Paylaş
Dünkü yazımda Apo davasının Batı medyasının ancak üçüncü sıralarında yer aldığını ve bizdeki tahminlerin tersine hiç de fazla gürültü kopartmadığını belirtmiştim ya, yirmi dört saat geçti geçmedi, bu sıralama bile güme gitti.
İmralı'yı iç sayfalarda küçük bir ajans haberi olarak ara ki, bulasın...
Üstelik, Kosova'da savaş, Keşmir'de arbede, Güney Afrika'da seçim, şimdi bunlar bile gündemin çok gerilerinde kaldı..
Avrupa, varsa yoksa tavuk meselesiyle gıdaklıyor. Açıklayayım:
* * *
EFENDİM, geçen hafta belli oldu ki Belçika'da hiç güneş yüzü görmeden ve tamamen yapay olarak büyütülen tavuklarda diyoksin maddesi bulunmuştur.
Klor ve karbon gazlarının yüksek ısıda yanmasıyla beliren bu madde canlı organizmaya yerleştiği takdirde bir dizi ciddi sıhhat sorunu yaratmaktadır.
Zehir sürekli biçimde ve nispi bir sınırın ötesinde bünyeye girerse kanser varyantlarının ve erkek hormonu komplikasyonlarının başgöstermesi mümkündür.
Mantıki olarak da, hayvani yağ içeren suni yemleri gagaladıkları için diyoksin bulaşmış kümes yaratıklarının tüketimi riziko oranını arttırmaktadır.
Gelişme karşısında etekleri tutuşan Brüksel hükümeti acilen reyonlardaki iki ayaklıları; onların poposundan çıkmış yumurtaları; aynı yumurtaların kullanıldığı mayonezleri, sosları, makarnaları, kekleri, pastaları toplattı.
Tavukçu dükkanlarının tezgahı tüyü yolunmuş tavuğa döndü.
Fakat, epeydir bilinen yukarıdaki durumun bir süre gizlendiği anlaşılınca salı akşamı sağlık ve tarım bakanlarının kellesi de gitti. İki istifa geldi.
Yalnız, iş sırf Belçika'yla sınırlı kalsa iyi !..
Adı üstünde Ortak Pazar bu ve kimin eli kimin cebinde, hangi horozun ibiği hangi pilicin gerdanında nasıl göreceksin, Benelüks ülkesinden dört bir yana kümes mamulleri ihrac edildiğinden panik birden bütün Avrupa'ya yayıldı.
Dün toplanan AB uzmanlarının Belçika çıkışlı ürünleri yasaklaması bekleniyordu ama artık ne yazar, hemen tüm Kıta'da satışlar durdu.
Kahvaltıda sabah omleti ve öğlende yarka budu, bunlar defterden silindi.
Üstelik, ev kadınlarının ne pişireceğiz diye kara kara düşünmesi bir yana, ticareti sıfıra inen ve gıda sektöründe dev yer tutan kümesçiler ‘iflas kapıda’ diye ağlamaya başladılar. İşçi çıkartma söylentileri yaygınlaştı.
Dolayısıyla, bundan daha normal ne olabilir, Batı medyası da gündemini Apo davasına değil mide davasına ayırdı.
* * *
TAVUK deyip geçmeyin, haklılar !
Sorarım size, böyle giderse Avrupalılar ne yiyecek ?
Biftek ve sığır etinden bahsetmeyin, deli dana hastalığı malum, Allah vermesin beyin mıncıklaması yapıyor. Koyuna bulaştığından da şüpheleniliyor.
Sakın ha domuz pirzolasını da karıştırmayın, mekruh hayvandaki lanet vebadan dolayı daha geçenlerde milyonlarcasını imha ettiler.
Hadi denize dönmelerini isteyelim, uskumru, çipura, morina; artı midye ve istiridye, hemen hepsinin doku tahlillerinde zehirli fosfota raslanıyor.
Peki, diyelim ki bugüne kadar tıkındıkları protein yeter ve biraz da bitki ve tahıl otlayarak geri kalmış ülke insanlarının halini anlasınlar.
Ama domates genetik değişime uğratıldığından, mısır tohumu soya tohumuyla münasebetsiz bir ilişkiye zorlandığından, fasulyeye yapılan aşı onu bezelyeye benzettiğinden, bunların yoğun tüketimi durumunda pembe bir Alman annenin rahminden kara sakallı bir hilkat garibesinin doğması ihtimali yüksek.
İşte şimdi bunlara bir de diyoksinli tavuk ve yumurta eklendi...
Tekrar sorarım size, refah toplumlarında ‘ilerleme’ olarak adlandırılan ve tabiatın ilahi seyrine müdahele eden bu cinnet nereye kadar ‘ilerleyecek’ ?
Gündem tavukiyat deyip geçmeyin, gündem aslında insanlığın geleceği...
Paylaş