Komplo felsefesi

ASLINA bakarsanız, biraz "sağır duymaz uydurur" metaforuna benzetebileceğimiz zihin silsilesi, insanoğlunun varoluşuyla birlikte beyin sistematiğinde yer edindi. Doğaldır.

Nedenini, o insanoğlunun sonsuz çetrefil evreni kavramaktaki çaresizliği oluşturur.

Anlaşılamayan ve bilinemeyen şeyleri asgari bir rasyonaliteden dahi uzak gerekçelerle açıklamaya çalışmak; háttá buna "rasyonel kılıf" bile aramak, özünde içgüdüsel bir reflekstir.

Dolayısıyla, "komplo teorileri"nin geçmişi de çok, çok eskilere uzanır.

Artı, teokratik, totaliter ve otoriter zihniyetler yukarıdaki beyinlere ne denli kazınmışsa, "komplo teorileri"nin üretilmesi ve kabullenilmesi de aynı oranda kolaylaşır.

* * *

NİTEKİM, Hitler Nazizminin "Yahudi - plutokrat"; Stalin komünizminin ise "burjuva - kozmopolit" eksenli "komplo teorileri" üzerinde yükselmesi tesadüfi değildi.

Modern tarihin bu iki en korkunç totalitarizmi ancak "günáh keçileri" icád ederek ve de bilhassa, kitleleri onların varlığına inandırarak mevcut olabilirlerdi. Zaten de öyle yaptılar.

"Günáhkarlar" birinin gaz odalarında, diğerinin ise Gulag kamplarında yok oldular.

Tabii buradaki ikinci esas dehşeti, o kitlelerin, yani Almanların ve Rusların çok büyük çoğunluk olarak söz konusu "komplo teorileri"ni "yutmuş" olması oluşturuyor.

* * *

BUNU açıklamak için geçmişten inen önyargıları veya rejimlerin uyguladığı "beyin yıkama" yöntemlerini "mazaret" (!) olarak gösterebiliriz. Ancak, hiçbiri yeterli kalmaz.

Başa, yani insanoğlunun zorlandığı yerde sebebi hep, her şeye kádir olduğu varsayılan "güçler"e yüklemek güdüsüne dönmek gerekiyor. Ölçü sosyal ilkellik değil, beyni ilkelliktir.

Üstelik, dediğim gibi, yarı gerçekler pompalayarak "komplo teorileri"ni kısmen "mantıki" kılmak mümkündür. Ve, buradan itibaren "tava gelmek" daha çok kolaylaşır.

Zaten de, bu içgüdü sırf teokratik, totaliter ve otoriter sistem tebaalarına özgü değildir.

* * *

DEĞİLDİR ve nitekim, diğer pek çok örneğe ek olarak, Başkan Roosevelt’in Aralık 1941’deki Pearl Harbor baskınını önceden bildiğine; ama ABD’yi savaşa sokmak için buna kasten izin verdiğine dair "komplo teorileri" fi tarihinde ibadullah "müşteri" (!) bulmuştu.

Fakat hatırlatayım ki, bu "kumpas"ın "izolasyonist lobi" tarafından "keşfedildiği" (!) ve söz konusu "müşteri"lerin de en çok, Protestan sofuluğu ve rasyonalite yoksunluğu pek tartışılamayacak olan Orta Batı eyalet sakinleri arasından çıktığı ancak neden sonra anlaşıldı.

Çünkü, "komplo teorileri"ni ciddiye almakla, "mantiki akla" yabancı düşmek ve ideoloji, din ve sektlere fanatik biçimde iman etmek arasında sonsuz içiçe bir ilişki vardır.

Rasyonel akıldan uzaklaştığınız ve fanatik inanca yakınlaştığınız oranda "komplo teorileri"nin hem "müşteri"si; hem de az biraz mürekkep yalamışsanız, "mucid"i olursunuz.

* * *

NİTEKİM, sırf Türkiye ve İslam Dünyası’nda değil, şu zavallı 11 Eylûl "teorisyen"lerinden bir o kadar zavallı "da Vinci Şifresi" romanlarına; "komplo fatihleri"nin bugün böylesine dizginsiz ve fütursuz kılıç sallıyor olması, işte yukarıdaki nedenden kaynaklanıyor.

Zira, Hitler ve Stalin kampları o "komplo teorileri"ne ibret olarak ortaya çıktıktan sonra, yok olmadılar ama, bunlar epey bir süre marjinalleştiler. "Rasyonel akıl" galebe çaldı.

Ancak, tá ki Soğuk Savaş nihayeti ufukta görünüp "postmodern zamanlar" denilen şu "gayr-ı mantıkçı" ve şu "fanatik imancı" dönem başladı, insanoğlunun yeni çaresizlikler karşısında "zor"u "kolay"la açıklamak içgüdüsü depreşti. "Her şeye kádir el" (!) beliriverdi.

Ve dehşet vahim olan şey şu ki, "komplo teorisyenleri" o komployu "keşfederek" (!) o "zor"u becerdiklerini ilán ediyorlar ki, eh ben ararım bir öküz, Allah verdi bir milyar öküz, buna inandırdıkları muazzam sürüyü kıyamet mezbahasına doğru sürüklüyorlar.
Yazarın Tüm Yazıları