ülkenin ciddi bir kesimi káh MIT üniversitesinde askerlik celbi yakarak; káh "çocuklar eve dönsün" diye Pentagon’a yürüyerek; káh da "savaşma seviş" şiarından Joan Baez şarkısına veya Marcuse felsefesinden Kerouac şiirine uzanan bir "karşı kültür"ü sahiplenerek, 1968 Mayıs’ını táa 1967’den, 1966’dan, 1965’ten itibaren haber vermişti.
Artı, zenci hakları sözcüsü Martin Luther King’in aynı yıl katledilmesinden sonra, başta "Kara Panterler" örneği olmak üzere, daha "radikalleşen" bir Amerika şekillenmişti.
* * *
O halde, dün dediğim gibi,burnu havada Fransa’nın kırkıncı yıldönümünde "atmış sekiz"i tekele almaya kalkışması "megalomani"den başka bir şey değildir!
Zira, Yaşlı Kıta’daki "Mayıs isyanı" aslında tamamen Yeni Dünya’dan "ithal"dir.
Hem 2. Savaş ertesinin "tüketim toplumu"nu sorgulayan ilk "karşı ideoloji" açısından ithaldir; hem de bizzat "anti Amerikan" ve "sol" söylemi bab’ında ithaldir!
Atlantik’i aşan köprü ise sonsuz geniş bir kavis çizerek, Vietnam Savaşı’nın Pasifik Okyanusu’nu yaladıktan sonra iki sahili birleştirmiştir. Türkiye’den de az biraz teğet geçmiştir.
Dolayısıyla, Tonkin Körfezi’nin anaforuna ek olarak bir de dehşet "Kültür Kıyamı" Çin Denizi’ne düşmüş "atmış sekiz",özünde "made in USA" alamet-i farikalı bir isyandır.
Yarın, o Türkiye’nin gerçekte asla o-l-M-A-m-ı-ş olan "68 Mayıs’ını inceleyeceğim.