Kuşa dikkat!

RİVAYET edilir ki, 1918 sonbaharında en zirveye varmış olan ‘İspanyol nezlesi’ salgını, aynı yılın Kasım ayında biten 1. Cihan Harbi’nden bile daha çok ölüme yol açmıştı.

Yani, dört sene müddetle ve tüm muharebe alanlarında kıyama kurban gitmiş olanları alt alta yazsanız, bunların toplamı ‘nezle’den hayatlarını yitirenlerin rakamına ulaşmıyor.

Hadi, tek mermi dahi sıkamadan, sıhhiye çadırlarının bitli ranzalarında ve dehşet ateşlerin kabusunda nefes verenlerin ‘seferberlik teláfatı’ bilançosunu geçeyim.

Ama aynı nezle Cerrahpaşa’nın ve Gurába’nın karantina koşuşlarında ‘patır patır döktükleri’yle de, Karacaahmet’in ve Eyüp Sultan’ın çukurları öbek öbek doldurmuştu.

O ‘patır patır dökülenler’ki, cenaze defnetmekten bitkin imam efendilerin alel usul sorduğu bir ‘nasıl bilirdiniz’ sorusuyla, patiska bulunamadığı için kefensiz; tahta olmadığı için tabutsuz ve bulaşacağı için abdestsiz, kadavra üzerinde kürenen kireçle gömülmüşlerdi.

* * *

EN başta ‘rivayet’ sözcüğünü kasten kullandım ve belirli bir ihtiyat payı bıraktım.

Çünkü, aslında yeni tür bir grip virüsü ihtiva eden ‘İspanyol Nezlesi’nin 1918 sonbaharında kaç milyon insanın canını aldığı tam olarak bilinmiyor.

Söz konusu virüsünün ilkin saptanamaması; en dev zaiyatın Hintler’de meydana gelmesi ve ‘mikrop yuvası’ siperlerle ‘nezle’nin birbirine karışması, kesin bilançoyu muğlak kıldı.

‘Kesin’ olarak bildiğimiz tek bir şey var:

Antik ve Orta çağlardaki veba, cüzzam, kolera salgınlarını geçersek, ‘İspanyol Gribi’ tüm tarihin; her halükarda da Modern Zamanlar’ın en ölümcül bulaşıcı hastalığı oldu.

Umalım ve ümit ve dua edelim ki, öyle de kalır!

* * *

BU dileği bilhassa ve bilhassa dile getiriyorum, çünkü ufukta pek berbat, pek korkunç, pek melûn bir salgın ihtimali daha beliriyor. Belirdi bile!

Sonsuz ciddiye alınması gereken ‘Kuş Gribi’!

Ortalığı vaveylaya verip panik çıkartanlardan değilim ama, Vietnam merkezli olarak ilk kez Güneydoğu Asya’da rastlanan ve hafta sonu Manyas’taki kanatlılar arasında da saptanan ‘H5N1’ rumuzlu virüsün gerçekten hiç şakaya gelir yanı yok!

Hindi, kaz falan derken, şeklen ‘insanileştiği’ an, yallah ‘kuş cenneti’ne götürüyor.

‘Dünya Sağlık Teşkilatı’ raporlarından ‘New Scientist’ dergisi makalelerine bir alay şey okudum, uzmanlar tam hemfikir değilseler de, ‘Kuş Gribi’nin ‘İspanyol Nezlesi’ni dahi fersah fersah geride bırakan dehşet ve küresel bir felakete yol açması yabana atılamaz.

Zaten, ‘koskoca’ (!) Bush bile eğer cuma günü iláç firmalarına ‘n’olur, aşı üretin’ diye ‘yalvardıysa’, iş gerçekten sonsuz vahim boyuta ulaşmak rizikosunu içeriyor demektir.

O halde?

* * *

BİLİYORUM, mal canın yongası, yani kümes hayvanları üreticiler için ekmek kapısı ama olay öylesine ciddi ki, o üreticilerin ilk şüphede resmi veterinerleri haber vermesi ve tavuğu, kazı, ördeği anında itlaf etmesi gerçekten bir ‘hayat memat meselesi’ oluşturuyor.

Bunun için olması gereken ‘Devlet Baba’ da tüm önlemleri alsın ve tazminatı versin.

Aşı stoğunu, afet planını, hastahane yatağını, tecrit barajını şimdiden hazırlasın.

Ve hakkıdır, aynı ‘Devlet Baba’ bunun karşılığını biz yurtaşlara da vergiyle ödetsin.

Parayla, pulla ölçülemez, burada söz konusu olan şey hayatımızdır! İnsan hayatıdır!

‘Kuş Gribi’ni ‘kuş’ gibi seyretmek gafletinin, maazzallah, leşimizin üzerinde iki kürek kireçle çukuru kefensiz, abdestsiz ve tabutsuz boylamayı getirebileceği bir vakıadır.

Aman aman, ‘kuş cenneti’ne kuş gibi uçmak istemiyorsak, ‘Kuş Gribi’ne dikkat!
Yazarın Tüm Yazıları