Paylaş
Anında da kıyamet koptu. Henüz “ırkçı” demeye cesaret edemiyorlar ama “siyaseten doğrucu” geçinen ve “solumtırak” rüzgârlarda gezinen o çokbilmiş takım veryansın ediyor.
Meğer Merkel bu açıklamasıyla Federal Cumhuriyet’teki aşırı sağa prim vermişmiş. Hadi canım, bunu bir külâhım, bir de durumu hiç bilmeyenlere yutar.
ÇOK uzun süre farklı Batı ülkelerinde yaşamış ve şakadan değil bedenen “gurbetçi” olarak çalışmış; artı, göç olayını yerinde ve kitaben incelemiş birisi olarak ben biliyorum.
Zaten bildiğim için de Angela Merkel’in tesbitine yerden göğe kadar hak veriyorum.
Evet, azı var çoğu yok, Almanya’dan da öte hemen bütün Avrupa devletlerinde o “çok kültürlülük” projesi iflas etti. Hiç olmazsa şimdiki aşamada kocca bir fiyaskoyla noktalandı.
Ve şu gerçeği artık dobra dobra itiraf edelim: Zira Türkler, Araplar, ciddi bir bölüm Afrikalılar ve kısmen de Balkanlılar yaşadıkları toplumla uyum sağlamayı red-det-ti-ler!
Dikkat, bu toplumlar tarafından reddedildiler demiyorum. Yukarıdaki “siyaseten doğruculara” bilhassa meydan okuyarak, kendileri red-det-ti-ler diye kasten vurguluyorum.
Üstelik anavatanlarında asla izin verilmeyecek bir şımarıklık ve küstahlıkla reddettiler.
Geri kalan her şey ikincildir ve tabii ki “ağırlayıcı ülkelerin” de çok vahim yanlışları mevcuttur ama, bu yanlışlar aslında laçka bir müsamahakârlığın bedeline tekabül etmektedir.
EVET, lâçka bir müsamaha! Çünkü o “ağırlayıcı ülkeler” kâh eski sömürge efendisi olmanın günah duygusuyla; kâh refah toplumuna ulaşmanın kompleksiyle; kâh “ırkçı” derler endişesiyle; kâh “onların tarzına karışamayız” hoşgörüsünün naifliğiyle; kâh da Almanya örneğindeki gibi, geçmiş hayaletlerin hortlayacağı korkusuyla, uyumsuzluğu ve fütursuzluğu “aidiyet bayrağı” diye sallayan göçmenlere karşı gafletkâr bir müsamahayla davrandılar.
Ve bu zaafı çok kurnazca istismar eden çarıklı erkânıharp yabancıların bir bölümü de kırk, elli yıl önce getirdikleri en ilkel köylülük kültür ve tarzını orada da beteriyle sürdürdüler.
Bıraktıkları yerin evriminden bile geride kalmayı ise “kimlik” diye (!) dayattılar.
Eh, böyle bir müsamahakârlıkla böyle bir “kimlik”in (!) çiftleşmesinden öyle “çok kültürlülük” falan değil, olsa olsa hilkat garibesi bir ucube doğabilirdi ki, zaten o çıktı.
PEK mi katı ve insafsızım? O “siyaset doğrucular” lügatiyle pek mi oryantalistim?
Yo, canım, sadece doğrucu Davut’um! “Sol” lâfazanlığı yutmayacak kadar uyanığım.
Çünkü biline, eğer bugün Batı’da ırkçılık yükseliyorsa bunun kökeni, kapıya park ettiği mütevazi otomobil Fransız işçinin gözü önünde Afrikalı haytalar tarafından yakılırken, çete evini de kundaklar diye mülk sahibinin polise bile gitmeye korkmasından kaynaklanıyor.
Zaten gitse ne olacak? Üç gün sonra salınacak rezil ilkokul çocuklarına esrar satacak. Gelecek sene de yine hiçbir Fransız işçinin alın teriyle alamayacağı spor BMW’yle dolaşacak.
Çünkü biline, eğer bugün Avrupa’da aşırı sağ prim yapıyorsa, zira bizzat öz be öz kızım Mağribi eşkiya metroda çantasını kapmasın ve yolda sarkıntılık yapmasın diye, Faslılarla birlikte ikâmet ettiği semtte akşamları tedbiren başını sıkmabaş örtüyor.
Çünkü biline, eğer bugün yabancı husumeti tırmanıyorsa nedenini, Brüksel’deki Türk mahallesinde daha düne kadar, bedava mezbaha tahsisine rağmen kurbanların banyo küvetinde kesilmesinden dolayı bütün kanalizasyonların tıkanması oluşturuyor.
Ve şimdi siz kendinizi en sıradan, en ortalama, en harcıâlem Alman, Fransız, Belçikalı vs. yerine koyun ve o “siyaset doğrucu” lâfazanlığının “çok kültürlülük” nutkuna inanın!
Eh kızım Paris’te siyahi, oğullarım Brüksel’de Arabi semte giremiyor, ben almayayım!
Paylaş