"BENİM Almanlığımı kimse benden çalamaz! Almanlar bile!"
Yukarıdakicümle 2. Savaş arifesindeki Alman Yahudiliğinin gerçeğini haykırıyor.
Bu hayati "nokta"yı1935 yılı notları arasına düşen bilge kişi ise son andaki Dresden bombardımanı sayesinde soykırımdan bir mucize eseri kurtulan ve iki bin küsur sayfalık 1933 - 1945 "Defterler"ini satır be satır ezberlediğim Profesör Victor Klemperer’dir.
* * *
O 1935 yılı ki, insanlığın modern zamanlar tarihinde bir "utanç virajı" oluşturur.
Çünkü, Hitler’iniktidara gelmesindeniki sene sonra Nüremberg’de toplanan Nazi Partisi 7. Kongresi, 15 Eylül’de, aynı şehrin adıyla anılacak olan ve Reich sınırları içindeki Davudi kökenlileri toplumsal hayattan tümüyle dışlayan "yasa" (!) dizisini çıkarttı.
Kanun, ilkokul öğretmenliğinden revir hemşireliğine ve kadastro memurluğundan gece sekreterliğine, "kamusal alan" addedilen branşları Musevilere yasaklamakla yetinmez.
ÖYLE ki, söz konusu "Nüremberg Yasaları", kuşaklar öncesi melez evliliklerden; yahut yine nesiller öncesi din değiştirmelerden doğmuş olanları da Cermen kabul etmez.
"Yarı Yahudi", "çeyrek Yahudi", "şüpheli" gibi grado grado istifleme yapar.
Her birine ayrı "paha biçerek" (!), örneğin, "çeyrek Yahudi"lerin askere alınmasına izin verir ama, muharebede en büyük kahramanlığı göstermiş olsalar dahi, onların onbaşı rütbesi üzerine terfi etmelerine ve madalyayla mükáfatlandırılmalarına set çeker.
Zaten, tedricen Musevilerin evcil hayvan beslemesini veya tramvayların ön sahanlığında durmasını da yasaklamak gibi "delirium" maddelerle "zenginleştirilen" (!) bu "Şoah" soykırımı habercisi "kanun", "madalya meselesi"ne tekrardan döndü.
Yahudi kökenli muharip gazilerin 1. Dünya Savaşı sırasında kan ve can pahasına edinmiş oldukları madalyaları álenen taşıması yasakladı.
* * *
OYSA, 2. Wilhelm dönemindeki Prusya militarizminden "saf kan" Cermenler kadar etkilenmiş olan Almanya Yahudileri, subay ve er; ölü ve yaralı; şehit ve gazi, savaş sırasında büyük yararlık göstermişlerdi. Pek çoğu da "1. Derece"den madalyalarla ödüllendirilmişti.
Artı, aynı Musevilerin Alman milliyetçiliği cenk marşı bestelemekle de kalmadı.
Naziler yasaklayana kadar, aralarından "Nasyonal Sosyalist Genç Alman Yahudileri Birliği" kuranlar çıktı. Háttá daha da sonra, Hitler Çekoslovakya’nın Südetler bölgesini işgal ettiğinde, Karlsbad’da gamalı haç bayraklı karşılama töreni düzenleyenler de oldu.
Ve, velev ki ideolojik tercih yanlış olsun, bundan daha doğal bir şey düşünülebilir mi?
Çünkü, Cermen Musevileri en az Bismarck’tan beri, "ulus" kavramında en temel belirleyiciliği arz eden "kader birliği"nde kendilerini tamamen "A-l-m-a-n" hissediyorlardı.
Yahudiliği ancak neden sonra, o da bir alt kültür aidiyeti olarak yaşamaktaydılar.
Dolayısıyla, "ari ırk" (!) ahali arasındaki siyasi ayrışma aynen onları da kapsıyordu.
Zaten işte bu yüzden de, büyük Victor Klemperer "Benim Almanlığımı kimse benden çalamaz. Almanlar bile!" diye Hitler’e meydan okurken, gerçeği ifade ediyordu.
* * *
VE bugün, kökeni yukarıdaki Hitler’e uzanan aynı hırsızlık, aynı gangsterlik, aynı eşkıyalık, káh iğrenç ve çirkef bir Yahudi düşmanlığıyla; káh rezil ve uydurma bir "Sabetayizm" (!) komploculuğuyla; yine aynı ırkçılığa, yine aynı yalancılığa ve yine aynı anti-semitizme bulanmış olarak Türkiye’de de gerçekleştirilmeye çalışılıyor.
Yurttaşlarımızın "Türklük", háttá "Müslümanlık" sıfatı onlardan çalınmak isteniyor.
Hırsızların kumpasını ve gangsterlerin maskesini yarınki yazımda teşhir edeceğim.