ÖNCE, Ferai Tınç’ın dünkü yazısından çok hoş bir alıntıyla başlayacağım
‘Emma Bonino, Ortaköy’den Dolmabahçe’ye akan trafiğe, cumartesi gecesi hengámesine, kalabalığa bakarken, ‘eğer Türkiye Avrupalı değilse, acaba kim Avrupalı?’ demekten kendini alamadı.’
*
MALÛM, Tınç’ın da belirttiği gibi, hanidir Avrupa Parlemantosu üyesi olan İtalyan milletvekili, Yaşlı Kıta’daki siyaset ricalinin ‘kaymak tabakası’ içinde yer alır.
Bonino şu an, hepsi ‘eski’ sıfatını taşıyan ve Fransa Başbakanı Michel Rocard’dan Fin Cumhurbaşkanı Marthi Ahtissari’ye; Polonya Dışişleri Bakanı Bronislaw Geremek’ten, burada adlarını sıralayamadığım daha nicelerine uzanan, aynı ‘kaymak tabaka’ mensubu ‘akil adam’larla birlikte ‘Türkiye lobisi’ yapıyor.
Bu ‘bilge’ şahsiyetler, sivillik medar-ı iftiharımız TESEV’de Can Paker’in; uluslararası planda ise ‘Açık Toplum Enstitüsü’ öncüsü George Soros’un gönüllü ‘hamallığını’ yüklendiği özerk bir grup çerçevesinde ‘alternatif rapor’ hazırlıyorlar.
Yani, ‘a’ artı ‘b’ gerekçeleri alt alta yazarak, ‘işte şu, şu, şu nedenlerden ötürü Ankara, mutlaka Avrupa bünyesine dahil olmalıdır’ diyecekler.
Tabii, birikim ve kariyerleri karar ve kamuoyu mekanizmalarına direkt ulaşımı sağladığından da, Sarı Çizmeli Mehmet Efendi’den bin defa daha faydalı olacaklar.
*
AMA hatırlayın, ‘eğer Türkiye Avrupalı değilse acaba kim Avrupalı’ diyen o Emma Bonino var ya, daha düne kadar ‘Türk düşmanı’ diye takdim ediliyordu.
Gazete arşivlerini açın, ‘statüko zaptiyeleri’nin böyle küfürlerinden geçilmez.
Zira İtalyan radikal, Kürt inkárcılığından MGK’ya kadar, Ankara’yı hep eleştirdi.
Çamuru at izi kalsın, adı da ‘Türk düşmanı’na çıkartıldı. Zaten sırf o değil.
Yukarıdaki ‘ákil adam’lardan çoğu veya Alman Claudia Roth’dan, isimlerini sıralayamayacağım kadar bol sayıdaki Avrupalı şahsiyet yine aynı damgayı yemişti.
Peki, şimdi bunlar Türkiye için canla başla çalışıyor ve en ön safta ‘lobicilik’ üstleniyorlarsa, acaba ‘dönek’ mi oldular? Yoksa, ‘hidayete’ mi erdiler?
HAYIR, hayır, hayır, çünkü onlar asla ‘Türkiye düşmanı’ falan olmadılar.
Tam tersine, onlar daima ve daima ‘Türkiye dostu’ oldular.
Zaten de, bunun için Ankara’daki rejimi ve ideolojiyi her fırsatta eleştirdiler.
Onlar, demokrasi eksikliğini ‘Şark’ta muteber’ sırt sıvazlamasıyla geçiştiren ve asla AB üyesi bir Türkiye istemeyen sahte ‘Türk dostları’ gibi davranmadılar.
Baştan itibaren ilkeli tutum takındılar. ‘Biz mutlaka kapıyı açacağız, ama kıstasları yerine getirdiğiniz ve oyunu kurala göre oynadığınız takdirde’ dediler
Ve, dün nasılsa bugün de, onlar yine ‘sözlerinin eri’ davranıyorlar.
Çünkü, değişen şey Türkiye’nin ta kendisidir. Bizzat ‘b-i-z’ dönüştük.
Gerçek ‘Türk dostu’ oldukları için acı söylemiş Bonino’lar ve Roth’lar da, o dürüst ve etik dostluğun sorumluluğuyla şimdi kendi görevlerini yerine getiriyorlar.
Onlara ‘Türk düşmanı’ yaftasını vurmuş olanlar ise hınçlarından ağlıyorlar.
Meheldir ağlayın bre, zira Türkiye’nin ne ‘dost’u, ne de ‘düşman’ı değişti.
Tekrarlıyorum, değişen Türkiye’nin kendisidir ve de siz altında kaldınız.