UNUTTUKLARIM olacaktır ama şimdilik aklıma ilk gelenleri sayıyorum.
İşgale karşı direnişin falan değil, açık açık mezhep savaşının yaşandığı Irak, biiir!
Taliban’ı ve El Kaide’siyle Afganistan ikiii!
Şii’si, Sünni’si, Dürzi’si ve Marûni’siyle, Lübnan üüüç
Siyahi Darfur’uyla, Sudan dööört!
Afrika Boynuzu’ndaki Somali beeş!
Daha düne kadar Cezayir, altııı!
Ve nihayet, kervana en son katılan Filistin’le etti mi size yedi!
* * *
TABİİ ki dikkatinizi çekti, bu ülkelerin tümü de İslami - Arabi aidiyet taşıyor.
Hepsinde de, ya kan gövdeyi götürür biçimde, yahut "alt düzeyde" iç savaş yaşanıyor
Veya, yaşanmıştı. Veya, eli kulağındadır.
Zaten yukarıdaki listeye, aslında için için kaynayan ve ancak totaliter ve otoriter rejimlerin tasallûtundan dolayı "sükûnet"te (!) olduğu izlenimini veren toplumları katmadım.
Oysa, "tek bir kıvılcım bütün bozkırı tutuşturabilir" ki, Suriye’den Fas’a ve Özbekistan’dan Suudi Arabistan’a, "potansiyel gebeler"ini unutmamak gerekiyor.
Pekiii ..?
* * *
PEKİSİ şu ki, en az yedi Müslüman ülkede süren veya sürmüş olan iç savaşlar, çok geniş ve çok elastiki anlamıyla "din eksenli" bir mahiyet arz ediyor.
Yani diyelim ki, bunların hepsi tarihteki mezhep çatışmasından Şeriat’taki Kur’án yorumuna uzanan bir söylemde gerçekleşiyor.
Taraflar İslam adını kullanıyor ve hilálli sancağı simge ediniyor.
Oysa, gayet kısmi ve gayet istisnai örnekler hariç, Budist, Konfüçyanist ve Hıristiyan álemler böylesine yoğun ölçekli ve böylesine bol kanlı "iman savaşları" yaşamıyorlar.
Kardeşin kardeşe, daha doğrusu "müminin mümine" bu denli düşman olduğu ve bu denli gırtlağını sıktığı başka bir "din coğrafyası" yok!
O halde, yukarıdaki korkunç tabloyu ve dehşet gerçeği nasıl açıklayacağız?
* * *
BEN şimdilik soruyu yanıtlayacak değilim.
Önce, "el cevaplar" tarafından derhal yumurtlanacak olan formülün hiçbir şey ifade etmediğini; edemeyeceğini ve her halükárda da asla çözüm getirmeyeceğini vurgulayacağım.
Çünkü, ister orasına burasına gül suyu sürünüp apronda deve kurban eden softa; isterse de tam tersine, "din halkın afyonudur" láfını ağzından düşürmeyen laikçi olsun, bu "cahil cüretkárlar"ın; bu "çok bildik" hazretlerin; bu "kompleks travmalılar"ın şıppadak vereceği cevap üç aşağı, beş yukarı şöyle şekilleniyor ve şekillenecektir:
"Efendim, Hıristiyanlığın ’haçlı ruhu’ şimdi de ’siyonist kumpas’la bütünleşiyor.
Dolayısıyla, emperyalizm ’böl yönet taktiği’ne başvurarak ’mazlûm Müslümanları’ birbirine düşürüyor. Böylelikle, hem onları sömürüyor, hem de hakimiyetini koruyor".
Tabii bunu daha bilgiçleştirmek için "oryantalizm" türü atmasyonlar da eklenebilir.
* * *
OYSA, hayır, böyle bir şey yok! Kuyruklu yalan! Uydurma ve hayal mahsûlü!
Bilhassa da, yukarıdaki "cevap" (!) muazzam bir "öteki" korkusunu; dolayısıyla, her korkunun bilinçaltında ürettiği "n-e-f-r-e-t"i yansıtıyor.
İslam coğrafyası "suç"u daima başkasına atarak kendini kandırmaya çalışıyor.
Yarın bu hazin kandırmacayı; bu pejmürde aldatmacayı; bu gariban yanılsamayı hem bedeni otopsi masasına, hem de ruhi psikanaliz kanepesine yatıracağım.