Sevgililerinden ayrılmış beş kız arkadaşız. En güzel çağımızda aşka küstük. O kadar umutsuzluğa düştük ki, kendi aramızda “Şendullar” grubu bile kurduk.
Merhaba Güzin Abla, biz sevgililerinden ayrılmış beş kız arkadaşız. Hepimizin ayrılık öyküsü farklı. Ortak noktamız ise sevdiğimiz halde ayrılmış olmamız... Neden biz kızlar karşımızdaki kişiye çok fazla değer verip ona bağlanırız? Sevdiğine değer vermek çok mu kötüdür? Hatalarımız oldu düzelttik, hataları oldu düzeltmelerini bekledik. “Sonuçta her insan hata yapabilir” dedik. Çünkü sevdik, aşık olduk. Mutluluğa giden yol, karşındaki insana değer vermek değil midir? Peki biz nerede hata yaptık? Şimdi beş arkadaş, birbirimize destek oluyoruz. Yiyip, içip geziyoruz ama neden hâlâ onların eksikliğini yaşıyoruz? Neden ağzımız onları unuttuğumuzu söylese de kalbimiz buna karşı çıkıyor? Acı çektik, ağladık, isyan ettik, kalbimiz kırıldı, en güzel gençlik çağlarımızda aşka küstük. Korkuyoruz yeni ilişkilere başlamaya, aynı mutsuzlukları yaşamaya... O kadar umutsuzluğa düştük ki, kendi aramızda “Şendullar” grubu bile kurduk. Hepimiz kendi mutsuzluğumuzu ayrı ayrı sizinle paylaşmak isterdik ama bunları anlatmaya sayfalar yetmez. Sizden Şendullar grubu üyelerine, aşka ve hayata daha fazla küsmemeleri için güzel bir reçete yazmanızı istiyoruz... Rumuz: Şendullar e-mail: inci-@windowslive.com
Mutsuz kızlarım benim, korkarım grubunuzu giderek genişleteceksiniz. Size katılan pek çok kişi olacak. Çünkü zaten bana yazanlar hep mutsuz, umutsuz, kalbi kırık gençler... Tabii sizin gibi mutsuz olmuş, verdiği değerin karşılığını bulamamış olan erkekler de çok... Sonuçta günümüz insanı sevgiye ve aşka eskisi kadar önem vermiyor. Daha doğrusu, önem verecek zaman bulamıyor. Onun için para kazanmak, istediği gibi bir iş kurabilmek, zengin olmak ne yazık ki sevgiden daha öte. Sevgiyi artık pek önemsemiyorlar. Bir kadının sıcaklığı, ilgisi, sevgisi ne yazık ki onlar için giderek değersizleşiyor. Bir gecelik ilişkiler ya da çok fazla dırdır etmeyen, sessiz sedasız, her söze “eyvallah” diyen, gel denildiğinde gelecek, git denildiğinde gidecek ve tabii asla evlilikten söz etmeyecek bir kız arkadaş onlar için en uygunu... Şimdi belki erkekler biraz abarttığımı, hatta acımasızca eleştirdiğimi söyleyecekler. Ama ne yazık ki durum bu... Tabii ben gözlemlediğim çoğunluğu anlatıyorum... Sizi umutsuzluğa sürüklemek istemem ama size de karşılıksız ve sonsuz sevgi sunmamayı öneriyorum. Kendinizi özletin. Siz değil, onlar sizin üzerinize düşsün. Sürekli arayan onlar olsun. Siz aradıkça, görüşmek istedikçe, değerinizden kaybediyorsunuz. Buna rağmen sizi aramıyorlar mı? Bırakın aramasınlar. Demek ki size önem vermiyorlar. Koyuverin gitsinler... Son zamanlarda kızların ısrarı üzerine yapılan evliliklerin çoğunlukta olduğunu görüyorum. Ve bu evliliklerin de ömrü uzun olmuyor maalesef. Siz zorlamayın, onlar sizi istesin. Bekleyin biraz, aceleniz ne? Erkekler kaçmıyor ya!
Evlenmekten korkuyorum
Güzin Abla, ben nişanlı bir kızım. Allah izin verirse, nişanlımla seneye evlenmek istiyoruz. Ama ben evlilikten korkuyorum, çünkü evlenince ailemden uzakta yaşayacağım, aramızda 70 km. mesafe olacak. Ailemin yanımda, yakınımda olmasını istiyorum. İstediğim an onları görebilmeliyim. Bu arada yaşım 29. Çocuk değilim yani... Belki bu evlilik korkusu, daha önce yaptığım, çok kısa süren evlilik yüzündendir. Bilemiyorum... Rumuz: Nişanlı ama dertli
Elbette daha önceki evliliğinin bu korkularında payı büyük. Ama biraz da çocuksu bir yapın olmalı kızım. 70 km. büyütülecek bir mesafe değil. Hem insan evlendikten sonra eşiyle bir aile kurar, artık ailesi eşi ve doğacak çocuğu olur. Bundan sonra böyle düşünmelisin.