Hadi Uluengin: Manşete yerleşmek

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Kabusun altıncı günü enkaz altından kurtarılan canım ciğerim İsmail Çimen'in fotoğrafı birinci sayfalarda yer alsa bile, ‘Herald Tribune’ hariç, deprem aktüalitesi dünkü Batı gazetelerinin manşetinden kaymıştı. Veya kaymaktaydı...

Aynı olgu üç aşağı - beş yukarı televizyonlar için de geçerliydi. Teksas'ta tayfun ve Dağıstan'da arbede haberleri tedricen ilk sıraya yükseliyordu.

Kuşkusuz, bu bile muazzam bir ‘rekor’ (!)dur.

Kendi ordularının katıldığı savaş durumlarını hesaba katmassak, özel dosya, artı özel program, artı özel çağrı, Avrupa basın yayın organlarının bir hafta boyunca yalnız tek bir konuyu işlemesi hemen hiç görülmüş şey değildir.

Ancak, medyatik planda geriye sayış başlamıştır ve giderek hızlanacaktır.

Gönderilen kurtarma ekiplerinin yurtlarına dönmesi gibi, afet bölgesindeki muhabirlerin redaksiyonlara çağrılmasıyla birlikte deprem ertesi gelişmeler ajanslara havale edilecektir. Dolayısıyla da, ikinci, üçüncü plana düşecektir.

Bu trend olağandır ve tüm dünya basının uyguladığı genel yönteme dahildir.

* * *

BUNA rağmen, şimdi Türkiye'yi Batı'nın en birinci gündeminde tutmak ve çok uzun süre onu oradan indirmemek mecburiyetindeyiz. Bu bizim yükümlülüğümüz.

Kuşkusuz, afet gündemimiz medya manşetlerinden kayabilir. Ama, bu afetin kamçıladığı ülke gündemimiz Avrupa hükümetlerinin kabine toplantılarındaki; AB zirvelerinin diplomasi kulislerindeki veya finans kurumlarının değerlendirme konferanslarındaki diğer hayati ‘manşet’lerden asla kaymamalıdır.

Kaybedecek vaktimiz yok, şu an şerden derhal hayır çıkartmak durumundayız.

Çok kapsamlı ve çok hızlı bir dışa açılım seferberliğine girişmemiz ve bu dış dünyayı yaralarımızı siyasi, iktisadi ve insani planda sarmaya sevkedecek bir başka seferberliğe çağırmamız; ötesi, onu buna zorlamamız gerekmektedir.

Yaşadığımız tragedya ‘kendi yağımızla kavruluruz’ edebiyatına veya ‘Türk’ün Türk'ten başka dostu yoktur' hamasetine izin vermeyecek kadar vahimdir.

Başta Başbakan Ecevit ve Dışişleri Bakanı Cem, Ankara'daki yetkililer acil işlerini biraz yoluna koyar koymaz koordineli bir biçimde değişik başkentler arasında mekik dokuyarak onların kapısını çalmalı, olmadı yumruklamalıdırlar ki, isteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara, hem biz kimin pamuk elini cebine atmaya yanaşmadan sırf kurtarma ekibiyle ‘yasak savmaya’ çalıştığını şöyle bir öğrenelim; hem de mevcut şartları sonuna kadar kullanmış olalım.

* * *

YARDIMLARI reddetmeye kalkışan Sağlık Bakanı'nın abes demeçleri Batı'da ‘Türkler insani seferberliğin arkasında bile bit yeniği mi arıyor ?’ tepkisine yol açsa ve kurtarma çalışmalarındaki kaotik eşgüdümsüzlük kısmi eleştirilere hedef olsa bile, demir tavında dövülür, mevcut şartlar hala çok müsaittir.

Deprem haberleri medya önceliğinden düşme trendine girse dahi kamuoyu şu an son derece duyarlıdır. Türkiye'ye her zamankinden daha sıcak bakmaktadır.

Ülke hükümetleri, AB mekanizmaları veya banka konsorsiyumları da Ankara'nın getireceği talepleri cevaplarken bu duyarlılığı göze almak zorundadır.

Dolayısıyla, usta bir ‘piar’ uygulayacak Türkiye'nin bir yandan devletler nezdinde politik ve ekonomik isteklerini sıralarken; öte yandan da, buna moral destek sağlayabilmek için Batı kamuoyundaki hümanist hissiyatı ‘manşette’ tutması gerekir. Tabii işi duygu sömürüsü cıvıklığına vardırmamak kaydıyla...

Ancak, yukarıdaki türden bir iki gaflet daha sergilendiği takdirde, bütün kamuoyları gibi gayet değişken olan Avrupa kamuoyunun ‘madem istemiyorlar, o halde ne halleri varsa görsünler’ havasına girmesi işten bile değildir.

* * *

DEPREM Batı medyasının haber manşetinden inme eğilimine girmiştir.

Ama, bizim iradeci çabamız sayesinde Türkiye'nin bu kez Batı kurumlarının manşetine yerleşmesi mümkün; ötesi, ülkemizin selameti için zorunludur.



Yazarın Tüm Yazıları